Cevher İLHAN |
|
Türkiye’nin yolsuzluk bilânçosu |
Kamuoyu, referandum sonrası Başbakan Erdoğan’la muhalefet liderleri arasında “omurgasızlık”, “hezeyan” ve “dil koparma” gibi yeniden alevlenen sun’î siyasî polemiklerle oyalanırken, peşpeşe yapılan “uluslar arası ölçümler”, Türkiye’nin vaziyetini ortaya koyuyor. AB İlerleme raporlarında açıklandığı gibi, “Türkiye’de birçok alanda yolsuzlukların sürdüğü” tespiti bunların başında geliyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün tesbitlerine göre, kamu yolsuzlukları ile mücadelede ilerleme kaydedemeyen Türkiye, Afganistan, Myanmar, Somali, Bhutan, Şili, Ekvador, Makedonya, Gambia, Haiti, Jamaika gibi felâkete uğrayan, işgal altında, istikrarsız ya da sürekli çatışma ortamında bulunan listenin en altındaki ülkelerle birlikte “yolsuzluktan sınıfta kalıyor.” Bu ölçümlere göre, 2010 yılı 178 ülke arasında geçen yıla göre yolsuzluk algı endeksi değişmeyen Türkiye, yolsuzluktan sınıfta kalan ülkeler içinde 56. sırada. Kamusal ve özel alana ilişkin yolsuzluk ve rüşvette puanı, 10 üzerinden 5’nin de altında 4.4’te kalmakta. Yapılan araştırmalarda, dış yatırımcıların yüzde 63’ünün yolsuzluklar dolayısıyla Türkiye’ye gelmek istemediği, yolsuzluklarla yurt dışına kaçan paranın miktarının 40–50 milyar dolar olduğu, yine uluslararası kuruluşların raporlarında yer almakta. Ayrıca, her yıl kamu ihâleleri yoluyla 5 milyar doların, politikacılar ve bürokratların şahsi hesabına yattığı, kamu ihâlelerinin yüzde 15’inin “bağış” ve “komisyon” gibi gerekçelerle ilgili kişilere ödendiği hesapları eklendiğinde Türkiye’nin “yolsuzluk bilânçosu”nun vahâmetini bildirmekte. Keza rüşvet, kara para ve diğer yasa dışı yollarla Türkiye’nin bugüne kadar hesaplanan “yolsuzluk kaybı”nın 200 milyar doları bulduğu kaydediliyor…
DENETİM MEKANİZMALARI KALDIRILIYOR Doğrusu “yolsuzluk ekonomisi”, Türkiye’nin gerçek anlamda AB standartlarında denetimli bir demokratik standarda ulaşılmasının önünde en büyük engel. AB ilerleme raporlarında dikkat çekilmesine karşı, başta bütçe dışı askeri fonların Meclis tarafından denetlenmesinde ilerleme sağlayamayan Türkiye, en son hükûmetin Sayıştay’ın kamu idarelerini denetlemesi tırpanlanmasına dair yasal değişiklikle daha geriye gidiyor. Ve ne garip ki AKP siyasî iktidarı yolsuzlukla mücadele bir yana, yolsuzlukların önünü açan “düzenlemeler”e başvuruyor. AKP’lilerin önergeleriyle, “Sayıştay’ın denetim yetkisi”ni tanımlayan maddeden, Sayıştay’ın idârenin yetkisine müdahâlesini engellemek” gerekçesiyle “kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi” ibâresinin çıkarılması, bunun son çarpıcı örneği. Bu değişiklikle, asıl işlevi, devletin harcamalarını demetlemek olan bu kurum, belediyelerin, sosyal güvenlik kurumlarının, özel kanunlarla anonim ortaklık şeklinde kurulmuş olanlar da dahil tüm kamu idareleri ve bunlara bağlı her tür idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketlerin harcadıkları kamu parasını etkin ve doğru kullanıp kullanmadığı, kamu zararına yol açıp açmadığına dair “kamu zararı” denetimini yapamayacak. Böylece, askerî harcamaların yanısıra sivil harcamalar da büyük oranda denetim dışı kalacak. Dahası, yasayla Sayıştay’la birleştirilen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) tarafından denetlenen Kamu İktisadi Teşekkülleri ve KİT statüsünde olan kurumlar da bu denetimden kurtulmuş olacaklar...
TÜRKİYE’NİN KAYNAKLARI TÜKETİLİYOR “Sayıştay’ın başına çuval geçirilmesi” olarak yorumlanan bu değişiklikle, Anayasa’nın 160. maddesine göre, “merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak”la görevli Sayıştay’dan alınan denetlemeye dair bu yasal yetki, bir başka kuruma da verilmiyor. Bununla da kalınmıyor. Sayıştay’ın “performans denetimi” de kaldırılıyor. Bunun nedeninin, Sayıştay’ın gündeminde bekletilen Karadeniz Sahil Yolu, Deriner Barajı ve hafif raylı sistemler benzeri ihâlelerde ciddî ölçüde zararları tespit ettiği “denetim raporları”nın işleme konulmayıp işlevsiz bırakmak olduğu belirtiliyor. Bu durum, uluslararası standartlarda denetim performansı tanımı yapılan Sayıştay kanunu”nun içi ve özü boşaltılması ve “AKP’li belediyelerin kirli çamaşırlarını yıkama merkezi” haline getirilmesi olarak yorumlanıyor. Özetle AKP hükûmeti denetimden kaçıyor, harcamaların incelenmesinden kaçınıyor. AB müzâkere sürecinde demokratikleşme ve özgürlükleri ağırdan alan AKP iktidarında, yolsuzlukların Türkiye’nin kaynaklarını tükettiği iddiaları devam ediliyor. Dahası, “yolsuzlukla mücadele”de AB’nin “yolsuzlukların önlenmesi” normlarına uyuma da bigâne. Yolsuzlukların önünü açan denetim mekânizmalarını kaldırıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük “özelleştirme ihâlelerinde yolsuzluk” ve “ihâleye fesad karıştırma” iddiaları soruşturulmayıp dosyalar rafa kaldırılarak sürekli öteleniyor… Tablo bu… 12.11.2010 E-Posta: [email protected] |