Faruk ÇAKIR |
|
Haberlerde boğulmak |
Televizyonun ‘kötü’lüğünün farkında olanların sığındığı güzel bir bahane vardır. İlk fırsatta, “Ben sadece haberleri izlerim” derler. Haklıdırlar, başka programlara göre ‘haberler’ nisbeten zararsızdır; ama sunulanlar gerçekten ‘haber’ ise... Bazen öyle bir noktaya geliniyor ki ‘haber’ adı altında izleyicilere aktarılanlar haber değil de ‘beyin yıkama’ malzemelerine dönüşüyor. TV’lerin bu tuzağa düşmesi ya da gönüllü olarak yanlışlara vasıta olmasının geçmişte yaşanan çok çarpıcı örnekleri vardı. Kısaca hatırlamak gerekirse, 28 Şubat süreci öncesi ve sonrasında yapılan yayınlara bakılabilir. O dönemde aynı haber bir hafta ya da bir ay boyunca kasıtlı olarak gündemde tutuluyor ve aynı görüntüler allanıp pullanarak yüzlerce defa tekrar ediliyordu. İnsanlar o hale gelmişti ki, Türkiye’de ve dünyada yaşanan hadiseleri öğrenme imkânı bulamıyordu. Nitekim, o süreçte kısmen bu tuzağa düşmeyen bazı TV kanallarının haber saatleri hiç beklenmedik şekilde ‘en çok izlenenler’ listesinde öne geçmişti. Bugün de tersinden, ama benzer bir tehlike ile karşı karşıyayız. Türkiye’de ve dünyada pek çok önemli hadise meydana geldiği halde ‘haber’ saatleri belli başlı konularla işgal edilmiş durumda. Kimse duymasın, düzenli bir TV izleyicisi değiliz; ama misafir olarak gittiğimiz yerlerde TV ile karşı karşıya kalıyoruz. ‘Haber’ diye sunulan ‘bilgi’lerin Türkiye ve dünya gündeminden ne kadar kopuk olduğunu görünce de üzülüyoruz. Haberlerin magazine boğulması insanları ‘geveze’ etmiş durumda. Bazı ‘mütedeyyin’ TV kanallarının da bu tuzağa düşmüş olmasını görmek de insanı ayrıca üzüyor. Normalde TV sahip ve yayıncıları da bu tür yayınlardan memnun olmadıklarını çeşitli vesilelerle ifade ediyorlar. Fakat iş uygulama safhasına geldiğinde “Ne yapalım, izleyici bu tür yayınlar istiyor. Başka şeyler kimsenin ilgisini çekmiyor” diyorlar. İlk bakışta haklı gibi görünse de bu savunmalara hak vermek mümkün değil. Çünkü TV yayıncılığı başlı başına bir sorumluluk istiyor. İnsanların iyiye ve güzele kanalize edilmesi, ancak iyi ve doğru programlarla mümkün olur. Kısa dönemde ‘magazin’ programları ilgi görse de uzun dönemde bunların faydalı olmadığı görülecek. Bilhassa “Türkiye gerçeklerine uygun yayın yapma” iddiasında olan TV kanallarının sahip ve yöneticileri bu noktayı dikkate almak durumundadırlar. Peki, nedir önemli haber? Meselâ aile ve gençlerin içine sürüklendiği bunalımı inceleyen ve çareler sunan bir yaklaşım; ‘önemli haberler listesi’nin en başında yer almalı değil midir? Bir yandan ‘hal ve gidiş’in iyi olmadığını hatırlatıp, öte yandan da bu gidişe ‘dur’ dememek mümkün mü? Niçin her gün her TV kanalında bir uzman, bu konular hakkında konuşmasın, açıklama yapmasın? Yoksa ailenin ve gençliğin içine sürüklendiği durum bizi endişelendirmiyor mu? Endişelenelim ve var olan çareleri gündeme taşıyalım. ‘Haberler’de boğulmakla çocuklarımızı, ailemizi ve geleceğimizi karartmayalım...
19.04.2010 E-Posta: [email protected] |