Cevher İLHAN |
|
12 Eylül darbecileri Başsavcıya havale! |
İktidar partisinin başta bigâne kaldığı, Başbakan’ın “Bırakın bu sulu şakaları” diye tepki gösterdiği, ancak kamuoyunun baskısı üzerine “Anayasal değişikleri mini paketi”ne konulan 12 Eylül darbecilerini koruyup kollayan “geçici 15. madde” kaldırıldı. Lâkin darbecilerin yargılanmasını karmaşası sürüyor. Bilindiği gibi referandum sürecinde halka karşı miting meydanlarında, Erdoğan ve parti sözcüleri, “12 Eylül’de 12 Eylül’ün hesabının sorulacağı”ndan, hatta “Menderes’e yapılanların hesabının sorulacağı”ndan dem vurmuşlardı… Doğrusu, konunun Meclis’te görüşülmesi sırasında hukukçular, “12 Eylül döneminde “cezaî, malî, hukukî her türlü karar ve tasarruflarından dolayı herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” hükmünü getiren mâlum maddenin çok net “af niteliği”nin ötesinde bir “sorumsuzluk hali” getirdiğini, darbecilerin ancak yeni bir anayasal-yasal dayanakla yargılanabileceklerini belirttiler. Keza Meclis’teki muhalefet partileri, üzerinden 30 sene geçen “darbe suçlarının zamanaşımına uğramayacağı” ibâresinin eklenmesi önergelerini verdiler. Ne var ki siyasî iktidar, bu uyarıların hiçbiri dikkate alınmadı; bütün bu talepler AKP grubu tarafından reddedildi. Böylece, maddenin metinden çıkarılmasının hiçbir anlamı kalmadı. Darbecilerin yargılanması daha baştan işlevsiz kaldı…
BUNA SEBEP, SON DEĞİŞİKLİK… Görünen o ki referandumda darbecilerin yargılanmaması için muhataralı ek bir kördüğüm daha atılmış… Referandum sonrasında birçok kişi ve kurum, başta darbe lideri Evren Paşa ve “ihtilâl konseyi” olmak üzere darbe dönemi sorumlularının yargılanması hakkındaki yüzlerce suç duyurusu, “darbe yönetim merkezi’nin Başkent olması” hasebiyle önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında toplandı. Bir buçuk ayı aşkın süren incelemenin ardından Başsavcı Hamza Keleş, 12 Eylül soruşturmasında “suçun 1984 yılı öncesinde işlendiği için özel yetkili Cumhuriyet savcılığının görev alanına girmediği” ve “dâvâ açma yetkisi”nin Cumhuriyet Başsavcısı’nda olduğu gerekçesiyle “görevsizlik” kararı verip dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi… Her ne kadar, soruşturmanın Ankara Başsavcısının görevlendireceği başka bir Cumhuriyet savcısı tarafından yürütüleceği ihtimalinden bahsedilse de, “Yüce Divan” savcısı sıfatıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının dâvânın açılıp açılmaması kararını vereceği; açılacak dâvânın Yüce Divan’da görüleceği, anlaşılmakta. Darbecilerin suçları gereğince ağır cezada yargılanmaları gerektiği, ancak “görev suçlarından ötürü Yüce Divan’da yargılanabilecekleri”, “darbe suçu”nun “görev suçu” olmadığı haklı görüşüne karşı, Evren ve “konsey üyesi arkadaşları”nın darbeyi yaptığı dönemde Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı oldukları mülâhazası ileri sürülmekte. Buna sebep, referandumda Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesinin ‘görev ve yetkileri’ne dair 148. maddesinde yapılan değişiklikte, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılayacağı kişilere cumhurbaşkanı, başbakan ve Meclis başkanının yanısıra, “Genelkurmay başkanı ile kuvvet komutanlarının Yüce Divanda yargılanmaları”nın getirilmesi. Normal olarak diğer üst düzey bürokratlar gibi adlî yargıda yargılanacak komutanların, “görevleriyle ilgili suçlar”da cumhurbaşkanı, Meclis başkanı ve başbakana denk bir anayasal statüye kavuşturan bu düzenleme, demokratik sivil idârede geriye götürmekle kalmıyor. Darbecilerin devletin zirvesi gibi ancak Yüce Divan’da yargılanması çarpıtmasına kapı açıyor.
İDDİALAR BOŞ ÇIKIYOR… Gelinen noktada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dâvâ açılsın kararı verirse Kenan Evren ve darbe ortağı kuvvet komutanları Anayasa Mahkemesi tarafından oluşturulan Yüce Divan’da yargılanacak. Böylece, referandumda “12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız” diyen siyasî iktidarın, darbecilerin yargılanmasının önüne ek bariyerler koyup zorlaştırdığı ortaya çıkmakta. Hem de milletin “darbecilerin yargılanması” beklentisiyle verdiği “evet” oylarıyla… Bu arada CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, gerekçesiyle birlikte TBMM Başkanlığı’na, “12 Eylül 1980 darbe sürecinin yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin kanun teklifi” verip, “12 Eylül darbesinin; demokrasiye, hukuka ve millete karşı yapılmış bir hareket olarak kabul edilmesi”ni; “devletin, uygulamaları, sonuçları ve yol açtığı kişisel ve toplumsal yıkımlar nedeniyle darbe sürecinde madden ve manen zarar görmüş tüm kişilerden ve “ailelerinden özür dilmesini” ve “darbe rejimi kararları, işlemleri ve uygulamaları nedeniyle, idam cezasının infazı dahil, yaşamlarını, beden bütünlüklerini, akıl ve vücut sağlıklarını yitirmiş olanlara, (evveliyetle ölenlerin haleflerine) işkence görenlere, suçsuz olduğu halde tutukluluk hali nedeniyle işini yitirenlere, siyasî düşünceleri, dinî inançları ve etnik kökenleri gibi sebeplerle her türlü haksız uygulama ile maddî ve manevî zarar görenlere maddî ve manevî tazminat ödemesi”ne dair kanun teklifi verirken, hükûmet darbecileri ödüllendiriyor! Sonuçta, endişeler haklı çıkıyor. AKP’nin referandum sürecinde, “13 Eylül sabahı, darbecilerden hesap sorulacağı, Evren ve ihtilâlci konsey üyelerinin hemen tutuklanacağı ve yargılanacakları” iddiası, bir defa daha havada kalıyor… 09.11.2010 E-Posta: [email protected] |