İletişim çağında, evrensel beraberlikler her güne bir adlandırma yapmış. Bu keşke anlamlandırma ağırlıklı olsaydı. 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü kabul edilmiş. Bu günün, kadına dair önceliklerin dikkate değer görüldüğü bir gün olmasını dilerim.
Kadın olmak, kadınlık halleri ve kadın penceresinden bakmak, anlamak ve ona göre kıymetinin farkına varmak, biz erkekler için her halde dünyanın en mesuliyetli ve bir o kadar da incelik isteyen görevi.
Günümüzde kadınlar bazen beşerî zaafların kıskacında, ruhunu, yaratılışını zorlayan ve horlayan bir pozisyona itilmektedir. Zevk düşkünü, ahlâk bozgunu ve aile düşmanı bazı uluslararası organizasyon ve tahrip şebekeleri tuzaklarla, eğlence kültürü ile kadını ticarileştirmeye çalışmaktadır.
Batılı kadının bu yönüyle gerek psikolojik, gerek manevî, gerekse fizikî olarak ciddi bir saldırının altında olduğunu ve kendini rahat ifade edemeyen bir travma geçirdiğini söyleyebiliriz. Bu kabuğu kırdığını zannettiğinde, saygıyı yok eden davranış biçimleri ile karşılaştığında, güven sağlayıcı insanî bir yaklaşım beklerken rahatsız edici gizli sıkışmalar yaşamaktadır.
Kadın, geri kalmış ülkelerde ve İslâm dünyasında ise maalesef hak ettiği değeri ve onu besleyecek eğitim ve öğretilerden yeterince yararlanamamaktadır. Ev hanımlığını cazip kılan bir ruh halini, rahatlatıcı teşvik ve moral yakaladıklarını kolaylıkla söyleyemeyiz.
Çalışanların, anne ve eş olmaları halinde çektikleri zorluklar ise, kazancı da götürmekte, iletişim ve sağlıklı sorumlulukları da zorlamaktadır.
Kadının kendini rahat ve huzurlu hissettiği bir kariyer yapması elbette ki arzu edilir. Kariyer demek, mutlaka bir “işgücü” niteliği kazanıp, ücretli çalışmak değildir. Kendinize gelir getirici bir meşguliyet, konu ya da hobi de olabilir.
İyi bir anne olmak, iyi bir eğitimci olmak, iyi bir eş ve iyi bir yönetici olmak da kariyerdir. Bu sıkışık yüzyılın, birden fazla rol yüklediği kadının anne, eş ve iş dengesinde birine öncelik vermesi ve ona göre hayatını tanzim etmesi, diğerlerini de ona yardımcı rolde görmesi, mutlu edici ve sabretmesini kolaylaştırıcıdır.
Kadın, hissedilemeyenin ince zekâsı, bilinmeyenin iç varlığı ve düşünülemeyenin yansımasıdır. Kendine has kavrayışı, bakışı ve yorumlayışı vardır.
Her insan bir kadının emanetinde dünyaya gelir ve her evlât bir anne ile kendi çocukluğunu bulur.
Kadın deryayı çağrıştıran bir su kaynağıdır. Şefkat sembolü ve sevgi dağarcığıdır.
Bir bütünün olmazsa olmazıdır. Meşruiyetin tescilidir. Yeknesaklığın hayata ve heyecana bağlandığı merkezdir. Bir coşkunun evlât sevgisi ile sinesinde taht kurduğu bir enerji ve letafet örneğidir.
İslâmın en yüce varlık silsilesinin sahiplenici ve koruyucu anası ve insanıdır… Bir erkeğin yarım kalmışlığına mütemmim, nazenin ve müstesna bir gerekliliktir…
Hayatın emeği, cefanın mutluluğu, zerafetin kalitesi ve eş olmanın metanetini veren bir sığınak, bir liman ve bir sükunet vadisidir…
Kadın, başımızın tacı, evimizin ser tacıdır…
Aynı zamanda bacı, bazen hala, bazen teyze, bazen kız ve nine iken her türlü hürmeti hak eden edep misal bir haysiyet abidesidir.
İnsanlık, kadını anlar, yuvasına sahip çıkmasına özendirir ve mutluluğunun maddî ve manevî kaynaklarını sağlarsa, dünya, barışın tadını yakalar.
Kadın, doğuran, büyüten ve kucaklayan bir enginliktir. Onun maneviyat dokusunda, dünyanın barışı saklıdır. Onunla çocuklar daha emin, aile daha mazbut, çevre daha düzenli ve hayat daha huzur doludur.
Kadın, kendisine ait olmalı. Pozitif düşüncelerinin eşi ve aşiyanı olmalı.
Onların şefkatine ve kavrayış farkına toplum vicdanının ihtiyacı var.
Çünkü kadın; hayatı, beraberliği ve yansımalarını keşfetmenin şifresidir. Huzurun bağlılık cennetidir.
08.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|