Başbakanlık danışmanları bahis tutuşmuş. Kimi bir takım elbiseye, kimi gömlek, kravatına.
Milletvekilleri arasında da bahse girenler var. Bakanlar Kurulunda var mı orasını bilmiyorum.
Bahis konusu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Başbakanlık danışmanları dahi, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda tereddütlüler. Hatta birbirleriyle takım elbisesine bahse girecek kadar iki zıt kutupta yer alıyorlar.
Bence bu konuda tereddüde mahal bir durum yok, ama burada benim ne düşündüğüm değil, nelerin konuşulduğu önemli.
Erdoğan Köşk’e çıkmayacak diyenlere göre Köşk’e Abdullah Gül çıkacak.
Daha önceden Vecdi Gönül ismini hatta bir adım daha ileri gidip, başı açık bir bayan olduğu için Nimet Çubukçu’yu duymuştuk, ama Gül ismi pek telâffuz edilmemişti.
Gül’ün yanı sıra ikinci sırada Vecdi Gönül’ü, üçüncü ihtimal olarak da Mehmet Ali Şahin’i işâret ediyorlar. Üçünün en önemli özelliği de devlet ve siyaset geleneklerinde uyumlu görüntü çizmeleri.
Bu düşüncede olanlar Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını istemeyenler.
Peki AKP’nin için de hatta yakın danışman çevresinde Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemeyen var mı?
Danışman, bakan, genel başkan yardımcısı, milletvekili olarak kaderini Erdoğan’a bağlayan birçok isim var. Bunlar yakın çevreden olanlar. Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıyla birlikte pozisyonlarını kaybedebileceklerini hesaplıyorlar.
İnsanî bir duygu. Hem insanlar siyaset de kara kaşı, kara gözü için bulunmuyor. Milletvekili gelecek dönem seçilmek için listede iyi bir yer için mücadele eder, bakan koltuğunu, danışman pozisyonunu, genel başkan yardımcısı görevini korumayı ister.
Turgut Özal cumhurbaşkanı seçildiğinde Yıldırım Akbulut onun bıraktığı kadrolarla çalıştı, ama ANAP’ın korosu bir türlü akort tutmamıştı. Sonra Mesut Yılmaz’la birlikte Özal’ın zihniyeti ve kadroları hem partiden, hem kabineden uzaklaştırılmıştı. Öyle ki, gün geldi Özal’a yakın isimler ANAP’ı terk edip Yeni Parti’yi kurdular. Vefat etmese Özal Çankaya’dan inip partinin başına geçecekti.
Benzer süreci DYP yaşadı. Tansu Çiller’le birlikte partide kadroların bir arada tutulması başarılamadı. DYP’yi kurup, 12 Eylül’e ve Özal’a karşı yaşatıp iktidara taşıyan kadrolar kendi yuvalarını terk etti, Çiller’le birlikte partinin yönetiminde yer alanlar ise bunları partide tutmayı başaramadı. DTP gibi prematüre bir doğum gerçekleşti.
Bunlar siyaset de önemli med-cezir olayları. Açtığı yaraların kolay kapanmadığı siyasî gelişmeler.
Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıyla birlikte AKP’nin de benzer süreçleri yaşayacağı kaygısında olanlar var. AKP’nin bir ANAP ya da DYP olmadığı, Abdullah Gül isminin bir sigorta işlevi göreceğini savunanlar var, ama yine de bu kaygılar geçerli.
Peki AKP içinde, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkacağı görüşünde olanlar neyi düşünüyor.
TBMM Başkanı Bülent Arınç çok önemli bir güç. Arınç, Erdoğan’ın aday olacağını düşünüyor. Eğer aday olmaz da birini işâret ederse, işte o zaman Arınç aday.
Bir başka şey daha dillendiriliyor. O da Gül Başbakan-Arınç Genel Başkan formülü. Erdoğan 3 Kasım seçimlerine giremeyince, Gül Başbakan-Erdoğan genel başkan formülü uygulanmıştı, ama o, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesine bakarak karar vereceğini” çok önceden ilân eden YSK Başkanı Tufan Algan ve kurulun verdiği çarpık kararın getirdiği, fiili bir durumdu. Çok da uzun sürmedi.
Bu arada parti içinde üç değilse de dört numaradaki bir ismin yakın çevresiyle paylaştığı bir değerlendirmeyi aktarmak istiyorum.
“Patron yukarı çıkıyor” diyor bu kişi. “Abdullah Bey Başbakan olacak. Ama kabineyi de genel merkezi de değiştirecek…” Bu kişi bunu anlatırken, eliyle de, “biçecek” işâretini yapıyor. Değişecek olanlar kimler? Kabinede değil, ama parti de bazı isimler de zikrediliyor.
AKP milletvekilleri seçim bölgelerine gittikçe en çok karşılaştıkları, “Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olacak mı?” sorusu oluyor. Hatta halkın büyük bir çoğunluğu, “olmasın” diye görüş bildiriyor. Erdoğan’ın başbakanlıkta daha başarılı bulanlar çoğunlukta. Özal gibi Demirel gibi, Erdoğan gibi icradan gelen güçlü liderlerin Başbakanlıkta daha başarılı olacağı, cumhurbaşkanlığı gibi sembolik bir görevle yetinemeyecekleri, bir süre sonra partileriyle sorun yaşayacakları düşüncesi hâkim. Halk siyasî ve ekonomik istikrarın muhafazası için Erdoğan’ın kalmasını istiyor. Çankaya’da da hükümetle uyumlu bir isim istiyor.
Ancak burada çok önemli bir nokta var.
“Cumhurbaşkanı kim olsun” diye yapılan ilk anket de Erdoğan’a yüzde 16 destek çıkmıştı. Sezer’in bile çok çok gerisindeydi. Hatta AKP bu anketi yayınlamadı, Başbakan da buna biraz bozulmuştu. Son yapılan anketler de ise bu oran yüzde 39’a yükseldi. Halk giderek alışıyor. Merhum Özal’ın, “Alışırlar, alışırlar” kuralı burada işliyor.
Başbakanlığı döneminde Erdoğan daha uyumlu bir lider görüntüsü çizip, gereksiz hırçınlıklar ve polemiklerden uzak durarak, herkesin kabullendiği bir isim olabilir miydi? O tartışma artık geride kaldı. Seçim sürecinin başlayacağı 16 Nisan’a 52 gün, adayların son başvuru tarihi olan 26 Nisan’a ise 62 gün kaldı…
23.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|