Şubat MGK’larının havası bir başka oluyor. Hele bir de Iraklı Kürt gruplarla diyalog kurulup kurulmayacağı tartışması yaşandıysa, bu durum toplantıyı daha da önemli kılıyordu.
Gazeteci Murat Yetkin’in, Cumhurbaşkanı Sezer’in Kasım MGK’sında Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatması, 28 Şubat MGK’sında ise postmodern darbe sürecini hatırlatması işin tuzu biberi olmuştu.
23 Şubat günü saat 13.30’da toplandı MGK. Akşam saat 19 olmuştu. Kanal D ve ATV’nin ana haber jenerikleri dönmeye başlamış, önemli haberlerin anonsları ekrana yansımıştı. Hem MGK öncesinde oluşturulan hava, hem de ortalama 4 ya da 4.5 saat süren MGK’nın uzaması kaygıları daha da arttırmıştı. Olağanüstü MGK’ları uzun süredir yaşamadığımız için, tuhaf bir durumdaydık.
Mehmet Ali Birand ve Ali Kırca MGK haberiyle girdiler bültene. MGK’da Kürt liderlerle temas konusu gündeme gelmiş, Büyükanıt Paşa buna itiraz etmiş ve Barzani ile Talabani’nin PKK’ya olan desteklerini görüntülü bir şekilde anlatmıştı. Buna karşılık olarak Başbakan Erdoğan, huzuru sağlayacaksa Kürt liderlerle görüşebileceğini belirtmişti.
Bir an MGK’nın bittiğini, ancak bunu atladığım vehmine kapıldım. Çankaya Köşkünde gelişmeleri takip eden arkadaşlarla irtibat kurdum, MGK devam ediyordu. Zaten toplantı ancak 19.20’de bitti.
Peki bu haberler nereden çıkmıştı, yoksa MGK’dan canlı yayın mı yapılıyordu?
İşin özeti şuydu: Milliyet gazetesinden Fikret Bila’nın, Büyükanıt Paşanın MGK’da PKK’nın Kuzey Irak’ta silâh ve mühimmatını araçlarla taşıdığını görüntülü olarak anlatacağına ilişkin haberini almış, Büyükanıt Paşa’nın ABD’deki sözlerini araya girmiş, Erdoğan’ın Gürcistan dönüşü yaptığı açıklamaları ekleyip, altına gerilim müziği döşeyip, MGK’da bunlar konuşuldu diye haber yapmışlardı.
Ana haber bültenlerini izleyenler MGK’da askerler ile sivillerin birbirine girdiğini, komutanların hükümetin ağzına Kürt biberi sürdüğü zehabına kapılıyordu. Öyle ki bir ara “Madem MGK devam ediyor, Çankaya’nın kapısına koşup, içeriden çıkanların yüz ifadelerinden bir şeyler okumaya çalışayım” diye düşünmedim değil.
Ana haber bültenleri devam ederken, tam 19.20’de MGK bitti ve bildiri kapıda bekleyen meslektaşlarımızın eline ulaştı. MGK bildirisinde diyalog kurulmasının öneminden ve diplomasinin öne çıkarılmasının gereğinden söz ediliyordu. 19.01’de verilen haberler 19.20’de yayınlanan bildiri ile tekzip ediliyordu.
Bu durumda adının arkasında Ancorman ünvanı bulunan Birand ile Kırca ne yaptı? Hiçbir şey. Bültenin akışını bozmadan önlerindeki haberi okuyup, geçtiler. 23 Şubat MGK’sı çok önemliydi. Orada Türkiye’nin bir çadır devleti olmadığı, diplomasi gibi bir san'atın inceliklerine sahip olduğu vurgulandı. Olması gereken de buydu.
Kimsenin haberciliğini tartışacak değilim. Bir anekdot daha aktarmak istiyorum.
3 Kasım seçimlerinden hemen sonraydı. Abdullah Gül başbakan olmuş, gelenekler doğrultusunda Genelkurmay Başkanlığı’ndan askerî konularda brifing almaya gitmişti. Gül, Genelkurmay’dan çıkıp başbakanlığa geldiğinde haber bültenlerinde, “Genelkurmay’da Başbakan Gül’e izlettirilen görüntüler,” ”İşte Başbakana sunulan irtica raporu” haberleri dönmeye başlamıştı. Gül bunun üzerine hemen Genelkurmay Başkanını aradı. Onlar da şaşırmıştı.
Bölgemizin tarihi yeniden yazılıyor. Bölge ülkelerinin yönetim şekilleri, hatta sınırları yeniden tayin ediliyor. Bölgesel ittifaklar, işbirliği alanları, dostlar, daha az dost olanlar, rakipler yeniden belirleniyor. Böylesine kritik bir dönemde bölgenin önemli bir ülkesi olan Türkiye’nin bu önemini ortaya koyacak bir devlet politikası yürütmesi gerekiyor.
Artık Ortadoğu eski Ortadoğu değil. Türkiye de eski Türkiye olmamalı. Bu yüzden eski alışkanlıklarımızı bir kenara bırakıp, kriz müptelâlığına son vermeliyiz.
Ortadoğu gibi korkunç bir coğrafyanın sırtından Türkiye’ye yönelik, ”rejim efsaneleri” üretme çabasına artık bir son vermeliyiz.
Hem Ortadoğu gerçeği buna uygun değil, hem de artık Türkiye eski Türkiye değil. MGK bildirisinde de vurgulandığı gibi.
26.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|