“Kıymet” ve “insan”. Bu iki sırlı kelime ve kavram, nasıl bakarsak bakalım, nasıl düşünürsek düşünelim, bu dünyada sadece insan unsurunda, onun kafasında, onun muhakemesinde yer bulabilecek kavramlardır. “Kıymeti”, canlı organizmalardan ancak insan denen varlık takdir edebilir. Kadir, kıymet, vefa duygusu ancak insanın takdir edebileceği değerlerdir.
Sahip olduğumuz kıymet ve değerlerin sayısını tahmin edip kaleme ve söze dökmek mümkün değildir. Sahip olduğumuz zerreler adedince de ayrı bir değer ve kıymete haiz olduğumuz hem dinin, hem de ilmin tespitleriyle sabittir.
Hayatta sahip olduğumuz değer ve kıymetleri sayılara dökemeyiz ama, kalbimizi ayıltacak, gözümüzü açacak, hislerimizi heyecana getirecek, idrakimizi, basiretimizi açacak günü birlik büyük nimetlerin yanında, uzak kalabildiğimiz büyük belâ ve musibetler de vardır. Nimetlerin varlığından haberdar olabilmek ne kadar bize mutluluk veriyorsa, belâ ve musibetlere duçar olmamak ve onlardan uzak olmak da bir o kadar başka bir nimettir ve mutluluk kaynağımızdır. Anlamlı ve mühim olan bu nimetleri nimet olarak bilmenin tadını, idrakini ve zevkini yaşamaktır.
Meselâ en öne çıkan nimetlerden olan: Konuşuyor olmak. Görüyor olmak. Yürüyor olmak. Camit ve cansız değil, canlı olmak. Yiyip içiyor olmak. Sağlıklı olmak. Sağ olan anne babaya ve dostlara sahip olmak. Evlât sahibi olmak. Alım gücü olmak...
Nefes alıyor olmak. Ameliyat masasında yatıyor olmamak veya ameliyattan başarıyla çıkmış olmak. Kanser, felç, AIDS gibi amansız bir illet ve hastalığa yakalanmamış olmak...
Birilerine herhangi bir konuda yardım edebilme ve birilerinden yardım görebilme potansiyeli bulunmak. Birileriyle ilgilenmek ve birilerinden ilgi görmek, görebilmek. Bir sevgiliye, bir dosta sahip olabilmek. Onlarla konuşabilmek, dertleşebilmek, sohbet edebilmek.
Ve daha yüzlerce, binlerce, milyonlarca… nimet üstüne nimetler! Ne kadar büyük nimetler! Ne büyük bir devlet ve hazine! Milyonlar şükür isteyen varlıklar...
Bütün bunların ne zaman bir kıymet ve değer olduğunu anlıyoruz? Maalesef elimizden çıktıktan sonra! Veyahut çıkma noktasına gelince. Ama günlük hayatta, bunlar bize göre ne kadar sıradan şeyler değil mi? Yani bir yazı konusu olabilecek değerde şeyler mi?
Allah’ın en büyük nimeti, ihsanı, hidayeti, rahmeti ve bereketi muhakkak ki iman nimetidir. Çünkü bütün bunların idraki ve takdiri onunla kaimdir. Bu münasebetle ibret verici bir hikâyeyle yazımızı bitirelim:
Kanser olan yavrusuna bütün ilgi ve sevgisini ancak o illete yakalanınca idrak edebilen bir annenin hazin ve ibretlik birkaç cümlesi:
“Bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim.”
“Bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim.”
“Bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim.”
“Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim.”
“Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım.”
“Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım.”
“Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim.”
“Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu, seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım.”
“Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım.”
“Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim.”
“Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım.”
“Bu gece sen duâ ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Allah’a şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim.”
“Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastahane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim.”
“Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü verirken biraz daha uzun tutacağım kollarımda.”
“Allah’a senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım”
Dostlarımıza olan ilgi, alâka ve sevginin coşması, taşması ve ebed âlemlerine kadar gitmesi dilek ve temennisiyle.
10.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|