“Ne istersin?”
“Sözünüzü fiiliniz tasdik etmek…”1
Âlem-i İslâmın geri kalışının en önemli sebeplerinden biri sahip olduğumuz güzel hasletlerimizi yitirmek, söylediklerimizin arkasında durmamak, sözümüzü fiilimizin tasdik etmemesi değil midir?
“Herşeyden önce bize lâzım olan şey nedir?”
“Doğruluk.”
“Daha?
“Yalan söylememek.”
“Sonra?”
“Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.”
“Yalnız?”
“Evet.”
“Neden?”
“Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır [doğruluktur]. Şu bürhan kâfi değil midir ki hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.”2
Bir asır önce Bediüzzaman Hazretleri Şark vilâyetlerinde yaptığı seyahatlerde kendisine sorulan sorulara bu cevapları vermişti.
O zamanlar toplumda başgösteren manevî hastalıkların bugün daha artarak yaygınlaştığını, dolayısıyla o gün sunulan bu manevî reçeteye dünden daha çok muhaç olduğumuzu görüyoruz.
Demek ilâcımız Kur’ân eczanesinde hazırlanan ve imanın meyveleri olan “Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.”
Evet, başta dürüstlük, sözümüzü filimizin tasdik etmesi; İslâmın güzelliklerine ayna olmak.
İşte İslâmın bu eşsiz güzelliklerine perde ve gölge olmadır ki İslâm âlemi bu perişan hâle geldi. Kurtuluşumuz da yine onun şefkatli sinesine sığınmakla olacaktır.
Geçen Salı günü kadim dostumuz Mevlut Beyi ziyaret ettim. Sohbet koyulaştı. Toplumun tam bu yarasına parmak bastık. “Bize ötedenberi ticarî sahada Yahudileri, şunları bunları örnek gösterirler” dedi. “Oysa ben bizim onlara örnek olabileceğimize, olmamız gerektiğine inanıyorum.”
Çok doğru. Asırlarca insanlığı, medeniyeti, fazileti, özellikle temizlik ve dürüstlüğü dünyaya taşımış olan olan bir neslin evlâtları kaybettiği değerleri onlardan alır hâle gelmemeli.
Mevlût Beyin ilginç hatıralarına inşaallah bir sonraki yazımızda devam edelim.
Dipnotlar:
1- Münazarat, s. 125.
2- A.g.e., s. 103-104.
22.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|