New Yorker dergisinin etkili yazarlarından Seymour Hersh herkesin tanıdığı bir isim. Derginin 5 Mart 2007 tarihli nüshasında yine ilginç kehanetlerde bulunmuş. Daha doğrusu ABD’nin bölgedeki yeni stratejisinden bahsetmiş. Bu strateji de aslında yabancımız değil. Bilinenin ötesinde zaten tahmin edilen bir strateji.
Irak’ta siyasî inisiyatifi İran’a kaptıran Amerikalılar yeni denge arayışları peşinde. Bu dengeyle birlikte İran’ı bloke etmek istiyorlar. Ürdün Kralı Abdullah’ın sözünü ettiği ve kurulmasında kendilerinin de katkısı bulunduğu ‘Şii Hilâli’ onları da rahatsız etmiş bulunuyor. “Şii Hilâl”den söz eden ilk Sünni Arap lider Ürdün Kralı Abdullah’tı. Aralık 2004’te Kral Abdullah Şii İran’ı Irak’taki seçimleri etkilemeye ve nüfuzunu Lübnan’a kadar yaymaya çalışmakla suçlamıştı. Amerikalılar hatalarını şimdi bir başka hata ile düzeltmek istiyorlar. ABD, İran’ı etkisiz ve tesirsiz hale getirmek için geniş bir kuşatma stratejisi izliyor. Bu stratejinin çeşitli ayakları var. Bunlardan birisi Suriye ile İran’ın bağlantısını kesmek. Bunun için önce Rice, Mısır’ı devreye soktu ama pek başarılı olamadı. Lübnan üzerinden Suriye-İran bağlantısı koparılmak isteniyor, ama Suriye’nin dışında Hizbullah’ın da buna pek sıcak bakmadığı ileri sürülüyor. Mısır’ın gerçekleştiremediği misyon için Suudi Arabistan ve ‘mekik adam’ olarak da ünlenen Bender Bin Sultan devreye girmiş durumda. Amerikalılara göre, İran-Suriye bağlantısını kesmek pek de kolay değil. Amerikan basınına göre bu yönde pek az ilerleme kaydedilebilmiş ve pek fazla da umut yok.
İki ülkenin stratejik olarak birbirine sırt çevirmesi pek muhtemel değil. Bu politika bugünün politikası değil. Temellerini baba Esad ile Humeyni birlikte atmıştı. Suriye’nin Lübnan’dan askerî olarak atılmasıyla birlikte iki ülke birbirine daha fazla yakınlaştı. Şimdi Amerikalılar Suudiler üzerinden bir taraftan Suriye rejimini zayıflatmaya çalışırken diğer taraftan da İran’la bağlarını kesmeye çalışıyorlar. Buna mukabil, Seymour Hersh’e göre, ABD Beşşar rejimini çökertmek için İhvan seçeneğini yine sarılma durumuyla karşı karşıya. Fazla seçeneği de yok. Daha doğrusu Velid Canbolat Amerikan ziyareti sırasında Cheney’e ‘Beşşar rejiminin hakkından İhvan gelir. En iyi adres odur’ demiş. Bununla birlikte, İhvan hem İstanbul üzerinden Fethi Yeken’in Şam’la aralarını bulma yönündeki girişimini hem de Seymour Hersh’in iddialarını reddediyor. İhvan’ın müttefiki Abdulhalim Haddam da benzeri bir yalanlamada bulundu.
***
Buna mukabil, İran’a karşı da bir Sünni blok inşa edilmeye çalışılıyor. ABD İran’a vurmak ve diz çöktürmek için bölgesel çelişkileri ve tezatları kullanmak istiyor. Bu böyle olmakla birlikte İran da Irak politikasıyla birlikte Sünni dünya ile arasındaki çelişkileri arttırmıştır. Büyük bir güven bunalımına sebep olmuştur. Şimdi bunu telafi etmeye çalışıyor, ama ümit edelim ki geç kalmış olmasın. Bu da yani İran’ın Irak politikaları da Amerika’nın yeni dengeleme hesaplarını kolaylaştırmıştır. İran baştan Irak politikasını böyle dizayn etmiş olmasaydı bugün bölgenin en rahat ülkesi olacaktı. Bundan dolayı, İran’ın birkaç endişesi var. Bunlardan birisi, Irak ve Lübnan politikaları yüzünden Sünnilerin artan tepkileri ve Şiileştirme politikalarının onları ABD’nin kucağına itmesi ihtimali. İran aleyhinde uluslararası bir ittifak sağlanması ve ABD’nin muhtemel askeri darbesi...
Temmuz 2006 saldırısından sonra Hizbullah gücünü içeriye yönelterek maksadını aşmış ve direniş kültürü, kimlik kültürü haline gelmiştir. Daily Star yazarı Rami’nin de yazdığı gibi Hizbullah haklıyken haksız durumuna düşmüştür. Aynı durum İran için Irak’ta gerçekleşmiştir. Bu anlamda, Fehmi Huveydi’nin ABD’nin bu yeni stratejisini yorumladığı yazısında yine Şii-Sünni aşırılardan yani “gulat”tan bahsettiğini görmekteyiz. Bu inkâr edilemez. Lakin bu tanım gerçeği ifadeye yetmemektedir. Burada “gulat”ı sadece inanç bağlamında ele almak konuyu eksik tahlil etmek olur. Bir de siyasi gulat var. Bush ve Nejad çizgisi için de siyasi guluv yani aşırılık çizgisi denebilir. Bu belki de mezhebi guluv yani aşırılıktan daha da tehlikeli bir durumdur. Zaten mezhebî aşırılığı besleyen de budur.
Siyasetçinin elinde genellikle silah ve güç de vardır. Sünni dünyanın tepkisinin bir parçası da bugün Nejad’ın temsil ettiği siyasi aşırılık çizgisinedir. Bu çizgi, Bush’la zıtlarının ittifakından ibarettir.
***
Şarku’l Avsat yazarlarından Hüda Hüseyni, Cheney’in realize etmeye çalıştığı yeni İran politikasının bir başka ayağını yazıyor. Müşerref’le görüşen Cheney İran’la savaşlarında kendilerini desteklemelerini ve bu bağlamda Afganistan’da yeni saldırılarda bulunmaması için Taliban’ı dizginlemesini istemiştir. Biz bu politikayı 2003’te Irak vurulurken görmüştük. O zaman Taliban’ın yerinde (henüz böyle kotarılmış bir anlaşma yok, ama girişimi var) İran vardı.
Bu kısır döngü ne zaman sona erecek? Bu dejavu halini ne zaman aşacağız?
09.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|