Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan’ı ziyareti sebebiyle bir marifetimiz daha ortaya çıktı: Türkiye, ‘kanunsuz başörtüsü yasağı’nı yurt dışına da taşımış!
Başbakan Erdoğan’ın, “Riyad Uluslararası Türk Okulu”nu ziyaretiyle ilgili olarak “Türk okulunda türban yasak” başlıklı haberde şu bilgiler yer alıyor: “Ülkeye gelen kadın turistlere bile örtünme zorunluluğu getiren Suudi Arabistan’daki Türk okulunda türban yasağı uygulanıyor. Çünkü Uluslararası Türk Okulu statüsü alan okul, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Türkiye’deki yasa ve müfredat çerçevesinde faaliyet gösteriyor. Yani tıpkı Türkiye’deki okullarda olduğu gibi burada da kız öğrencilere ve kadın öğretmenlere türban yasak.” (Vatan, 25 Şubat 2007)
Tabiî ki başörtüsü Türkiye’de de yasak olmamalı, ama ondan daha vahimi bu yasağı yurt dışına taşımış olmaktır. Düşünün, Türkiye; halkının büyük çoğunluğunun ‘Müslüman’ olduğu bir ülkedir. Ve Türkiye’yi yurt dışında temsil eden bir ‘okul’da,—üstelik bu ülke Suudi Arabistan gibi bir İslâm ülkesi— başörtüsü yasak! Türkiye’de uygulanan kanunsuz, haksız, adaletsiz yasağı anlamak ve anlatmak bile mümkün olmazken, Suudi Arabistan’daki yasağı İslâm dünyasına anlatmak mümkün olabilir mi?
Yeri geldiğinde Türkiye’nin bütün İslâm dünyasına örnek olması gerektiği ve öyle de olduğunu söyleyenler bu uygulamayı izah edebilirler mi? Türkiye’de uyguladığımız ve milyonlarca mağdurun ortaya çıkmasına sebep olan yasaklarımızla mı İslâm dünyasına örnek, öncü olacağız? Bu yaptığımız ancak ‘bindiği dalı kesmek’ ya da ‘kendi ayağına ateş etmek’ olarak izah edilebilir.
Kanunsuz yasağı savunanların hedefinin, bizdeki yasağı bütün dünyaya yaymak olduğunu biliyoruz. Bu yöndeki niyetlerin Avrupa’daki çeşitli toplantılarda dile getirildiğine bizzat şahit olmuşuz. Türkiye’deki yasağı savunanlar, Avrupalı yöneticilere; “Başörtüsünü siz de yasaklayın. Bizim okullara almadığımız öğrenciler Avrupa’ya gelip üniversitelerde okuyor. Bu durumu vatandaşa anlatamıyor ve Türkiye’deki yasağı savunamıyoruz” diyorlar. Tabiî “Başörtüsü Avrupa’da da yasaklansın” şeklindeki talepler Avrupalı yöneticiler tarafından çoğunlukla istihza ile karşılanıyor...
Sadece bu hadise bile başörtüsü yasağının Türkiye’nin önünü tıkayıp, ufkunu kararttığını göstermeye yeter. Hem devlet-millet kaynaşması için, hem de İslâm dünyasına ‘örnek, öncü’ olmak için başörtüsü yasağının acilen sona erdirilmesi gerekir.
Avrupa Birliği yolundaki Türkiye ‘yasak’lar ihraç ederek değil, ancak kâmil mânâda hür ve demokrat bir ülke olmakla övünebilir.
Bunu gerçekleştirmek çok mu zor?
*
Yumuşama mı, olgunlaşma mı?
12 Eylül ihtilâlinin lideri Kenan Evren, boş zamanlarını ‘bilen kişi’ ünvanıyla konuşarak geçiriyor.
Marmaris’te ‘Akdeniz Ege Genç İşadamları’yla bir araya gelen Evren, ‘seçim barajı’yla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmış: “Bana sürekli ‘baraj düşerse DTP Meclise girer’ diyorlar. Girsinler, Mecliste yumuşarlar, olgunlaşırlar. Bakın Leyla Zana vardı, eskisi gibi değil. Şartlar onu olgunlaştırdı” demiş. (Vatan, 25 Şubat 2007)
Acaba ‘şartlar’ ihtilâlcileri de olgunlaştırır mı?
27.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|