Şükrü BULUT |
|
Olmadı Hayrünnisa Hanım, olmadı... |
Ne güzel isim değil mi? Hayrünnisa: Kadınların hayırlısı… Anne-baba hep o nazarla bakmışlardır…Hayallerinin peşi sıra duâlarını da katmışlardır... Ve kader, kızlarına anne-babasının hiç tahmin edemeyeceği yolculukları önüne çıkarmış. Hayrünnisa Hanım bir politikacının eşi olmasaydı, yani Abdullah Bey hep ilimle uğraşsaydı… Dindar kimliğini ilimde kullansaydı… Dindarlıkla siyasetin, bugün için birbirini nakzeden labirentleri içine girmeseydi, belki biz de bu yazıyı yazmak zorunda kalmayacaktık. Hayrünnisa Hanım zaman ve maslahat baskısıyla ‘İlköğretimde tesettüre hayır!’ demeye zorlanmış olabilir mi? Veya simgesel olarak Çankaya'ya çıkardığı başörtüsünü üniversitelerde rahatlatmak için mi bu’ yanlış çıkışı’ yapma ihtiyacını duydu? Ya da başörtüsünden dolayı ‘uzattığı eli’ tutmamak için manevralar yapan generallerle barışmak için mi? Hangi saikle olursa olsun, Hayrünnisa Hanım bir buçuk milyar İslâm dünyasını sukut-u hayale uğrattı Londra beyanıyla… Hem de Londra da… Vaktiyle Türk milleti için sair Müslüman kardeş milletlere ‘Dinsiz oldu’ diye propaganda yapmış olan bir ülkenin pay-i tahtında… Soros’un yüreğine su serpercesine… Fakat ümit içinde AKP’den bir çıkış bekleyen İslâm milletlerinin yüreğine köz düşürdü Hayrünnisa Hanım… Emine Hanımın aktrislerle Körfeze yaptığı seyahati sehiv olarak değerlendirmişti Arap âlemi… Sonra İstanbul’da yapılan ’kadın konferansındaki’ bahtsız manzara ve beyanları da görmezlikten gelmeye çalışmışlardı… Fakat bütün İslâm milletinin temsilcilerinin bulunduğu Londra’daki talihsiz beyan, Türkiye’yi ‘dini bozan ülke’ olarak propaganda edenlere öyle bir sermaye oldu ki… Tesettürü evvelâ Özal'ın etrafına toplanıp ‘dindar kimlikleriyle dünyayı kazanmaya çalışanlar’ üzmüştü… Sonra da bildiğiniz gibi Erbakan Hoca cümbür cemaat dünyanın merkezine oturdu… Maalesef şimdi de Emine ve Hayrünnisa Hanımların tesettürü zirvede temsil ettikleri dönemde rencide edildi tesettür… Elit tabakaların baskısına dayanamamış olmalı hanımefendiler…Komplekslere kapıldılar ve tesettürü ‘kılıktan kılığa’soktular. Dindar ailelerin mütesettir hanım ve kız çocukları bu temsilcilerinin sekiz senedir takındıkları tutumlarla ‘kompleks hastalığına’ yakalandılar. 28 Şubat öncesinin’yükselen değeri olan tesettür’ maalesef dindar çevrelerde bile artık istiskale uğruyor. Türkiye’deki menfî resimleri başta Avrupa olmak üzere İslâm ülkelerinde aleyhimizde dağıtan dinsiz ve barış karşıtı global hareketlere maalesef şu iktidar döneminde bol bol malzeme verildi ve verilmeye devam ediliyor. Bir nokta daha kaldı... Hayrünnisa Hanımın beyanını okuyacak El-Ezher, Ümmül Kura ve Pakistan uleması ’cehaleti’ ilköğretimde tesettürü tercih eden kızlarımıza mı verecekler, yoksa başörtüsünü ‘Çankaya tepesine‘ çıkarmış Cumhurbaşkanımızın eşine mi? Kur’ân’a, Peygamberimizin pratiğine ve temel insanî haklara itiraz edenin kendisi ‘cehalette’ sayılmaz mı? Hayrünnisa Hanım cehaletle mücadelede ilköğretimde de tesettürün yanında durarak ülkesine büyük hizmetlerde bulunabilir. Yalnızca tesettürden dolayı Anadolu’da ve bihassa doğu ve güneydoğu bölgemizde kızlarını ilköğretime göndermeyen on binlerce ailenin varlığından mutlaka Cumhurbaşkanımız haberdardır. Hayrünnisa Hanımın bu talihsiz Londra beyanıyla Avrupa’daki Müslümanlar da sıkıntıya gireceklerdir. Bilhassa Fransa ve Almanya’daki saldırgan laikler buradaki Müslümanlara Türkiye’yi salık veriyorlar. Türkiye yaşayışıyla yalnızca İslâm âlemine değil, Avrupa’daki Müslümanlara da örnek oluyor. Şu noktayı da nazardan kaçırmamamız gerekiyor: Klâsik Kemalizmle mücadelede AKP’ye destek veren bilhassa neoliberaller kadının tesettürüne ’esaret ve cehalet’ olarak bakıyorlar. Üniversitelerdeki son yumuşamadan çok rahatsız olmuşlardı. Böylece destekçisi oldukları kadroları zapt u rapt altında tutabileceklerini merkezlerinde dünyaya ilân etmiş oldular. Biliyoruz, dindar Cumhurbaşkanının meftunları Hayrünnisa Hanımın konuşmasına üzülüyorlardır. O suskun, mağdur ve mazlûm tesettür kahramanlarının hakikî mütesettirleri derinden üzen İngiltere çıkarmasının milletin vicdanında açtığı derin yarayı artık ne dindar Cumhurbaşkanı ve ne de Başbakanın çabaları kolay kolay tamir edemez... 12.11.2010 E-Posta: [email protected] |