Günlerdir Türkiye, İran eski savunma bakan yardımcısı Ali Rıza Askeri’nin kaybolması haberleriyle çalkalanıp duruyor. Çelişkili haberler ve farklı iddialar ve açıklamalar var. İran kaynakları durumu farklı, diğerleri daha farklı anlatıyor. Esrar, kaçırma mı, sığınma mı seçenekleri arasında düğümleniyor. İranlılar tabiî ki sığındığı tezlerini reddediyorlar. Batılı veya İsrailli istihbaratçılar ise kaçırıldığı tezini reddediyorlar. Aksine işbirliği yaptığını ileri sürüyorlar. Ama her ikisi de akla yatkın.
Eski MOSSAD ajanlarından Gad Shimron’ın “Kaçırma olayları Soğuk Savaş’ta kaldı. Askeri kaybolmadan önce eşi ve çocuklarının İran dışına çıkmış olması sığındığını kanıtlıyor” diyor. Bu analiz bir yönüyle doğru bir yönüyle de yanlış. Yanlış olan tarafı kaçırma eylemlerinin Soğuk Savaş günlerinde kalmış olması iddiasıdır. Halbuki son bir iki aydır ABD ile İran arasında soğuk savaş yaşanıyor. Erbil’de 5 İranlı istihbarat elemanı kaçırıldı. Ardından da Askeri’nin de adının karıştığı Amerikan askerlerine karşı bir eylem yapıldı ve 5 Amerikan askeri öldürüldü. ‘Beşe karşı beş’ bir misillemenin ürünüydü. Ardından Askeri sırra kadem bastı.
İran ve Kürt kaynakları Erbil’de kaçırılan elemanların diplomat olduklarını ileri sürüyordu. Halbuki Tahran’ın Bağdat büyükelçisi sonra Amerikan basınına onların diplomat değil de istihbarat görevlisi olduğunu itiraf etti. Sonra Bağdat’taki İran büyükelçiliğinin ikinci konsolosu kaçırıldı. Bu kaçırma faaliyetleri şüphe götürmez bir şekilde İran ile ABD arasında bir soğuk savaşın yaşandığını gösteriyor. Bu alanda İran’ın misillemesi ve 5 Amerikan askerini kaçırması ve öldürmesi bir başarı sayılsa bile bunun karşılığında Askeri düzeyinde birisinin kaçırılması İran’ın çözülmekte olduğunu da gösterir. Karşı hamle yıkıcı olmuştur.
Irak’ta işler sarpa sarıyor. (Irak) Fazilet Partisi Şii koalisyonunundan koptuğunu açıkladı. Koalisyonu terketmesi önemli değil önemli olan bu terketmenin ilan edilen gerekçesi. Bu da Şii vicdanının uyandığını gösteriyor. (Irak) Fazilet Partisi yetkilisi Nedim Cebiri, düzenlediği basın toplantısında, ‘Irak’ı kurtarmanın ilk adımının (belki de tek yolu) bu blokları tasfiye etmek ve mezhep temelli bloklar kurulmasını durdurmak olduğunu düşündüklerini’ ifade etmiştir. Bu hem İran’ın, hem de Sistani’nin Irak politikalarının iflasının ilânıdır. İran’ı ve bölgeyi ancak Şiilerin intibahı ve vicdanlarının uyanışı kurtarabilir. Yoksa çıkmaz sokak eninde sonunda yüzlerine kapanacaktır.
***
Kimi kaynaklara göre Askeri, 6 Şubat’ta Suriye’den uçakla İstanbul’a geliyor. İki kişi Ceylan Intercontinental Oteli’nde Askeri adına oda ayırtıyor. Ancak Askeri, Ceylan Otel’deki buluşmaya gelmiyor ve bunun üzerine CIA ve MOSSAD, Askeri’nin vazgeçmiş olabileceğinden endişelenerek operasyona geçiyorlar ve Askeri, İstanbul’da başka bir otelde ele geçiriliyor. İddiaya göre, daha sonra kendi isteğiyle Amerikan ajanları eşliğinde Türkiye’den ayrılıyor. Bu rivayetten (doğruysa) Askeri ile Şam’da veya daha önce bağlantıya geçiliyor. Türkiye, sadece bir son fasıl. Bu takdirde, Otel’den yer ayırtanlar da CIA veya MOSSAD ajanları olmalı. Ancak İran kaynakları, Askeri’nin özel bir ziyaret için Türkiye’de olduğunu söylüyorlar. İşte bu noktada Türkiye’nin sorumluluğunun mahiyeti tartışmalı hale geliyor. Türkiye önceden ihtar edilmedi ve sözkonusu olan kişinin kimliğini bilmiyor ise elbetteki bunda Türkiye’nin bir vebali ve sorumluluğu olamaz. Türkiye’nin sorumluluğu ancak muvazaa halinde olabilir. Türkiye’nin konumu ve ilişkileri dikkate alındığında muvazaa ihtimali zayıf görünüyor. Bununla birlikte Muttaki, Ankara’yı Askeri’nin güvenliğinden sorumlu tutuyor. Burada MOSSAD eski ajanı Gad Shimron’a kulak vermek gerekirse, o şöyle diyor: “ABD, İran operasyonu için nükleer program ve Tahran’ın Irak’taki operasyonları konusunda bilgiye ihtiyaç duyuyor. Askeri bu yüzden çok değerli. İsrail’in desteği dikkat çekici. Bu düzeydeki operasyonlar, doğrudan Başbakan onayı gerektirir. Askeri’nin önemi yüzünden Ehud Olmert, Türkiye’yi utandırma riskine girmiş olabilir....”
Elbette MOSSAD kimseyi takmaz. Bu böyle olmakla birlikte ‘kaçırma’ eylemi Türkiye’nin istihbarat zafiyetinin de bir göstergesi. Irak rejiminin yıkılması aşamasında Irak’ın Bağdat Büyükelçisi Faruk El Hicazi de böyle sırra kadem basmış ve sonra Amerikalıların elinde olduğu anlaşılmıştı.
***
ABC TV Askeri’nin bir Avrupa ülkesinde bulunduğunu ve ABD ile işbirliği yaptığını duyurdu. Asıl önemli olan, kaçırılmış veya sığınmış olmasının ötesinde onun Amerikalıların elinde olmasıdır. Yöntemi detay kalır. Bunun İran’a büyük bir darbe olduğundan kuşku yok. Bunun üzerine İran alarma geçmiş ve elçiliklerde çalışan Devrim muhafızı ajanlarını geri çağırmış. Askeri’nin önemi şurada: İran’ın nükleer ve askeri sırlarına vakıf olduğu gibi Irak’taki İran istihbaratının da kilit isimleri arasında bulunuyor. Daha önce Lübnan’da da görev yapmış. Erbil’den ekiple de birlikte çalışıyormuş. Öyleyse Askeri’nin kaçırılma sırrı Erbil’de gizli. Erbil’den kaçırılanlar vasıtasıyla onunla temas kurulmuş olabilir. Bunun ardından gerisi çorap söküğü gibi gelmiştir. Son sıralarda Dubai eski büyükelçisi Adil Assadinya gibilerin de Batılı ülkelere sığınmış olmaları İran’da ciddi bir çözülmeye işaret ediyor.
08.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|