Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kaldı. Anayasa gereği, yeni cumhurbaşkanı Nisan ayında seçilecek ve belki Mayıs başında da göreve başlayacak. Temennimiz, bu değişimin sancısız olması ve ‘gelen’in ‘giden’i aratmamasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca, cumhurbaşkanlarının seçimi genellikle sancılı olmuştur. 1. Cumhurbaşkanı ölene kadar, 2. Cumhurbaşkanı da “demokrasiye geçene kadar” Çankaya’da oturmuştur. Sonraki cumhurbaşkanlarının seçimi de tartışmalı olmuş, bazılarında ise aday olmak isteyen kişiler ölümle tehdit edilmiş, ürkütülmüş, Türkiye’yi terke zorlanmıştır.
Sonraki yıllarda seçilen cumhurbaşkanları da yine tartışmalı olmuş, 12 Eylül ihtilâlinin lideri de göstermelik bir seçimle kendisini cumhurbaşkanı ilân etmiştir. 8, 9 ve 10. cumhurbaşkanlığı seçimleri de çok rahat olmamış, ‘sivil’ler cumhurbaşkanı seçilmiş olmakla birlikte, seçilenlerin; milletin taleplerine göre hareket ettiği/ edebildiği söylenemez.
Cumhurbaşkanlığı makamının kendisi bizatihi tartışma konusudur. Yıllardan beri, cumhurbaşkanlığı yerine ‘başkanlık’ sistemine geçilmesi ciddî olarak tartışılıyor. Mevcut halde, cumhurbaşkanına ‘sınırsız yetki, sıfır sorumluluk’ verilmiş olması da eleştiriler arasındadır. Tartışmalar devam etmekle birlikte, bu konuda neticeye varılabilmiş değildir. Yakın zamanda da ortak bir mutabakata varılması ihtimali ne yazık ki görülmüyor.
Cumhurbaşkanlığı, sembolik bir makam olmakla birlikte istediği anda hükûmet icraatlarına engel olabilecek yapıda tasarlanmış durumda. Bu durum geçmişte de, günümüzde de en çok tartışılan konudur. Bazı başbakanların ilk iş olarak cumhurbaşkanını değiştirme çalışmasına girdiğine geçmiş yıllarda şahit olmuştuk. Günümüzde de hükûmetlerin en çok şikâyet ettiği konuların başında, cumhurbaşkanınca icraatlarının engellendiği şeklinde olanıdır.
Çankaya konusunda dikkat çeken başka bir konu da, o makama çıkanların değişime uğruyor olmasıdır. Siyasetçi ya da hukukçu kimlikleriyle belli bir tavır ortaya koyanların, o makama çıktıktan sonra farklı tavırlara büründüklerine şahit olduk. Bu durum, ‘sistem’den kaynaklanan bir sıkıntının varlığına işaret ediyor.
Türkiye’nin cumhurbaşkanıyla ya da başkanlık sistemiyle idare edilmesi konusunu bundan sonra da tartışmaların odağı olacak. Ancak tartışmalar devam etse de önümüzde bir seçim var ve bu makama yeni bir kişi oturacak. Sistemden kaynaklanan sıkıntılar çözüme kavuşmadan, kişilerin değişmesiyle işlerin hal yoluna konulamayacağını bilmek lâzım. Bu bakımdan, önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı olacak kişinin, öncelikle ‘giden’i aratmaması ilk temennimiz olmalıdır.
“Köprülerin altından bunca su aktı, bu ihtimal hâlâ var mı?” diyenler olursa, gönül rahatlığıyla “yoktur” diyemiyoruz. Çünkü kamuoyu aday ya da adayları ‘bugünkü’ halleriyle değerlendiriyoruz. Oysa Çankaya’ya çıkanların, ilerleyen aylarda değiştiklerine şahit olduk. Bu bakımdan temkinli ve ihtiyatlı olmakta fayda var.
İnşallah ‘gelen’ cumhurbaşkanı ‘giden’ cumhurbaşkanını aratmaz...
04.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|