Çalıştığım şirketin gemilerinden bir tanesi karaya oturdu. Çok şükür yaralanma ve herhangi bir deniz kirliliğine yol açmadan gemi kurtarıldı. Vardiya tutan gemi zabitinin dalgınlığından meydana gelmesine rağmen bütün suç gemi kaptanına yüklendi.
Denizcilikte kaide böyledir, kim ne kusur işlerse işlesin kabak kaptanın başına patlar. Nitekim bahsettiğim olayda da öyle oldu. Gemide her şey kusursuz çalışırken, birçok gemici vazifesini iyi bir şekilde icrâ ederken bir zabitin küçücük bir ihmali büyük problemlere yol açabiliyor.
Şirketimizin yaşadığı bu olaydan gerekli dersler çıkarıldı. Olayın tekrarlanmaması için gerekli birçok önlem alındı. Şirketin diğer kaptanlarına yani bizlere talimâtlar verildi.
Benzer bir olayın tekerrür etmemesi için bizim de düşüncelerimizi sordular. Biz de tecrübelerimizden istifade ederek fikirlerimizi söyledik. Bir çoğunu derhal uygulamaya soktular. Allah hiçbir denizci kardeşimizin başına böyle bir felâket vermesin…
Bu olaydan sonra Risâle okurken Bediüzzaman’ın bazı örnekler vererek Kur’ân’ın insanlar hakkındaki azim şikâyetleri ile ilgili bahsini okuma fırsatını buldum.
Bir kısım âyetlerde insanlar hakkında büyük tehditler ve mevcudâtın şikâyetleri bulunmaktadır. Bunun hikmeti ile ilgili olarak Bediüzzaman, bizim şirketin gemisinin başına gelen olay benzeri bir örnek gösterir ve tahribatın tamirden çok kolay olduğunu söyler. Örnek şöyledir:
Büyük bir gemide adi bir adam, küçücük bir vazifesini terk etmesi ile gemideki birçok kişinin emeğini mahvettiğinden bütün o gemiciler adına gemi sahibi o kişiyi şiddetle cezalandırmaktadır.
Burada “Zavallı bir kişi için bu kadar büyük tehditlere ne gerek vardır?” denilemeyeceğini, zira bir şeyin meydana gelmesi için birçok şartın yerine gelmesi gerektiği halde o şeyin olmaması sadece bir şartın yerine gelmemesi ile yeterli olduğu öne sürülmektedir.
Gerçekten de gemi dümenine kumanda eden serdümenin küçücük bir hatası büyük felâketlere yol açabilmektedir. Serdümenin “Ben büyük bir hata yapmadım, sadece 5 derece sancağa dönmedim” demesi kendisini sorumluluktan kurtaramaya yetmez. Gerçi yapmadığı küçücük bir fiildir, lâkin o küçücük fiil bazen insanların canına mâl olmakta yüzlerce insanın emek vererek elde edebildiği bir işin felâketle sonuçlanmasına yol açmaktadır.
İşte insan da “Ben sadece Allah’a iman etmedim” diyerek kendi suçunun büyüklüğünü gizleyemez. Zira o, Allah’a iman ve ibadet etmek için yaratılmıştır. Bunun aksine bir davranış göstermesi yani Allah’ı inkâr etmesi, büyük bir sorumluluk ve suçu işlemiş olması demektir.
Ayrıca Cenâb-ı Allah’ın güzel isim ve sıfatlarının tecellisine mazhar olan bütün varlıkların, kendi fiillerinin inkârı nedeniyle pek büyük bir şikâyet etmeye hakları bulunmaktadır.
Kendi mesleğim ile ilgili bir örnek vererek konuyu biraz daha açayım. Şimdi ben gemide bir görev yapıyorum. Benimle birlikte güverte ve makineci birçok kişi çalışıyor. Şimdi biri çıkıp dese ki “Siz hiçbir iş yapmıyorsunuz, sizin hiçbir amaç ve gayeniz yoktur, her şey kendi kendine oluyor”, elbette biz bütün denizciler bu kişiden hesap sorarak hukukumuzun iadesini isteriz. Aynen bunun gibi yaratılmış bütün mevcudât, biz açık bir şekilde duymasak bile Cenab-ı Allah’ı tesbih etmekte, onun isim ve sıfatlarının tecellisine mazhar olmakla iftihar etmektedir. Bunun aksini söylemek yani Allah’ı inkâr etmek, bütün varlıklar adedince suçu işlemek demektir. Buradan Cehennem azabının sonsuz olmasının hikmeti bir parça anlaşılabilmektedir.
02.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|