Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Evrensel din konjonktürel hukuk



Hans Küng küresel ahlâk bağlamında kadın erkek eşitliğine inandığını söylemiştir. Azınlıklara da saygı esas alınmalı demiştir. Bu iki husus üzerinde biraz durmakta fayda var. Zira bu iki alan da sorunlu alanı oluşturuyor. Küresel ahlâk çerçevesinde çoğulculuk bağlamında hukuk ve kadın erkek ilişkilerinde mutlak bir eşitlik getirilebilir mi ? Bu anlamda Arapça tesavi veya müsavat ile adalet birbirini karşılamıyor. Adalet fıtri olanı yerli yerine koymaktır. Bu anlamda kadın erkek arasında fiziki ve metafiziki bir bütünlük ve bu bütünlüğü ikmal eden görev dağılımı (tevzii-i amal prensi) var. Bu anlamda kadın erkek arasında eşitlik aranması fıtratı zedeleyecek bir süreçtir. Bu da adelet değil, belki adaletin izalesidir. Demek ki eşitlik her zaman adalet mânâsına gelmiyor. Eşitlik suni ve cali bir kavramdır. Komünizm de kadın erkek arasında değil ama sosyal katmanlar arasında eşitlik sağlamak için çıktı, ama fıtrat müsaade etmediği için yıkılıp gitti. Bu itibarla, fıtratta eşitlik değil ancak adalet olabilir. Bunun dışında inananlar arasında veya Müslümanlarla gayri müslimler arasında hukukta da eşitlik sağlanabilir mi? Ya da bugünkü tabirle zimmet hukuku vatandaşlık hukukuyla yer değiştirebilir mi? Bu kadim bir tartışmadır, adaletin esası lâfzîlik veya kanun değil, belki hukuktur. Bu itibarla, Beni Tağleb Hıristiyanları Hazreti Ömer’e kadar gelerek cizye adı altında vergi vermekten ve bu anlamda ayrımcılığa tabi olmaktan rahatsız olduklarını ve Müslümanlar gibi vergi vermek istediklerini dile getirmişlerdir. Hatta ‘yeter ki olsun iki katı olsun biz cizye yerine zekat verelim’ demişlerdir. Hazreti Ömer de onların isteklerini kabul etmiş ve ‘önemli olan şekil değil muhtevadır’ demiştir. Sahabeden Hazreti Ömer ile Hazreti Ali bu yönde karar vermişlerdir. Keza Şafii, Hanefi ve Hanbeli mezheplerinin de yaklaşımı miktarın artırılması kaydıyla cizyenin başka bir da altında alınmasını uygun görmektedir (bu konudaki tartışmalar için bak: El Cihad, Muhammed Said Ramazan el Buti, S: 136, 137).

