Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Nejad’ın ziyaretinin amaçları



Esasen İran ve Suudi Arabistan iki farklı kutbu temsil ediyor. Bunların bölgedeki varlığı biraz da 12 Eylül öncesindeki AP ile CHP’nin durumuna benziyor. Uzlaşma noktaları yok sayılırdı. Demek ki zorluklar karşısında pekala bir araya gelebiliyorlarmış. 12 Eylül öncesinde bir araya gelemeyen Ecevit ve Demirel 1980 sonrasında ilginç bir şekilde yan yana geldiler. Önce Demirel, Erdal İnönü ile birlikte bir hükümet kurdu. Ardından da Ecevit başbakanlığı sırasında en âsûde günlerini Demirel’in cumhurbaşkanlığının gölgesinde geçirdi. Demirel neredeyse onun için yön tayin eden bir pusulaya dönüşmüştü.

İran’ın durumu da biraz Ecevit’in durumuna benziyor. Kimliğini, siyasetini ve çıkarlarını güçlendirmek için ilk günden itibaren Amerikan düşmanlığına sarıldı. Ama ilk günden itibaren de onunla gizli anlaşma zemini aradı. Tahran’daki Amerikan elçiliği baskını günlerinde Reagan (o dönemde seçimlerde Carter’ın rakibi) ve Humeyni’yi temsil eden heyetler Madrid’te biraraya gelmişlerdi. Detaylarını hatırlamıyorum, ama galiba iki tarafı Madrid’de Rafsancani ile baba Bush temsil etmişlerdi.

Bu itibarla, Nejad’ın Riyad ziyareti aslında İrangate çizgisinin alenileştirilmesinden başka bir şey değildir. Bender bin Sultan gibi aktörleri bile aynıdır. Kartların açıktan oynanması ve şeffaflık herkes için iyidir. Aksi takdirde, Amerikan ve İsrail düşmanlığı açık arttırması üzerinden birileri siyasî veya mezhebî kimliklerini güçlendirmenin yollarını arıyorlar. Ve daha önce de yazdığım gibi henüz tam billurlaşmasa ve şekillenmese de İran-Suud ortaklığı teessüs etme aşamasında. Etmeyebilir de. Suud ve İran basınına göre iki tarafın ele aldıkları üç dosya var. Bunlar, İran’ın nükleer programı, Lübnan ve Irak meseleleri.

***

Aslında, hatırlanacağı gibi, 1990 Ağustos’unda Saddam güçleri Kuveyt’e girmeden önce İzzet Duri ile Kuveyt tarafını Cidde’de bir araya gelmiş, ama müzakereler başarısız geçmiş ve bunun üzerine Irak Kuveyt’i işgal etmişti. Şimdi Suudi Arabistan yeni bir bölgesel krizin fitilini çekmek istiyor. Zira Riyad’a göre bölge patlamaya hazır bir barut fıçısını (powder keg waiting for a spark to explode) andırmaktadır ve her an patlayabilir. Ve bu üç mesele de iç içedir. Bu içiçe meseleler halledilemezse ABD-İran ve İran’la Sünnî dünya arasında doğrudan veya vekâlet savaşları yaşanabilir. ABD ile İran arasındaki bir savaş yaşanması bölge dengelerini daha da bozabilir.

Nükleer dosya bütün tarafların arzuladıkları istikamette çözümlenmezse ve Irak’taki İran yanlısı iktidar aynı politikalarını sürdürecek olursa hem ABD ile İran hem de Sünnî dünya ile İran veya uzantıları çatışma noktasına gelebilirler. Zaten hem İran ile, ABD hem de kimilerine göre Sünnistan ile Şiistan arasında Arap dünyasında düşük yoğunluktaki savaş el’an devam etmektedir. Bunların daha geniş zeminde patlama ihtimalleri var.

