Dürüstlüğün büyüklüğü, ağırlığı kadar daha ağır birşey yoktur. Herkesi dize getirir.
Değerli dostumuz Mevlüt Bey anlatıyor: “Sahamızda Türkiye’de birkaç şirketten biriyiz. Falan falan şirketler teminat senedi istedikleri halde bizden istemez, isteme ihtiyacı hissetmezler.
“Bir zaman bir Yahudiden mal alıyoruz. Alış fiyatlarını merkez bankası döviz kuruna göre ayarladık ve aramızda iki nüshalık bir sözleşme yaptık, karşılığını Türk parası olarak ödüyorduk. Gün geldi dövizde dalgalanmalar oldu. Piyasa ile merkez bankası arasında büyük farklar oluşunca Yahudi şirket temsilcisi ‘Piyasayı esas alalım’ dedi. Çünkü piyasa daha yüksekti. Yeni bir antlaşma yapma zorunda kaldık. Ah iş bununla bitse gün geldi yine temsilci menfaatlerine uygun şekilde yeni bir sözleşmeye zorladı bize. Arka arkaya tam üç kere sözleşme yapmıştık. Bu durum dokundu bize. Hemen mal alımını kestik. Durumu öğrenen patronları birgün işyerimize geldi. Niye mal alımını kestiğimizi sordu. Biz de, ‘Üç farklı sözleşme yaptınız’ dedik. “‘Bu durumda artık sizinle alış veriş yapamayız’ deyince, afallayan patron ‘Ne sözleşmesi! Benim hiçbir şeyden haberim yok’ dedi. Ben de getirdim karşılıklı imzalı üç farklı sözleşmeyi gösterdim ve ‘Bir nüshası da sizde bulunmalı’ dedim. Haberi olmadığını söyledi, özür diledi ve şu enteresan cümleyi söyleme ihtiyacını hissetti: ‘Mevlut bey! Sizden ders aldım.’”
Geçmişte biz hep ders verirdik. Mevlut Bey, “Bir Cuma günü baktım tam namaza beş-on dakika kala tahsilat için yine o şirket elemanı gelmesin mi? Oysa Cumaya gideceğiz. Ben dedim ki ‘Bundan böyle ödemelerimizi Cumartesi günü yapacağız.’ Adamın rengi kaçtı. Çünkü Cumartesi günleri kepenklerini kapatır, tatil yaparlardı. Peki, niye bizim Cumamıza bu saygısızlık? Tam namaz vakti damlamasının anlamı neydi? Cuma hariç istediği herhangi bir gün tahsilat yapabileceğini söyledik de rahatladı.”
İşte ticaret bu! Adam kendi dinî inançlarına göre kepenğini kapatabiliyor. Sen kapatamasan da Cuma vaktini ibadetine ayıramaz, Cumadan bir saat, yarım saat öncesinde Cumaya gidemez misin? Kendini kabul ettirdiğinde bunlar mesele olmaktan çıkıyor şüphesiz.
Demek bütün mesele dinin emirlerini aksatmadan ticaret yapabilmek. İşte sana büyük bir ibadet! Bir adama yüz kere dürüstlük dersi vermektense bir defa göster, ondan çok daha etkili. Lisan-ı hal lisan-ı kalden daha tesirli değil mi? Hem hadis-i şerifin müjdesiyle, “Dürüst tüccar peygamberlerle birlikte haşrolunacak.” Sonra beş vakit namazını kılan insanın dürüstçe yaptığı ticaret de ibadettir.
İşte dünya işlerini ibadete çevirmenin güzel bir yolu.
23.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|