DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ile görüşmesi, sağda birlik tartışmalarını yeniden başlattı.
Ağar, tartışmaların nereye gideceğinin farkında olduğu için, “DP yok, DYP var” diyerek, bu tür çabalara set çekti.
SP-BBP-ANAP ittifakını pişirmek isteyenlere de Erkan Mumcu, “Sağda ittifak arayışımız yok” diyerek kapıyı kapattı.
Ağaca suyun yürümesi, toprağa can gelmesi gibi seçim sath-ı mailine girilmesiyle birlikte siyaset canlandı.
Birileri tüm hesaplarını, AKP’yi tek başına iktidara getirmeyecek formüllerin üzerine kuruyorlar.
Sanki geçmişte koalisyon yönetiminde çok başarılı olmuşuz gibi, “aman AKP tek başına iktidar olmasın...”
AKP daha 5 yılın partisi, daha önce onlarca koalisyon hükümetleri kuruldu, hangisi ülkeye ne kazandırdı? Siyaseti güçsüzleştirip, ekonomik ve siyasî krizlere yol açmaktan başka bir işe yaramadı.
Millet AKP’yi istemiyorsa, zaten bir şey yapmaya gerek yok.
Ama eğer millet istiyorsa, ne yapsan boşuna.
Ha bu durumda iyinin daha iyisi olunabilir. Yoksa mevcut ekonomik ve siyasî tablonun tersine çevrilmesini istemek ve ona gayret etmek, hiçbir partiye iktidar kapısını aralamaz.
Artık kitleler çamur atmakta, karalamakta değil, hizmet yarışında daha başarılı olacağı kadroları işbaşına getiriyor. Onun için önce millete bu güveni vermek gerekiyor.
Muhalefetin en diri olması gereken bir dönemde ortaya atılan bu tür formüller AKP’nin elini güçlendirmekten ve muhalefete güvensizlik vermekten başka bir işe yaramıyor.
Muhalefete en büyük zararı bu tür ittifak tezgâhlarını peydahlayanlar veriyor.
Muhalefetin ittifaka değil, dünyanın gittiği istikameti doğru tahlil edip, Türk milletinin önünde umut olabilmeye ihtiyacı var.
Bunun için de muhalefetin mesajlarının net, suyun da bulanık olmaması lâzım.
Bunun için muhalefetin suyunu bulandıran her türlü ittifak arayışları, birleşme senaryoları suyu bulandırmaktan başka bir işe yaramaz.
Sağda çatı-kapı formülü olmaz.
Mehmet Ağar’ın Mesut Yılmaz ile buluşmasından da böyle bir anlamı çıkarmak mümkün değil. İşin özü, Mesut Yılmaz Yüce Divan’dan oy çokluğu ile kurtulduktan sonra ANAP’ın kendisine teslim edileceğini bekledi. Bir süre “Dışarıdan destek veririm” demesi işin göstermelik kısmıydı. Ancak Erkan Mumcu, bakanlık koltuğunu bırakıp geldiği partiyi Yılmaz’a teslim etmedi.
Mesut Bey önümüzdeki dönemde parlamentoda olmak istiyor. Bunun için önünde Rize’de bağımsız aday olma ve seçilme imkânı bulunuyor. DYP’nin Rize İl Başkanı ise Mesut Beyin aday olması durumunda DYP’nin 3 milletvekili çıkarabileceğini, bu rüzgârın Karadeniz oylarında pozitif bir etki yapacağını düşünüyor. Ayrıca Yılmaz’ın sağ kolu Rüştü Kazım Yücelen de oğluyla birlikte DYP’de.
Yılmaz, ANAP’ın önümüzdeki seçimde barajı aşamayacağını çok iyi biliyor. Mecliste olup, hem ANAP’a geri dönme, hem de siyasî denklemler de yer almanın hesabını yapıyor.
Erkan Mumcu bir süre önce Tansu Çiller ile görüştü. “Çiller’e Cumhurbaşkanı adaylığı önerdiği” söylentisi çıkmıştı. Önermemiş. Konu ANAP Başkanlık Divanında kendisine sorulunca, “Tansu Hanım da ben de bunun siyaseten mümkün olmadığını biliyoruz” diye bir cevap vermiş. Ancak ANAP liderinin gidip DYP’nin eski genel başkanı ile bir araya gelmesi DYP’yi etkiler. Sanıyorum Ağar da kısasa kısas deyip Yılmaz’la bir araya geldi.
Merkez sağda birileri Mehmet Haberal’ı bir yerlere getirmek için her gün şapkalarından yeni bir tavşan çıkarıyorlar.
Bu iş Ankara’da model üretmekle olsaydı bugün milletvekili olmak için çırpınan Mesut Yılmaz Çankaya Köşkü’ndeydi.
Bugün “Muhtar bile olamaz” denilen Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına doğru yürüyorsa, bir zamanların düşükler, kuyruklar diye horlanan insanları Yassıada zindanlarından, Zincirbozan’dan iktidara tırmanıp Cumhurbaşkanı olabildilerse, bu hep millet sayesinde oldu.
Partiler iktidardan düşebilir, ama önemli olan itibardan düşmemektir. Bugün ki sorun iktidardan düşme değil, itibardan düşme sorunudur.
Bir de inandırıcılık meselesi.
Kendi söylediğine inanmayan bir ana muhalefet var bu ülkede.
Hani 2006 Haziran’ın da sine-i millete döneceklerdi. 2007’nin Haziran’ı na geliyoruz neredeyse.
Hani Mart ayında erken seçim olacaktı. Siz ortada sandık görüyor musunuz?
Muhalefet demek, güven vermek demektir.
Baykal’ın, “Cumhurbaşkanı olamazsınız?” demesine bakmayın siz, Recep Tayyip Erdoğan’ın şunun şurasında adaylık için 32 gün Çankaya’ya çıkmak için de 51 günü kaldı.
Bu dönemin diğerlerinden farkı, iktidardakiler de, muhalefet liderleri de tehlikenin farkındalar.
Bu liderler daha uyanık çıktı.
İktidar Şemdinli’den başlayıp Sauna’da, Atabeyler’de; Danıştay saldırısında ve nihayet Hrant Dink cinayetinde önüne konulan mayınları bir bir temizledi.
DYP lideri Ağar da sağda solda pişirilen sağda birlik tuzaklarına düşmedi.
15.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|