Genizden gelen buğulu sesiyle,
“Yine bana hüsran,
“Bana yine hasret var,
“Yine bana esmer günler düştü” diye söylüyordu Nilüfer.
Haber koşturmasından bunalan ruhumu yalnızlığın rıhtımına çekmiş, gönül dalgalarımın dövdüğü sahillerde hayatımın esmer anlarını yaşıyordum.
Zihnim, artık “esmer günler”den “geceler”e kaymıştı.
Adeta duymuyor ve görmüyordum.
Yalnızlığa müptelâ bir anımda, kendimi “katran karası” gecelerin koynuna atmış,
“Vurulur zincirlere,
“Çareler gecelerde,
“Bir damla, bir damla daha,
“Düşer zindanlara gözyaşlarım” parçasını söylüyordum.
Olmayan steno hoparlörlerin bir kanalından Nilüfer, diğerinden ise Kayahan resmî geçit yapıyordu.
“Aylar geçti, ayrılık sen delisin” derken geldi haber.
Uzun bir süre doğruluğundan kuşku duydum.
Ölümün bile sıradanlaştığı, Irak’tan geliyordu haber.
Bütün bir geceyi kafasında darağaçları kurarak geçiren bir adam için gelen haber önemliydi.
Evet, “darağacındaki üç kadın” kurtulmuştu.
Ya da en azından infaz şimdilik ertelenmişti.
Wassan Talip, Zeynep Fadıl ve Liqa Ömer Muhammed için bir umut vardı.
Dosyaları temyize gidecek ve avukat tutmalarına izin verilecekti.
Peki, 700 bin insanın öldüğü, kadınların tecavüze uğradığı, kendi ülkesinde mülteci, mahkûm, sığınmacı durumuna düştükleri bir durumda üç kadının kurtulmasının bir önemi var mıydı?
Deryada bir damlaydı belki ama, insanlığın vicdanı harekete geçmiş ve ruhunu işgale satmamış olan üç sembol kadın şimdilik kurtulmuştu.
Ve bunda Türk basınıyla birlikte Başbakan Erdoğan’ın da çok büyük bir katkısı olmuştu.
Belki kızgın sacın üzerine düşen bir damlaydı. Ama şu birkaç yıllık dönemde Irak’tan o kadar kötü haberler aldık ki, bir infazın ertelenmesi dahi, insanlık adına mutlu etmişti bizi.
Hatırlarsanız Amerika’nın Irak’a müdahalesi öncesinde milyonlarca insan, işgale karşı bir zincir oluşturmuştu.
Bu kez ABD’nin Irak’tan defolup gitmesi için yeni bir zincir oluşturmanın zamanı geldi.
Ve şarkılar söylemeli. Hani Vietnam’da özgürlük ve dayanışma şarkılara dökülmüş ya işte öyle bir şey.
Ta ki ruhumuzun işgal edilmediğini göstermek için.
Artık eyleme geçme zamanı.
20 Mart’ta işgalin yıldönümünde bir dayanışma zinciri oluşturup, ABD’nin bu savaşı insanlığın vicdanında hiçbir zaman kazanamayacağını göstermek için.
Bu haber beni hayata döndürdü.
Bir kez daha, ama bu kez daha büyük umutlarla sığındığım limandan çıkıp, esmer günlerimi bir sandukaya doldurdum.
Demir attığım katran karası gecelerden voltamı alıp, gerçekler diyarına döndüm.
Ama ruhum orada kalmıştı. Bir kez daha inandım ki, yalnızlık benim ilâcımdı.
Sığındığım yalnızlıklarda tedavi edebilmiştim ruhumu. İnsanlığın ise vicdanına sürülen bu kara lekeden kurtuluşu için, işgale karşı Irak’la bir dayanışma zincirine ihtiyacı vardı.
05.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|