Nedir Murat Belge’ye “inanç ihtiyacı duyan biri olsam (…) en son seçeceğim Müslümanlık olurdu” dedirten?
Ona kızmak, “Daha içinde yaşadığın toplumu ve onun dinini tanımıyorsun” demek, onu batı hayranlığıyla suçlamak dışında söyleyeceğimiz bir şey yok mu?
Onu “Kitaplar ortada, neden incelemiyorsun?” diye suçlarken, kendi hayat tarzımızla, duruşumuzla, her gün gördüğü, okuduğu, elinden düşüremediği bir kitap olabildik mi?
Yüzümüze bakarken, bizimle konuşurken, İslâmın güzelliğini hissettirebildik mi?
İslamın insana, hakka, hukuka, adalete verdiği önemi davranışlarımıza yansıtabildik mi?
Dinini yaşayan bir müminin, bu dünyadaki en mutlu kişi olduğu duygusunu verebildik mi?
Hal dilimizle iyi birer dindar olabildik mi?
Hep atıfta bulunduğumuz kitaplara, başta Kur’ân’a layık bir Müslüman olabildik mi?
Bize bakan, İslâmdaki güzelliği, Allah’a inanmaktaki lezzeti görebildi mi?
Bizimle aynı ortamı paylaşana, İslam adına güzel bir şeyler anlatabildik, güzel birkaç kelime öğretebildik mi?
Bizimle aynı sokakta yürüyene, farkımızı gösterebildik, kalbinin ısınmasına yardımcı olabildik mi?
Bizimle aynı apartmanda oturana, “Şu İslâm ne güzel dinmiş yahu” dedirtebildik mi?
Bizimle alışveriş yapana, “Şu dindarlar ne kadar dürüst” diye hissettirebildik mi?
Bizimle karşı karşıya gelene, “hasım bile olacaksa, dindar bir Müslüman olsun” sözünü söyletebildik mi?
Bizi gördüğünde yüzüne bir tebessüm, kalbine bir sıcaklık, ruhuna bir dinginlik kondurabildik mi?
Eğer bunları yaptık, ama yine de “en son seçenek” İslâm olduysa, üzerimize düşeni yapmış olmanın rahatlığı içine girebiliriz belki.
Eğer bunları yaptık, ama yine de “ilk tercih Hıristiyanlık, sonra Uzakdoğu dinleri” ise, Allah’tan hidayet dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktur.
Eğer bunları yaptık, ama yine de, birileri inanç ihtiyacı bile duymuyorsa, O’na sığınmaktan başka ne yapabiliriz ki?
Fakat bir kez daha düşünmek, sormak ve huzursuz olmak gerekmez mi, bizde bir yanlışlık yok mu diye?
08.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|