Üç beş iplik bir araya gelse, güçlü bir ip olur. Yüzlercesi birleştirilse, halat olur ve dev yükleri kaldırırlar. On yalancı kimse, arka arkaya gelip bize herhangi bir felâkete maruz kaldığımızı söylese, bu adamların hayatta bir defa dahi doğru söylediklerini duymamış olsak bile, “ihtimal” der onlara inanırız. Zirâ, ortada bir ittifak var.
İşte, bütün peygamberler (124 bin veya 224 bin) Allah’ın varlığı ve birliği hususunda ittifak etmişlerdir. Tarihin de şehadetiyle, elbette en doğru, en akıllı, en ahlâklı, en dürüst insanlar olduklarından, yalan söyleme ihtimalleri sıfırdır.
Bunların yanında yüz binlerce evliyâ ve milyonlarca da inanan insan, Allah’ın varlığı ve birliğinde ittifak ediyor. Muhtelif devirlerde, değişik mekânlarda, en zor ve en dehşetli baskılar altında, hatta, hayatî tehlikeler karşısında yine peygamlerlerin ittifak ettiği en büyük hakikat tevhiddir. Elbette, on yalancının bir yalan üzerindeki ittifakına önem verildiği halde, milyonlarca, hem de hayatlarında bir kere dahi yalan söyledikleri duyulmamış Nebîler ve velilerin bu çaptaki ittifakına yüzde yüz inanmak icap eder.
Yalanın ömrü pek kısadır. Bizim kültürümüzde, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!” şeklinde ifade edilir. Allah’ın varlık ve birliğine dair peygamberlerin ittifak delilini nazara olarak şu soruyu soralım: İnsanlık tarihi—aynı zamanda peygamberler tarihini de ihtiva eder—peygamberlerin tümü ve toplumların neredeyse yüzde 99’u “Allah vardır ve birdir” dediği halde neden binlerce yıldır bu hükmün yanlışlığı ortaya konamıyor veya yalanlanmıyor?
Keşifler tarihinden buna pek çok örnek verilebilir. Meselâ, Galile—tek kişi olarak dünyanın döndüğü gerçeğini haykırdı—ve benzeri kâşifler birçok gerçeği keşfedip söylemişti. Ne var ki, zamanlarındaki toplumlar onlara karşı geldi, hatta cephe aldı. Fakat, onların yalanı ortaya çıktı, kâşiflerin haklı olduğu anlaşıldı.
Bunun tam aksi olarak, her devrin toplumlarının çoğunluğu binlerce yıldır Yaratıcının varlığını ikrar ettiği halde;—eğer yalan olsa—neden bu ortaya çıkmadı? Bu da, Allah’ın var ve tek olduğu gerçeğini ortaya koyar. Rivâyetlerde, 124 bin veya 224 bin peygamber geldiği1 ifade edilir. Kur’ân’da 25’inin ismi zikredilmiştir. İşte mutluluğun kaynağı din-peygamberler olduğu gibi, insan hak ve hürriyetlerinin kaynağı da onlardır. Peygamberlerin meşgale ve mu’cizeleri, zihin ve dimağlarda, şu çarpıcı hakikati nakşetmiştir:
En akıllı ve en fazîletli insanlar olan peygamberlerin en birinci meselesi tevhîd, yani, Allah’ın varlık ve birliğini ilândı. Madem peygamberler “Allah var ve birdir, her şeyi yaratan Allah’tır!” diyor, öyle ise, onların söylediği her şey doğrudur. Öyle ise o bir peygamberdir. Öyle ise, onlara vahyediliyor. Öyle ise, diğer peygamberler de Allah’ın elçileridir. Öyle ise, Allah birdir. Öyle ise Hz. Peygamberin (asm) ortaya koyduğu bütün meseleler doğrudur, gerçektir.
Dipnotlar:
1- Taftazanî, Şerhü’l-Akâid, s. 169; Muhittin Bahçeci, Âyet ve Hadîslerle Peygamberlik ve Peygamberler, s. 63-64.
02.03.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|