İran hem bunu gördüğü, hem de yol açtığı için Nejad beklenmedik bir şekilde Riyad’ı ziyaret etmiştir. Hem ABD, hem de İran bölgedeki kartlarını kaybetmiştir veya son kartlarını oynamaktadır. ABD kartlarını kaybettiğinden dolayı 2003 yılında reddettiği, İran’ın şartsız görüşme ve pazarlık teklifini bugün dolaylı olarak da olsa kabullenmektedir. 2003’ten beni Sünnî direniş karşısında hem Irak, hem de Afganistan’da neredeyse bütün kartlarını kaybettiğinden dolayı, dolaylı da olsa İran’la masaya oturmaya razı olmuştur.

İran Dışişleri Sözcüsü Muhammed Ali Hüseyni, devlet televizyonunda “Amerikalılar daha önce farklı kanallardan İran’la temas kurarak, Irak konusunda ve özelde bu ülkenin güvenliğiyle ilgili olarak görüşme teklif etti. Üzerinde çalışıyoruz” demiştir. Ertesi gün de doğrudan görüşmeler olmadığını açıklamıştır. Bunlar doğru olmakla birlikte 2003’teki görüşme teklifinin İran’dan geldiğini İran kaynakları değil de BBC açıklamıştır. Bu da İran’ın şeffafiyetine gölge düşürmektedir. Açıklamaları seçicidir. Buna mukabil, İran savaşla ya da barışla uzanabileceği nüfuz sınırlarının sonuna ulaşmıştır ve şimdi oynadığı kumarla bu sınırları kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Bu açıdan Nejad Riyad’a gelmiştir. Bu ziyaretle birlikte hem bir taraftan ABD’ye dolaylı olarak mesaj gönderiyor, hem de Irak’taki politikaları nedeniyle Sünnî dünyanın öfkesini yatıştırmaya ve massetmeye çalışıyor.

***

Lübnan’da Hizbullah ile Sinyora hükümeti arasındaki gerilimi yatıştırma dosyası Larijani ile Bender’in elinde bulunuyordu. Şimdi bu dosyaya Irak’ı da katmış oldular. Bununla birlikte, elbette Suud-İran yakınlaşması başka ülkelerin aleyhine cereyan ediyor. Suud-İran yakınlaştıkça Riyad ile Şam arasındaki mesafede de açılıyor. Şarku’l Avsat eski genel yayın Yönetmeni Abdurrahman Raşid bunun illa da böyle olmaması gerektiğini yazıyor. Irak’ta yapılması gereken öncelikli olarak işgal güçlerinin çekilmesini sağlamak ve ardından İran ve Şiî nüfuzunu dengelemektir. Sünniler iddia edildiği gibi Irak’ta azınlık değildir. Tarihi seyir ve coğrafyası da Irak’ı daha ziyade Sünnî bağlama sokar. Bundan dolayı, Irak’ta her hükümet Şiî-Sünnî hassasiyetini gözetmelidir. Başbakan Şiî ise mutlaka hükümet erkânının çoğunluğu veya ağırlıktaki bakanları Arap Sünnilerden olmalıdır. Başbakan Sünnî ise yine aynı şekilde ağırlıktaki bakanlıklar Şiî olmalıdır. En azından toplumlar arasında güven sağlanana dek bu hassasiyet gözetilmelidir. Aksi takdirde, Abdülaziz Hekim’in reddettiği şey tersiyle orantılı bir şekilde gerçekleşir. Yani maksatlarının aksiyle tokat yerler ve Irak’ta Şiîler ve onun geri planındaki İran kaybeder. İran bugün nüfuzunun en son sınırlarına ulaşmıştır. Ondan ötesi zorlama olur ve bumerang etkisiyle kendisini vurur. Nejad ziyaretiyle bunu anladığını gösteriyor.

05.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.03.2007) - Diplomasi molası

  (02.03.2007) - Büyük pazarlık

  (01.03.2007) - Tezad gerçekler

  (28.02.2007) - Hakikat menşeinden müstakildir

  (27.02.2007) - Küresel ile evrensel arasında

  (26.02.2007) - Post sekülarizm

  (25.02.2007) - Ayıran değil birleştiren din

  (23.02.2007) - Zimmîlik statüsüne yeni bakış

  (22.02.2007) - Evrensel din konjonktürel hukuk

  (21.02.2007) - Düşmansız bir dünyaya doğru

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004