Niye insanoğlu bir gram peşin ücret uğruna “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur” misâli ilerde verilecek kilolarca lezzeti dikkate almaz, his ve duygularının esiri olur?
Niçin insan bir üzüm yedirse yüz tokat vuran dünya lezzetlerine meftun olur da ahiretin elemsiz ebedî lezzetlerine iltifat etmez?
Hiçbir insan insanlar önünde el avuç açıp; hor, hakir ve rezil bir duruma düşmek istemez.
Peki, ya mahşer gününde Allah’ın ve bütün insanların karşısında perişan, yoksul ve rezil duruma düşmeyi kim ister?
Mahşer uzak olduğu veya ona olan inanç zayıf veya hislerine mağlûp olduğu için insan sadece şu dünyada fakir ve rezil duruma düşmek istemez, mahşer günü ise fakir ve rezil olmayı pek hatırına getirmez. Oysa o günü fakir ve rezil olmak çok daha dehşetlidir.
Yahya bin Muaz, “Bizler şu fanî dünyada fakir ve rezil olmaktan korkuyoruz da ahirette fakir ve rezil olmaktan korkmuyor, titremiyoruz. Oysa kişinin ahirette iman, güzel amel ve hayır noktasında fakir ve rezil düşmesi ondan daha korkunç ve utanç vericidir” derken bu gerçeğe dikkat çeker.
Her şeyi kafa gözüyle görmek gerekmiyor. Nice şeyleri akıl ve kalp gözüyle gördüğümüz gibi her geceden sonra bir sabahın gelmesi kesinliğinde gelecek olan kabir, mahşer, büyük mahkeme, hesap-kitap, sorgu-sual, Sırat, Cennet ve Cehennemi de görmek ve gereklerine göre hareket etmek aklın gereği değil midir? İnsan kendini göz göre göre uçurumdan aşağı atmayacağı gibi sözünü ettiğimiz bu uğrak yerlerinde perişan olmamak için de tedbirli olmalı değil mi?
Ne gariptir ki insan sonsuzluk yolculuğunda en önemli azık, Sırat köprüsünde ışık ve burak ancak Kur’ân’ın emirlerini dinlemek, yasaklarından kaçınmak iken, nefis ve şeytanı dinleyip o yolda beş para etmeyen ve kabir kapısında ışıkları sönen fen ve felsefe, para ve pul, şan ve şöhret sevdalısı olup çıkıveriyor. Asa-yı Musa’da (4. Mesele) denildiği gibi insan eğer orada kaybedecekse acaba bu kaybettiği dâvânın yerini bütün dünya saltanatı verilse doldurulabilir mi?
Dönüşü ve ikinci bir denemesi olmayan bir yolda insanın bütün aklını, fikrini, duygularını kullanıp bu gerçekler ışığında hareket etmekten başka yapabileceği ne olabilir ki! Üniversite sınavına giren bir öğrencinin—isterse bilgi küpü olsun—sorulara doğru cevap veremeyip istediği fakülteye girememesi gibi, insan sonsuzluk yolculuğunda beş para etmeyen neyi kazanırsa kazansın orada beş para etmez.
Acaba bu dünyada fakir ve rezil duruma düşmemek için olduğu kadar dünya ötesi yolculuk için de aynı gayreti gösterebiliyor muyuz?
27.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|