Herkesin gönlünde bir aslan yatar. Saddam Hüseyin en çok kendisini, de Gaulle’e benzetirdi. Başkaları da kendisini Stalin’e benzetirdi. Ne Gaulle, ne de Stalin olamadan bu dünyadan göçtü gitti. Hatalarıyla sevaplarıyla yani amelleriyle dünya defterini kapattı.
De Gaulle meraklıları çoktur. Bunlardan birisi de Kenan Paşa idi. Kenan Paşa emekli olmadan önce bir defasında ‘yeniden siyasete dönmeyi düşünüyor musunuz?’ sorusuna beylik bir cevap vermişti. Şartlar zorlarsa de Gaulle gibi geri dönebilirdi. Artık doksanına merdiven dayamış bir insan. Artık de Gaulle olacak hali yok. Zaten ölümün kapısında bir şekilde kitaplarını da bir kütüphaneye bağışlamış. Zamanın çarkları geri dönmüyor. Ama Kenan Paşa’nın akılda kalan bazı açıklamaları her zaman oldu. ‘Bugün de aynı şartlar oluşsa yine darbe yapardım’ gibisinden açıklamaları oldu. Yine Ulusu’ya özenerek, ‘Keşke cumhurbaşkanı değil de başbakan olsaydım’ diye iç geçirdiği de mervidir. Kenan Evren’in kendisine yakıştırdığı, ama Godot gibi hiç gelmeyen de Gaulle günlerini veya beklentisini Orhan Doğan gerçeğe dönüştürüverdi. Onun özlemine başkaları tercüman oldu. Yeni Şafak’ta dün dikkat çeken bir haber vardı: DTP’li Doğan, Evren’i de Gaulle’e benzetti. Haberin devamında şöyle deniliyordu: ‘DTP’li Doğan, Kenan Evren’in geçmişiyle değerlendirilmemesi gerektiğini savunarak, “Neden Türkiye’de Evren Paşa de Gaulle’ün rolünü yerine getirmesin” dedi.
‘DTP’li Orhan Doğan, ‘8 bölge valiliği’ öneren Kenan Evren’i, Fransa’da 5. Cumhuriyet’in kurucusu General De Gaulle’e benzetti. Doğan, geçmişte devleti yöneten kadroların, siyasal partiler ve diğer iç dinamik liderlerinden çok daha önce değişimi kavradığını savunarak değerlendirmesini şöyle sürdürüyor: “Herkesin değişmeye hakkı var, en çok da Kenan Evren’in değişmeye hakkı var. MİT Müsteşarı Emre Taner, emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ve Mehmet Ağar ile başlayan süreç, Kenan Evren ve önümüzdeki çok daha ilginç isimlerle devam edecektir. Evren’i geçmişiyle değerlendirmek yerine bugünkü açılımlarıyla desteklemek gerekiyor. Devletle sorunu olmayanlar, başta Kürt sorunu olmak üzere demokratikleşme konusunda hem kendi ezberlerini bozuyorlar, hem de toplumsal ezberi bozuyorlar. Fransa’da 5.Cumhuriyet Mareşal de Gaulle tarafından getirilmiştir. Neden Türkiye’de Evren Paşa De Gaulle’ün Fransa’daki 5. Cumhuriyet’teki rolünü yerine getirmesin...
”DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk da, “Sayın Evren son çıkışıyla Türkiye’yi mevcut durumdan çıkması için uyarılarda bulunmuştur” diye alkış korosuna katılmış.
***
De Gaulle, iktidara kurtarıcı ve halaskâr olarak yeniden dönmesiyle bilinir. Yaptıklarından birisi Fransa’nın Cezayir’den çıkmasını sağlamak olmuştur. Yalnız Orhan Doğan bu noktada yanılıyor. Türkiye’nin güneydoğusu Cezayir değil ki (işgal altında) Türkiye buradan çıksın. Dolayısıyla de Gaulle ile Kenan Paşa arasında benzerlik olmadığı gibi Cezayir ile güneydoğumuz arasında da benzerlik yoktur. Bu itibarla, Kenan Evren gibi Orhan Doğan da hem haklı hem de haksızdır. Haklı olduğu nokta Türkiye’de ideolojik olarak bir kimliğin geçmişten günümüze gelen inkârıdır. Burada iki yanlış var. Kimlik üzerinden veya kimlik lehinde siyaset yapmak ne kadar hatalı ise kimlik aleyhinde siyaset yapmak da o kadar hatalıdır. İki anlayış da bölücülüğe götürür. Tek başına bir kimlik aleyhinde siyaset yapmayı reddetmek yetmez. Etnik kimliği doğrudan siyaset aracı yapmak da ayne şekilde bölücülüktür. Bu noktada de Gaulle’cü Orhan Doğan’a Bush’a en yakın isimlerden bir senatörün nasihatını aktarayım da bulundukları çıkmaz sokaktan çıksınlar veya gerçekler karşısında ayıksınlar. ABD’de Senato’da Başkan George Bush’a en yakın isimlerin başında gelen Cumhuriyetçi senatör Lindsay Graham, Iraklı Kürtlere, Irak içinde kalmalarını tavsiye ediyor.
NBC televizyonundaki söyleşiye katılan Graham, ABD’nin Irak’tan çekilmesi durumunda güneydeki Şii bölgesinin, “İran’ın bir kuklası haline dönüşeceğini”, Sünnilerin katliama uğrayacağını ve kazananın, İran olacağını ifade ediyor. Graham, “Türkler de bir kenarda oturup Irak’ın bir kaosa yuvarlanmasını seyretmeyecek, bağımsız bir Kürt devletine izin vermeyecek” diyor. Iraklı Kürtlere hitaben konuşan senatör Graham nasihatını şöyle ikmal ediyor: “Kuzeydeki Kürtler için en iyisi ne? Sizin, çocuklarınızın refah içinde olabileceği bir konfederasyon (gevşek federasyon) içinde yaşamanız. Böylece, Türkiye’nin sizi işgal edeceği kaygısını taşımak zorunda kalmazsınız...”
***
Darbe günlerinden cumhurbaşkanlığı günlerine Evren’le daima halef selef olan Demirel de 80’inden sonra kendisini başbakanlığa yakıştırıyor ve aynen Churchill modelindeki gibi başbakanlığa döneceği günleri sayıyor veya gözlüyordu. Bu düşü Zincirbozan’dan sonra fazlasıyla gerçekleşmiş ve Çankaya’ya bile çıkmıştı. Ama işte Churchill olma düşü Kenan Paşa’nın de Gaulle düşü gibi fizikin ve tarihin kurallarına yenilmeye mahkûmdu. Türkiye’nin de Gaulle ve Churchill’leri aslında birer geç kalmış ve zamansız de Gaulle ve Churchill’lerden ibaret görünüyor...
06.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|