“İkiyüzlü olmak,” “çifte standart” ya da “çoklu standart” uygulamak Türkiye’de sık rastlanan bir durum. “Bana dokunmayan ‘yılan’ bin yıl yaşasın” anlayışının başka bir şekilde ifadesi olan bu durumdan aslında herkes şikâyetçi. Buna rağmen çifte standart uygulaması devam ediyor.
TCK’daki 301. madde tartışılırken, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, sergilenen ‘ikiyüzlülük’le ilgili sözleri de tartışıldı. Çiçek, “Şöhret sahibi olmayanlar için kimsenin gıkı çıkmaz, şöhretli kişi için neler yazılır. 301. madde tartışmalarında Türk aydınının ne kadar ikiyüzlü ve çoğunun omurgasız olduğunu gördüm” demişti. (Sabah, 25 Şubat 2007)
Çiçek’in bu beyanı da, 301. maddeyi savunan diğer beyanları gibi tartışılıp eleştirildi. Tabiî ki her sözde bir hakikat payı olma ihtimali olduğu gibi, bu beyanda da bir hakikat payı var. Ortada bir ‘ikiyüzlülük’ var, ancak bu ‘suç’u sadece ‘aydın’ların üzerine atmakla sorumluluktan kurtulmuş olur muyuz? Daha açık bir ifadeyle, ‘ikiyüzlü’ davranan sadece ‘aydın’lar mı? Aynı koroya, siyasetçisinden sanatçısına, ekonomistinden işadamına kadar toplumun büyük bir kesimini katamaz mıyız?
Siyasetçilerin seçim meydanlarında verdikleri sözler ile, iktidara geldiklerinde yaptıklarını karşılaştırmak bize bu konuda bir fikir verir sanırım. ‘Aydın’ları ‘ikiyüzlü’ olmakla suçlayan bir siyasetçiye kendi icraatları hatırlatılabilir.
Kimin daha ‘ikiyüzlü’ olduğunu tartışma yerine, var olan ‘ikiyüzlü’lüğü ortadan kaldırmak için nelerin yapılması gerektiğini konuşmak daha faydalı olmaz mı? Bir defa, toplumun bütün kesimleri ‘ikiyüzlü’ davranmanın en başta kendilerine/kendimize zarar verdiğinin farkında olmalı. “Sus”tukça, sıranın “biz”e geleceğini bilir ve ona göre hareket edersek, ikiyüzlü davranıştan kurtulabiliriz. Bilhassa, hak ve hukuk konusunda küçüğe büyüğe bakmadan “haklıdan yana” tavır almalı ve “haksız”a dur demeliyiz. Eğer bunu başarabilirsek, “ikiyüzlü olmak,” “çifte standart” ya da “çoklu standart” uygulamalarından kurtulabiliriz.
Türkiye, ‘ikiyüzlü’lüğe topyekün karşı çıkmalı, ‘birimizin derdi, hepimizin derdi’ diyebilmelidir.
*
Darbeciler sahipsiz
28 Şubat 1997 darbesinin üzerinden 10 yıl geçti. Darbeye maruz kalanlar belli bir bedel ödedi, ancak darbeciler de bedel ödedi ve ödemeye de devam ediyor.
Darbeye maruz kalanların ‘sakalı traş edildi’ ancak darbe yapanların ‘kolu, kanadı’ kırıldı. Çünkü darbe yapanlar, umduklarının aksine ‘dua’ değil, ‘bedduâ’ almaya başladı. Kimse onları hayırla yâd etmiyor. Bazıları pişmanlıklarını dile gitirirken, bazıları da kendilerini savunmak uğruna bin dereden su toplamaya çalışıyorlar.
Yeni darbeler ancak “Hepimiz darbeye karşıyız” diyenlerin çoğalmasıyla önlenebilir. İnşaallah ülkemiz bir daha darbe şartlarına ve darbelere sürüklenmez...
01.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|