Sahabeden Âiz bin Amr, birgün idareci Ubeydullah bin Ziyad’a, “Evlâdım, Resûlullahın (asm), ‘İşbaşındakilerin en kötüsü, idaresi altındakileri küçümseyen, onlara kötü muâmele edendir’ buyurduğunu duydum. Bunlardan olmamaya çalış” dediğinde, mağrur Ubeydullah, “Sen otur oturduğun yerde. Sen Resûlullahın Ashabının kalburaltı takımındansın” diye onu susturmaya çalışmıştı.
Üstelik küçümsemişti de Hz. Âiz’i (r.a.). Ama Hz. Âiz cevap vermekte gecikmedi: “Onlarda kalburaltı takımı yoktur. Kalburaltı takımı sonradan ve başkalarından çıktı.”1
Evet, Resûlullahın (asm) Ashabı içerisinde kalburaltı takımı yoktu. Hepsi de kalburüstüydü. Hz. Âiz de onlardandı.
Çünkü onlar Resûlullahın (asm) talebeleriydi.
Bütün zerreleriyle İslâma gönül vermişlerdi.
Allah için yaşar, Allah için konuşur, her iş ve davranışlarında Onun rızasını ararlardı. Allah’ın hatırını her şeyin üstünde tutar, bundan dolayı da saygı görürler, heybetleri karşısında titrenirdi.
Fazilet abideleriydi onlar. Güzel insanlardı. Güzellik insanlarıydı. Sevginin, saygının, şefkatin, kısacası insanlığın sembolleriydiler. Allah, Kur’ân’ında açıkça onlardan razı olduğunu bildirmişti: “Onların Rableri katındaki mükâfatları, içinde ebediyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan Adn Cennetleridir. Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan. İşte bu Rabbinden korkan kimse içindir.”2
Allah Resûlü de (asm), “Benim Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız doğru yolu bulursunuz”3 buyurarak onları övmüştü. Sahabîlerine sövülmemesini emretmiş ve “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Uhud Dağı kadar altını sadaka olarak verseniz, Sahabelerimden birinin verdiği iki hurma tanesine, hatta bunun yarısına dahi yetişemezsiniz”4 buyurmuşlardı.
İslâm âlimleri bu ve buna benzer özellikleri sebebiyledir ki, Sahabeden sonraki en büyük evliyanın Sahabenin yanında atının ayağına giren bir toz kadar kalacağını belirtmişlerdir.
Onlar gibi olduğumuz, onlara benzediğimiz sürece Allah’ın rızasını kazanırız.
Dipnotlar:
1- Riyâzü’s-Sâlihîn Terc., 1:233; Hadis no: 190 (Müslim’den.)
2- Beyyine Sûresi: 8.
3- Keşfü’l-Hafa, 1:132 (Hadis no: 381; Beyhakì’den.)
4- Müslim, Fezâilü’s-Sahabe: 221.
18.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|