Kur’ân, Allah’ın rahmetini, Rahîm isminin tecellisini, târifini, 23 sûrede, 49 âyette nazara verirken; pek çok sûre ve âyette de Allah’ın rahmetinin bol olduğunu, dünyada herkesi kuşattığını, mü’minlere ve dilediğine rahmet edeceğini, âhirette kâfirlere rahmet etmeyeceğini, Onun rahmetine vesîle aramak gerektiğini, rahmetinden ümit kesmemek icap ettiğini haber vermektedir. Bunun yanında, Allah’ın rahmetini istemeyi emr ve teşvik ederken; kendisine itaat edenlere, yolunda savaşanlara, kendisinden korkanlara, iyilik yapanlara, Kur’ân okuyanlara, zekât-sadaka verenlere, tevbe edenlere rahmet edeceği de bildirilmektedir. Diğer taraftan, yağmur da, Kur’ân da, Peygamberimiz de (asm) rahmettir…
* “Rab” (terbiye eden) isminin atomdaki tecellisi, elektron, nötron ve sâir unsurların yörüngelerini, işlerini şaşırmadan, aynen devam ettirmeleridir. Başka bir tecellisi, kanın, üzerine aldığı değişik vazifeleri karıştırmadan, yüklendiği fosfor, kalsiyum gibi zıt gıdaları bedenimizin en ücrâ köşelerine kadar taşıması, beden uzuvlarımızın aynı gıda ile beslendikleri halde ölçü ve sınırını aşmamaları şeklinde yansır. Yağmur, rüzgâr, bulut, toprak ve sair coğrafî hâdiselerin hadlerini aşmamaları, hayvanların vazifelerini yapması, ekolojik dengeyi bozmaması, yıldızların ve galaksilerin hareketleri ve yörüngelerinden çıkmamaları da hep “Rab” isminin tecellisiyledir.
* Cemil ismi, çiçeklerde renk renk, kelebeklerde desen desen, kuşlarda başka başka şekillerde tecellî eder. İnsan ise, bütün güzelliklerden süzülerek “ahsen-i takvîm” sûretinde yaratılmıştır.
* Hakîm, Allah’ın herşeyi hikmetle yaratmasıdır. Hikmet, tüm yaratılanların en uygun, en güzel, en iktisatlı, en rantabl, en optimal bir şekilde, nakış nakış yaratılmasıdır. Keza atomaltı parçalardan hücre ve nebulalara, kâinatın tüm cephelerine kadar Hakîm ismi okunur.
* Adil: Adâlet, her şeyin yerli yerine konması şeklinde tanımlanır. Bunun yanında, herkese münâsip bir ölçü ile vücûd, şekil, ruh vs. verilmesi de Âdil isminin bir gereğidir. Aynı zamanda, atomdan galaksilere kadar muhteşem adalet tecellîleri tezahür eder.
İnsan, aslan, kedi, kuş gibi varlıkların ruhlarına münâsip ölçüde beden, uzuv ve duygular verilmesi de adalettir. Herbir varlık, bir taraftan bütün cepheleriyle Allah’ın Hikmet sıfatını ilân ederken, öbür taraftan yine bütün yönleriyle Âdil ismininin tecellîsine mazhar olmaktadır. Diğer taraftan, zulmeden insanlara, varlıklara kısmen cezâ verilmesi de adâletin tecellîsidir.
Adalet, hakkı sahibine vermektir. Bunun tecellîleri dünyada açıkça görülmektedir. Çünkü, herşeye istidat lisanı, fıtrat lisanı ile olan taleplerine, ihtiyaçlarına, ölçülü, dengeli bir şekilde cevap veriliyor.
Bir çocuk, kelebeği veya sineği öldürürse, fıtrî adalete muhalif hareket etmiş olur. Az sonra düşer, başı yarılır, adâlet yerini bulur. Veya bir aslan, bir ceylan yavrusunu parçalar, haksızlık eder. Çünkü onun yiyeceği leşler ve artıklardır. Bir avcı da onun yavrusunu vurur; adâlet eder... İlâ âhir...
Zulüm adâletin zıddıdır. Allah kimseye zulmetmez, haksızlık etmez. Kâinatta cereyan eden her hâdisenin altında bir adâlet ışığının parlaması, yüce Allah’ın Âdil-i Mutlak olduğunu gösterir. İlânihaye adaletten mahrumiyet, bu adâletin akışına zıttır. Öyle ise, adâletin tam tecellî edeceği başka bir diyar var. Öyle ise, hesabın, mizanın kurulacağı adâlet divanı, haşir meydanı ve âhiret diyarı gelecektir.
Âdil ismi, mahkemelerde de tezahür eder. İnsanlardaki hak-hukuk anlayışı, kanunlar, adâlet mekanizması da, İlâhî adaletin göstergelerindendir.
Buna benzer daha pek çok ismin tecellîleri kâinat sahifesinde okunabilir.
08.03.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|