Resûlullahın (asm) bütün hedefi insanların küfür ve dalâletin boğucu kıskacından kurtulması; her şeyin dizgini elinde ve hazineleri yanında bulunan Allah’ı tanıtmakla teneffüs ettirmekti. Bu uğurda yapmadığı fedâkârlık kalmamıştı. Serveti, şefkati, merhameti, cömertliği, fedâkârlığı, kısacası bütün güzel hasletlerini ortaya koymuştu. Onun insanların kurtuluşu için didinip çırpınmasının bir emsâli yoktur. Kur’ân-ı Kerim, “Onlar îmân etmiyor diye, neredeyse kendini helâk edeceksin”1 buyururken bu gerçeğe dikkat çeker.
Efendimizin (asm), damadı, Hz. Hatice’nin isteği üzerine evlendirdiği kız kardeşi Hale’nin oğlu Ebu’l-As bin Rebi’ye gösterdiği tavırlarda da bunu görüyoruz.
O yıllarda henüz Müslüman bir kadının müşrik bir erkekle evlilik yasağı gelmemişti. Ebu’l-As Bedir Savaşına Mekkeliler safında katılıp esir düştü. Hz. Zeynep kocasının kurtuluş akçesi olarak annesi Hz. Hatice’nin düğün hediyesi olarak verdiği gerdanlığını gönderdi. Rikkate gelen Allah Resûlü (asm) Hz. Hatice’nin onca iyiliklerini hatırlayıp, “Şayet kızımın esirini serbest bırakmayı uygun görürseniz onu bırakın. Malını da kendisine iade edin” buyurdular.
Sahabîler bu temenniyi emir telâkki edip hemen uyguladılar.
Resûlullahın bu hareketinde hiç şüphesiz bir kadirşinaslık örneği var. Eşi Hz. Hatice—hele müşriklerin uyguladığı üç yıllık sıkıntı ve kıtlık döneminde—az mı fedâkârlık sergilemişti. Bütün malını seferber etmiş; nice aç, yoksul Müslümanı sıkıntılardan kurtarmıştı.
Resûl-i Ekrem’in (asm) Hz. Hatice’nin onca fedâkârlıklarını hatırlamaması mümkün müydü? Dahası Resûl-i Ekrem (asm) bu hareketiyle damadının bilgisizce uydum kalabalığa cinsinden sergilediği inadını kırıyor, yumuşatıyor, daha önceden serbest bırakmadığı kızını serbest bırakacağı sözünü alıyor, ona İslâmın güzellikleri karşısında yeniden düşünme fırsatı sağlıyor, İslâma ısınmasını hedefliyordu.
Sözüne sadık, dürüst bir insan Ebu’l-As gerçekten hanımı Hz. Zeynep’i Medine’ye göndermekle verdiği sözü yerine getirmiş, Resûl-i Ekrem’in (asm) bağışlama âlicenaplığı karşısında mahcup olmuş, onun bu tavrını aslâ unutamamıştı.
Ebu’l-As serbest olduğu ve memleketinde bulunduğu halde küfrün dehşetli sıkıntılarından kurtulamamış, bir türlü huzur bulamamış, sonunda Müslüman olmaya karar vermiş ve bütün borçlarını ödeyip Mekkelilere niyet ve kararlılığını şöyle seslendirmişti: “Şu andan itibaren ben Müslüman oluyorum. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve Resûlüdür.”
Ebu’l-As sarsılan müşriklerin şaşkınlığı içerisinde Mekke’den ayrılıp Resûl-i Ekreme (asm) kavuştu. Buna Efendimiz (asm) çok sevinmişti. O ana kadar kimseyle evlenmeyen Hz. Zeynep’le onu tekrar evlendirdi.
İşte şefkat ve insanlara değer vermenin güzel bir meyvesi!
Dipnotlar:
1- Şuarâ Sûresi: 3.
28.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|