Üç kadın
Üçü de Irak’ta El Kadimiye Hapishanesinde tutuluyorlar.
Vassan Talip’in yanında çocukları da var.
Liqa Ömer Muhammed’in cezaevindeyken doğum yaptı. Çocuğu yanında ve 1 yaşına girdi.
Ve bir de Zeynep Fadıl var.
Liqa Ömer Muhammed 26 yaşında genç bir kadın.
31 yaşındaki Wassan Talip ile 25 yaşındaki Zeynep Fadıl ise iki genç anne.
Suçları, günde ortalama 40 kişinin öldüğü Irak’ta, “Kamu refahına karşı suç” işlemek.
Yani işgale karşı direnmek.
İstanbul işgal edildiğinde ilk direnişin kadınlarımızdan gelmesi gibi.
İşgalci İngilizlere karşı ilk mitingleri kadınların tertipleyip, gazetelere işgal karşıtı ilk ilânları kadınların vermesi gibi.
Onların suçu da Amerikan işgaline boyun eğmemek.
Vassan Talip ve Zeynep Fadıl, 2005 yılında Bağdat’ın Hay El Furat semtinde Iraklı güvenlik görevlilerini hedef alan saldırılarda yer almakla, Lika Ömer ise yine 2005 yılında gerçekleşen adam kaçırma olaylarının parçası olmakla suçlanıyor.
Siz bu yazıyı okurken, bu kadınlar için artık günler değil, saatler sayılı hale gelecek.
Çünkü bu üç kadın 3 Mart günü idam edilecekler.
Başbakan Erdoğan’ın 1 Mart tezkeresiyle denklem dışı kaldığımız Irak gerçeği işte bu.
İşgale karşı direnen kadınların idam edildiği Irak.
Ancak Iraklı kadınların ırzına geçen Amerikan askerlerinin bizzat Irak Başbakanı Nuri El Maliki tarafından örtbas edildiği bir ülke.
Ben bu yazıya başlarken Bağdat’taki bir saldırıda 12 kişinin öldüğü haberi geldi. Siz bu yazıyı okurken, artı 12 ya da 42 kişi ölmüş olacak.
Başbakanın “Denklem dışı kaldık” dediği Irak işte bu.
4 yılda 700 bin insanın öldüğü bir ülke.
Ebu Gureyb cezaevlerinin, işkencelerin, tecavüzlerin, mezhep çatışmalarının, asırlar geçse de silinmeyecek olan iğrençliklerin, işgalle gelen paylaşımın olduğu bir ülke.
Osmanlının misyonuna soyunmuş bir liderin, işgalci ile aynı paylaşımda olmak için can atması niye ki?
Bu Osmanlının mirasına bir ihanet değil mi?
600 yıl adaletle yönetip, bugün dahi derin bir saygınlık gördüğümüz İslâm coğrafyasında nasıl olur da biz Amerikan iğrençliğinden pay almayı denklemin içinde olmak olarak sayılırız.
Dün 1 Mart tezkeresinin yıldönümüydü.
Erdoğan’a kalsa tezkere geçecek ve biz Irak’ta olacaktık.
Irak’ı işgal eden ABD ve İngiltere’nin her gün daha büyük batağa saplandığı ve tüm bölgeyi bir kan çanağı haline getirdiği Irak’ta biz neyi paylaşacaksak?
Mezhep imamlarımızın yetiştiği ve ilmin merkezi olan Bağdat’ı 400 yıl yönetip, dört kişinin burnunu kanatmayan biz, 4 yılda 700 bin insanı öldüren zalim bir işgalci ile hangi denklem de bir olmaya öykününüz ki?
Duygusallığı bırakın, denklemin içinde olsak Kürt tehlikesi böyle olmazdı denildiğini kulaklarımla duyar gibi oluyorum.
Birinci Körfez Savaşı da baba Bush’u Irak’a müdahale etmesi için ikna edenlerden biri de Özal değil miydi? O zaman denklemin içindeydik. Ne oldu? Bu Kürt devleti diye korktuğumuz yapılanma, bizim himayemizde gelişmedi mi?
Bu millet İslâm mukadderatı üzerinde etkin olacak bir millettir. Böylesine soylu bir misyonu aşağılık bir işgalci olan Amerika ile aynı denklemde yer alma uğruna harcayabilir miyiz?
24 saat sonra sizlerin hayatında çok önemli bir gelişme olmayabilir.
Ancak Irak’ta El Kadimiye cezaevindeki Vassan Talip, Liqa Ömer Muhammed ve Zeynep Fadıl için bu 24 saat çok şey ifade edecek.
24 saat sonra onlar belki de hayatta olmayacaklar.
Liga Ömer Muhammed’in 1 yaşındaki çocuğu koynundan alınıp, darağacına götürülecek. Vassan Talip ise çocuklarının arasından idam sehpasına yürüyecek.
Karabatak kuşunun petrole bulanmış görüntüsü için Saddam’ı Kuveyt’ten çıkaran insanlık bu üç kadının sehpaya gidişini sessizce seyredecek mi?
Bosna’da Sırplar tecavüz kampları oluşturmuştu.
Irak’ta ise Ebu Gureyb’den başlayarak bir memleket tecavüz kampına döndü.
Şimdi ise Irak için mücadele ettiği için Iraklı üç kadının boynuna idamın ilmeği geçirilecek.
İnsanlığın vicdanının tam ortasına kurulan sehpada, kirletilmemiş namuslara boynuna geçirilecek, cellâdın ipleri.
Tabiî 24 saat içerisinde insanlığın sesi daha gür çıkıp, o karanlığı boğmazsa...
02.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|