Halk arasında, “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?” diye tam da yerinde, güzel bir söz var. Bu deyim bize herhalde ağzımızdan çıkan her sözün, dilimizden dökülen her ifadenin nezih ve güzel olmasını ihtar ediyor. Diğer bir ifade ile, her insan neleri söylediğinin farkında olmalı, çirkin ve uygun olmayan ifadeleri ihtivâ eden, edep dışı, galiz tabirlerden uzak durmalı.
“Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?” veya “Ağzından çıkanı kulağın duysun” sözü, çoğu zaman düşünmeden konuşan, ölçüsüz ve dengesiz söz ve ifadeleri dillendiren, maksadı aşan sözleri sarfeden insanlara ikaz ve ihtar için söylenir.
Bu meyanda toplumda o derece bir duyarsızlık ve yozlaşmaya şahit oluyoruz ki üzülmemek mümkün değil. Maksadını aşan, o kadar tuhaf ve mantıksız sözler karşısında bazen neler söyleyeceğimizi dahi bilemiyoruz.
“Sokak ağzı” diyebileceğimiz ölçüsüz olduğu kadar bir o kadar da mânevî hayatı tehlikeye sokacak söz ve deyimlere öyle aşina olmuş ki bazı insanlar, onları ikazla bu huylarından vazgeçirmek de mümkün değil.
Meselâ, böyle birisi “Orası Allah’ın unuttuğu yer” deyimini o kadar rahat, o derece halim-selim bir halde söylüyor ki, bu sözün ifade ettiği mânânın nereye varacağını dahi düşünmüyor. Adam güya böyle bir sözle, herhangi bir yerin, bir köyün mahrumiyetini veya imkânlardan yoksun olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Ama böyle bir ifadenin, niyetinde olmasa dahi inancını ve manevî hayatını tehlikeye soktuğunu hiç de hesaba katmıyor.
Değil yeryüzünde, kâinatta Yüce Allah’ın unuttuğu bir yer, mekân olur mu? Böyle bir şeyi düşünmek kadar abes bir durum olur mu? Her şey O’na malûm ve O’nun hıfzındandır. O’nun ilminden, O’nun hıfzından hariç hiçbir şey yoktur. Zerreden şemse kadar her mevcut, O’nun taht-ı tasarrufundadır.
Yine halkın dilinde olan ve bizce sakıncalı olan diğer bir deyim de “O adam, tam da Allahlık” sözü. Veya “Hasan efendi Allah’lık bir insan..” “Ayşe teyze Allah’lık..” gibi söz ve deyimler...
Evet böyle sözlerin ucunun nereye kadar gidebileceğini düşünmeden sarfedilmesi ne kadar tuhaf, ne kadar tehlikeli olduğu anlaşılıyor herhalde. Sözde bir insanın zavallılığını, perişaniyetini veya bîçareliğini ifade etmek için ağızdan çıkan bu nev'î sözlerin, maksadı aşan deyimlerden olduğu iyice bilinmelidir. Bu sözleri sarf edenin niyeti ne olursa olsun, buradaki teşbih ve isnadın ne kadar tutarsız ve mantıksız olduğu hemen fark ediliyor. Böyle zavallı, bîçare insanlar, olsa olsa ancak Allah’ın eseri olabilir gibi bir anlam çıkar ki böyle bir mânâ, böyle bir sözü sarf edenin inancını, itikadını tehlikeye sokabilir.
Benzeri tehlikeli ve sakıncalı bir söz de, “Yukarıda Allah var!” Bu sözün de ne kadar tuhaf, ne derece tutarsız ve ölçüsüz olduğu belli. Yüce Allah’ın mekândan münezzeh olduğunu, O’nun her mekânda, her anda hâzır ve nâzır olduğunu bilen her insanın böyle sözleri sarf etmekten çekinmesi gerekir.
Bunu böyle bilip, böyle inanmakla mükellef olan bir insanın, Allah’ı yukarılarda zannedip, böylece O’na yer ve mekân tayin etmeye tevessül etmesi, cehaletini ilân etmesi anlamına geldiği gibi, bu sözün sahibini de mesul eder herhalde.
Kısaca mü’min, ne söylediğini bilen, konuşmalarında ölçülü ve dengeli olan kişidir. Mü’min, ağzından çıkan söz ve deyimlerin mânâsını düşünür, yanlış mânâlara gelebilecek sözlerden kaçınır. İnancına uygun olmayan, manevî hayatını tehlikeye sokacak sözleri sarf etmekten şiddetle kaçınır.
Ağzımızdan çıkanı yalnız kulağımız değil; aklımız, kalbimiz de duymalı; aklımızın, kalbimizin, vicdanımızın kabul edemeyeceği, inanç ve itikadımıza uygun olmayan söz ve deyimler ağzımızdan çıkmamalı.
25.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|