Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ Harbiye’nin yeni eğitim-öğretim yılının açılışında verdiği ilk derste farklı konulara değindi.
Geçen sene aynı günlerde verdiği ders, medyada daha ziyade “irtica”ya ilişkin bölümleri öne çıkarılarak kamuoyuna intikal ettirilmişti.
Ama bu defa, anayasa, başörtüsü, din dersi, Malezya tartışmaları da gündemin ilk sırasına oturduğu halde, Başbuğ’un konuşmasında yer alan irtica ile ilgili bölümler geri planda kaldı.
Onun yerine, komutanın Kuzey Irak bağlamında ABD’ye yaptığı uyarılar öne çıkarıldı.
Konuşmasının o bölümünde Başbuğ, PKK için artık söz değil, eylem zamanı olduğunun ABD tarafından anlaşılması gerektiğini söyledi.
“Türkiye’nin tek başına Irak’taki gelişmelere yön verebilecek güce sahip olmadığı söylenebilir, ama Türkiye’nin gelişmeleri engelleyebilecek, maliyetleri arttırabilecek bir güce sahip olmadığı da söylenemez” diyerek, ne anlama geldiği pek anlaşılamayan bir mesaj verirken, sınırötesi operasyonu telâffuz etmemesi ilginçti.
Bunun dışında terörle mücadele bahsinde özeleştiri bağlamında değerlendirmeler yapan Başbuğ, DTP’lilere uyarılar yaptı. Ulus-devlet ve Atatürk milliyetçiliği kavramlarını savundu.
Laiklik bahsinde de bilinen görüşleri seslendirdi. Laikliğe yönelik tehdidin kaygı verici boyutlara ulaştığını öne sürdü. Cemaatleşme yapılanmasının gittikçe arttığını söyledi.
Ancak geçen yılki konuşmayla karşılaştırıldığında, gerek tariflerde, gerekse vurgu ve tonlamalarda dikkat çekici farklar bulunduğu gözleniyor.
Org. Başbuğ geçen yıl irticayı “Türk devrimine direniş hareketi” olarak tanımlarken, tarikatlarla cemaatlar için “devrime karşı hareketlerin odağı” ifadesini kullanmış ve biz de bu yaklaşımı eleştirmiştik.
(27-28.9.06 tarihlerinde çıkan “Cemaatler ve TSK” ve “Devrimler” başlıklı yazılarımız.)
Komutanın bu yılki konuşmasında cemaatler hakkında bu tarz keskin, suçlayıcı ifadeler yok.
Buna karşılık, cemaatleşme yapılanmasının gittikçe arttığı ve bu durumun din ağırlıklı yeni bir kültürel kimlik oluşturduğu tesbiti var. Gerçi Başbuğ bu tesbiti de ulus-devlete yönelik tehdit bağlamına yerleştiriyor, ama farklı bir tonla.
“Tehditle mücadele” bahsinde de dikkat çeken bir değişiklik var. Geçen yılki konuşmada “Türk devrimine karşı” yürütülen girişimlere karşı mücadelenin öncelikle kültür, eğitim, öğretim alanlarında verilmesi gerektiğini belirten Başbuğ, bu defa söz konusu girişimlerle “hukuk içinde” topyekûn mücadele çağrısı yapıyor.
Bu çağrıdan kim ne anlayacak, herhalde önümüzdeki günlerde görürüz. Ve umarız, “hukuk içinde” ifadesi, yargı cenahında yeni bir “durumdan vazife çıkarma” seferberliği şeklinde algılanmaz ve 28 Şubat’taki hukuk katliamlarının yeni örnekleriyle karşı karşıya kalmayız.
Bu arada, Başbuğ’un bu çağrısının medyada pek yankı bulmaması dikkat çekici. Bu mesafeli duruş, laiklik kavgasına bu kez askeri karıştırmama niyetinin bir yansıması olabilir mi?
Kimbilir, belki Ramazan ayının bu çeşit tartışmalar için hiç uygun bir zaman olmadığının fark edilmesi de bu durumda etkili olmuştur.
Başbuğ’un kendisi de aydınlara “Toplumun gerçek yapısını öğrenin” çağrısı yaptığına göre...
29.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|