“Çifte standart” değil, “çoklu standart”ın uygulandığı alanların başında ne yazık ki ‘medya’ geliyor. “Birimizin derdi, hepimizin derdi” diyemediğimiz için, maddî imkânları geliştiği halde medya, millet nezdindeki itibarı noktasında ‘bir arpa boyu yol’ alamıyor.
Medya sektöründe yaşanan çok büyük problemler var. Ancak ‘akredite’ denilen uygulama yıllardan beri medyayı ‘ikiye’ bölmüş durumda. Her türlü ayırımcılığa karşı çıktığını söyleyen ‘büyük medya’ ise bu uygulamaya bu güne kadar itiraz etmedi. Ama gün geldi, susanlara da ‘sıra’ geldi!
“Hiç itiraz etmediler” deyip haklarını da yemeyelim. Elbette belli ölçülerde, ‘cılız’ itirazlar, köşe yazıları yazıldı. Ama genel anlamıyla bu uygulamanın yanlış olduğunu ortaya koyan manşetler, açıklamalar, itirazlar, uygulamanın sona ermesini isteyen basın toplantıları yapılmadı. Çünkü ‘akredite’ olmayanlar kendileri değil, ‘küçük/ diğer gazeteler’ idi.
Medyanın ‘Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın’ tavrının ‘kökten yanlış’ olduğu, bugünlerde bir defa daha görüldü.
Nokta dergisinin ifşa ettiği (8 Mart 2007) ve pek çok gazetenin de okuyucusuna duyurduğu (Radikal, 8 Mart 2007) iddiaya göre, Genelkurmay gazeteleri ve yazarlarını ‘bakış açılarına göre’ sınıflandırmış. Bu haberi manşetlerine taşıyan gazeteler, aslında temel bir yanlışı yine görmemişler. Çünkü, yeni ‘haber’de, ‘akredite olan’ gazeteler ve yazarları değerlendiriliyor. Yani, bazı gazeteler ‘akredite’ olduğu halde, aynı gazetenin bazı yazarları ‘akredite’ değil. Bu durum önemli bir ‘haber’ olmakla birlikte, asıl haber; bazı gazetelerin ‘kökten yasaklı/ akredite olmaması’ sözkonusu. Yeni bilgi notu manşetlere taşınırken, bu konu görmezlikten gelinebilir mi? Niçin bazı gazeteler ‘kökten yasak’lı? Bu duruma asıl itiraz etmesi gereken medyanın tümü değil mi?
Elbette, kurumların bazı ‘ölçü’ler uygulaması makul görülebilir. Ama bunu ‘toptancı’ bir anlayışla yapmak makul olamaz. “Çok önemli” bazı toplantılarda uygulanabilecek ‘kıstasları/ölçü’leri, genel uygulamalar haline getirmek doğru değildir.
Düne kadar bu yanlış uygulamaya sessiz kalanların, ‘zarar’ kendilerine dokununca itiraz etmeleri samimi olmadıklarını gösterse de hayırlı bir gelişmedir. İlgili haber şu ana kadar yalanlanmadı. Ama yalanlanmış olsa bile—ayrıntılar bir yana—benzer uygulamalara yıllardan beri şahit olduk.
Belki de ilk defa basın meslek kuruluşları uygulamaya ciddî sayılabilecek itirazlar yükseltti. Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden yapılan açıklamada, ‘’Genelkurmay’ın medya değerlendirmesi adıyla haber portallarına düşen rapor, son derece ilginç ve demokrasimiz adına da o ölçüde üzüntü vericidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü önüne konulan yeni bir engeldir’’ denildi. (AA, 8 Mart 2007)
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi de açıklamasında şöyle diyor: “Genelkurmay Başkanlığı veya bir başka kurumun hangi basın (medya) kurumuna akreditasyon kapısını açacağı, hangisine kapatacağı gibi bir kararı, o basın (medya) kurumunun içeriğini puanlayarak karara bağlaması yanlıştır, keyfiliğe kapı açmaktır. Oysa akreditasyonun keyfiliğe izin vermemesi temel ihtiyaçtır. Dileriz akreditasyon kuralını uygulayan tüm kurumlar bu gerçeği daha da gecikmeden görürler.” (www.basinkonseyi.org.tr, 8 Mart 2007)
Her türlü yanlış uygulamada sıranın kendimize gelmesini beklemeden itiraz edersek, işler düzelir...
09.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|