1992-95 yılları arasında Avrupa’nın göbeğinde devam eden savaşta Sırplar, Müslüman Boşnaklara karşı soykırım olarak adlandırılabilecek bir katliâm/kıyım gerçekleştirdiler. Hür dünya o günlerde de bu katliâma engel olmak için çok gayret sarf etti, ancak Sırpların katliâmına engel olunamadı.
Aradan yıllar geçti ve konu ‘hukuk’ zeminine taşındı. Nihayet Uluslararası Adalet Divanı, 1995’deki Bosna Hersek (Srebrenitza) katliâmını ‘soykırım’ olarak tanımladı. Ancak aynı mahkeme, bu konuda Sırbistan’ı ‘suçlu ve sorumlu’ bulmadı.
Müslüman Boşnaklar, dönemin Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç liderliğindeki Belgrad yönetiminin, Bosna Savaşı (1992-1995) sırasında Bosnalı Sırpları “Büyük Sırbistan” kurma niyetiyle soykırım olan etnik temizlik kampanyası yürütmesi için cesaretlendirdiğini, silâhlandırdığını ve finanse ettiğini söyleyerek konuyu ‘hukukî zemin’e taşımışlardı.
Sırbistan ise Bosna’da sebep olduğu katliâmları üzerine almayarak; çatışmaların ‘Paralı Sırp askerlerinin şahsî suçu’ gibi görüyor.
İkinci Dünya Savaşındaki Nazi soykırımından sonra BM’nin 1948’deki sözleşmesi uyarınca yasa dışı kabul edilen soykırımdan ilk kez bir devlet, Sırbistan yargılanmış oldu. Yargılandı, ama adalet yerini buldu mu?
Dün, neredeyse bütün gazeteler aynı soruyu sormuştu. Uluslararası Adalet Divanına göre, ortada bir katliâm/ cinayet/ soykırım var, ancak bunun sorumlusu yok! Şimdiye kadar ‘Fail-i meçhul/ bilinmeyen cinayet’lerin varlığına şahit olmuştuk. Bu karardan sonra ‘Fail-i meçhul soykırım’ların da olduğu kabul edilmiş oluyor.
Bu kararla bir defa daha görmüş olduk ki, iş işten geçtikten sonra suçluları bulmak, ilân etmek çare olmuyor. Mahkeme kararıyla Sırbistan suçlu bulunmuş olsaydı, soykırıma uğrayanlara bir faydası olur muydu? Öyle ise hür dünyanın yapması gereken şey, böyle katliâm ve soykırımlara meydan vermeyecek tedbirleri erkenden almak olmalı.
Sırp milislerini Müslüman Boşnakları katlederken seyredenlerden; bugün ‘makul karar’ beklemek de yanıltıcı olurdu. Boşnakların soykırıma tabi tutulmasında suçlu olanlar sadece Sırp yöneticiler değil, katliâma engel olmayan dünya ülkeleri de sorumludur. Belki de Sırpların suçlu bulunmaması, işin ucunun diğer ülke yöneticilerine de dokunabileceği korkusudur.
Dünya ülkeleri, Sırpların uyguladığı soykırıma engel olamadı. Peki, soykırıma yakın katliâmlara engel olabiliyor mu? Gerek Irak ve Filistin, gerekse dünyanın başka bölgelerinde yaşananlar da kısmen soykırım sayılmaz mı? Ya da, bir katliâma engel olmak için illa da soykırım kadar büyük mü olması gerekir? Hür dünya, her türlü savaş ve katliamı önleyecek tedbirleri gecikmeden almak durumunda değil midir?
Fail-i meçhul katliâm ve soykırımlara engel olmak, insanlığın önündeki en büyük vazifedir. Bu konuda İslâm dünyasına da büyük vazife düştüğünü hatırlatmaya gerek var mı?
28.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|