***

Bu mesele müteakip asırlarda ve dönemlerde de gündeme gelmiştir. Eşitlik ve adaletin İslam’da merkezi bir yere sahip olduğunu söyleyen Hans Küng’ün referans isimlerinden Asghar Ali Engineer bu anlamda sufilerin sulh-u kül bağlamında Hindu toplumuyla karma ortamlarda inek kesilmemesini ve yeniden cizyenin tatbik edilmemesini istediklerini nazara vermektedir (Islam and Liberation Thedldgy, S: 188, 189). Onlar, bunun iki toplum arasında gerginliğe neden olabileceğini öngörmüşlerdir. Buna mukabil toplumun yeniden İslamileştirilmesi için çalışan ve bu anlamda İbni Arabi’ye karşı olmakta da İbni Teymiyye’ye benzetilen İmam Rabbani yeniden cizye uygulamasını savunmuş ve esas almıştır. Bu Asghar Ali Engineer’e göre yanlıştır. Bu hükümler aslında İslam’ın geçici hükümlerindendir ve maksat hasıl olduktan sonra genel hükümlerin kapsamına rucu ederler. Asghar Ali’ye göre, cizye gibi vergiler tabiatında feodal anlamlar barındırmaktadır ve bu anlamıyla İslam’ın genel yaklaşımını ve ruhunu aksettirmemektedir. Bu ikilem günümüzde modern İslam devletine talip olan İhvan gibi grupların önüne de çıkmıştır. Bununla ilgili olarak İhvan yazarlarından Hüsam Tammam,’ İhvan’daki değişiklikler... İdeolojik çözülme ve hareketin sonu’ başlıklı yazısında bünye içindeki iç tartışmaları şöyle aksettirmektedir: “Bu değişimlerde ilk göze çarpan şey pratiğin teoriyi tabi olmayıp tamamıyla ondan farklı olmasıdır. Örneğin; hareketin öğrenci, belediye daha sonra vekillik seçimlerine katılması cemaatin teoride sahip olmadığı ancak dış etkenlerle şekillenen girişimlerdir. İşte teori ve pratik arasındaki bu farklılık, deyim yerindeyse çelişki, yerine göre gölgesinde yaşadığımız devletin siyasi çizgisinin de etkisiyle hızla artmakta ve muhaliflerin cemaati “takiye” yapmakla suçlamasına sebep olmaktadır. Cemaattin davet ve siyasetin birlikte yürütülmeye çalışılması ve cemaate farklı kesimlerden insanların katılması bu karmaşayı hızlandırmaktadır. Cemaat bir taraftan ‘İhvan hareketi İslam’ın istediği hayat şeklini gerçekleştirmek için uğraş vermektedir’ söylemiyle hareket ederken diğer taraftan dış etkenlerin baskısını da göz ardı edemediği için iki farklı söylemi bir arada götürme durumunda kalmaktadır. Bu konuda yaşanan çatışmalardan biri Kıptiler konusudur. Örneğin cemaatin Genel Mürşidi Mustafa Meşhur Kıptilerin zimmî olduklarını, zimmîlere uygulanan hükümlerin onlara da uygulanması, onlardan cizye alınması buna karşılık onların askerlik görevinden muaf tutulmaları gerektiğini ifade etmişti. Bu ilan o zamanlar İhvanın bakış açısını ifade ediyordu. İhvan bünyesindeki fertleri, el-Ezher’i hatta Arap âlemindeki dini grupları etkilemek için bu görüşünü sözle ifade etmişti. Aslında bu bakış açısı İhvan içinde hâkim olup bilinen bir durumdu ancak bunun olmaması gereken bir vakitte ve İhvan’ın Genel Mürşidinin ağzından yapılması İhvan’a karşı çok ciddi bir kampanyanın başlamasına sebep oldu. Bunun sonucunda İhvan bazı şeyleri yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı, özellikle harekete sonradan siyasi çalışmaların başlamasıyla giren bazı üyeler yeni bir içtihadın gerektiğini dillendirmeye başladılar. Bu içtihada göre zimmî yerine vatandaş terimi kullanılmalıydı ve her hangi bir cemaatle ilişkisi olmayan Tarık el-Büşra da aynı görüşü savunarak bu fikri destekledi...”

***

Aslında, Asghar Ali’nin de dediği gibi din evrensel şeriat yani hukuk ise konjonktüreldir. Hukuk tedrici olarak nazil olduğu gibi aynı zamanda şartlara bağlı olması hasebiyle de konjonktüreldir (konuya devam edelim).

22.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.02.2007) - Düşmansız bir dünyaya doğru

  (20.02.2007) - Boğaz’ın mesajı: Sulh-u kül

  (19.02.2007) - Bulgaristan'ın Mehmet Âkif'i

  (18.02.2007) - Saklı kahramanlar

  (16.02.2007) - ABD’nin İran politikası

  (15.02.2007) - Gölgeli gezi

  (14.02.2007) - İran’ın Irak politikası

  (13.02.2007) - ABD’nin Irak’taki seçenekleri

  (12.02.2007) - Bush'un Goebbels'leri

  (11.02.2007) - ‘Tefrikayı besle’

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004