Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Ali KAYA

Sosyal hayat



İnsan toplum halinde yaşayan bir varlıktır. Toplum bireylerden oluşur. Bireyin oluşturduğu en küçük birim ailedir. Dünyaya gelen ve hayata gözlerini açan bir çocuk önce ailesi ile sonra çevresi ile iletişim kurar. Aileyi oluşturan ise karşılıklı sevgi, saygı ve sorumluluk duygusudur. Bu sebeple sevgi, saygı ve sorumluluk bir arada yaşamanın ve birlik içinde belirlenen amaçlara koşmanın temel şartlarıdır.

Ailede olduğu gibi toplum içinde yaşamanın da şartları vardır. Bunlar da yine karşılıklı hak ve sorumluluklardan meydana gelir. Bu hakların başında “Hayat Hakkı” gelir. Her şey bu hayat hakkına saygıya göre şekillenir. Daha sonra yine karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşma ile devam eder. Bireyin önce eğitim hakkı vardır. İlk eğitimini aileden alan çocuk, daha sonra bunu okulda devam ettirir. Eğitimin amacı da bireyin sosyal hayata uyumunu sağlamak ve toplumda ihtiyaçlarını gidereceği şekilde bir meslek ve statü kazandırmaktır.

Sosyal hayat evden sokağa çıktığımız andan itibaren başlar. Bireyin toplum ile etkileşimi, toplumun parçaları olan diğer fertlerle iletişim kurmasına bağlıdır. Sosyal hayatta ilk karşılaştığımız kişi komşudur; sonra akraba ve diğerleri gelir. Birey evinden ihtiyaçlarını gidermek amacı ile çıkar ve çıktığı andan itibaren pek çok problemlerle karşılaşır. Kişinin ihtiyaçlarının giderilmesi ve karşılaşabileceği sorunların çözümünde başarılı olabilmesi bilgi, tutum ve becerilerini geliştirerek yaşadığı toplumla uyum içerisinde olmasına bağlıdır.

“İnsan kâinatın ekser envâına muhtaç ve alâkadardır. İhtiyaçları âlemin her tarafına dağılmış, arzuları ebede kadar uzanmıştır.”1 Bütün ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayacağı için toplum içinde insanların yardımı ile hayatını devam ettirebilir. Öyle ise toplumun vazgeçilmez unsuru olan insan toplum içinde uyumu nispetinde ve hemcinsine yardımcı olduğu kadar değer kazanır ve statü elde eder. “Her insanın kalp ve mide dairesinden, ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden, vatan ve memleket dairesinden, küre-i arz ve nev'î beşer dairesinden tut ta zîhayat ve dünya dairesine kadar birbiri içinde dairelerde her bir insanın bir nev'î vazifeleri bulunabilir.”2 Sosyal hayat kalp, mide, ceset ve hane dışındaki hayatın bütününü kapsar. Mahalle ve şehir, vatan ve memleket, küre-i arz ve nev-i beşer daireleri insanların sosyal hayat alanıdır.

Her ne kadar en dar daire olan kalp ve mide dairesinde en büyük ve önemli görevler bulunsa da, sosyal hayat alanındaki vazifelerin ihmal edilmesi yanlıştır. İnsanın pek çok duygu ve kabiliyetleri toplum içinde tekâmül eder. Dinin pek çok meselesi ve Allah’ın insana yüklediği pek çok görevler topluma ve sosyal hayata bakar. Bunun için sosyal hayata değer vermek dinen de gereklidir.

“İnsan binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nev'î lezzetler ile mütelezziz olacak bir zîhayat makine ve gayet aczi ile beraber hadsiz maddî ve manevî düşmanları ve nihayetsiz fakrı ile beraber hadsiz zahirî ve batınî ihtiyaçları bulunan bir bîçare mahluktur.”3 Toplum içinde yaşamaya ve sosyal hayata ihtiyacının altında bu zayıflığı ve himayeye muhtaç olması ile ihtiyacının çokluğu yatmaktadır. İnsan bu mahiyetini anladıkça daha çok sosyalleşir. Kendisini güçlü hissettiği ölçüde başkaları ile ittifaka tam olarak ihtiyaç hissetmez. Bunun için zayıfların cemiyeti güçlü, güçlülerin cemiyeti zayıftır.4

Sosyal hayatın gereklerinden birisi de uhuvvet, muhabbet ve teâvün ile bütün hissiyâtımızla ehl-i dünyadan daha şiddetli bir sûrette meslektaşlarımızla ve dindaşlarımızla ittifak etmektir.5

Sosyal hayatın insana en büyük kazanımlarından biri de insanın yüce himmet ve gayret sahibi olmasını sağlamasıdır. Böylece bir insan bir millet kadar değer kazanır. Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri “Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir”6 demektedir. Bir ferdi bir millet haline getiren insanın sosyal hayattaki fedakârâne faaliyetidir. “Milletin menfaatini düşünmemekle, menfaat-i şahsiyesini düşünmekle, bin adam, bir adam hükmüne sukut eder. Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü, insanın fıtratı medenîdir. Ebnâ-yı cinsini mülâhazaya mecburdur. Hayat-ı içtimaiye ile hayat-ı şahsiyesi devam edebilir. Menfaat-i şahsiyesine hasr-ı nazar eden, insanlıktan çıkar, mâsum olmayan câni bir canavar olur.”7 Bu ifadeler hayatını milletin saadetine feda eden Bediüzzaman’a aittir.

İnsanın duyguları cüz’î olduğu gibi, himmeti de cüz’îdir. Ancak insanın kıymet ve mahiyeti himmeti nispetindedir. Himmetin derecesi ise, sosyal hayattaki maksat ve iştigal ettiği şey nispetindedir. Sosyal hayata hizmet eden ve “Ümmetî, Ümmetî” diyen Peygamberimiz (asm) bizim bu konudaki rehberimiz olmalıdır. Hayatını ve saadetini milletin saadetine feda eden Bediüzzaman da asrımızda bu konuda bize en güzel örnektir.

Dipnotlar:

1- Sözler, (2001-İstanbul) s. 289

2- Şuâlar, (1997-İstanbul) s. 184

3- Şuâlar, 189–190

4- Lem’alar, (2001-İstanbul) İhlâs Risâlesi, 216

5- Lem’alar, İhlâs Risâlesi, 217

6- Hutbe-i Şamiye, (1996-İstanbul) s. 64

7- Hutbe-i Şamiye, 64–65

23.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.02.2007) - Gençlik ve sosyal hayat

  (15.02.2007) - Akıllı insan

  (14.02.2007) - Sosyal insan

  (08.02.2007) - Kur'ân-ı Kerim'in anlaşılması

  (31.01.2007) - Medya ve şiddet

  (28.01.2007) - İcad kavramı üzerine

  (25.01.2007) - Vukufiyet ve derinlik

  (12.01.2007) - Şuunât-ı İlâhiye

  (08.01.2007) - Melekler

  (30.11.2006) - Küreselleşmenin dinî boyutu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004