Hak ve hürriyetlerin kaynağı, imandır, Kur’ân ve Sünnettir.
* İnsan Hakları 1948’de değil, 610 yılında ilân edilmeye başlanmış, 632 yılında kemale erdirilmiştir.
* İnanç, fikir, düşünce, ilim, eğitim, ticaret, seyahat gibi aklımıza gelebilecek ne kadar hak ve hürriyet varsa İslâmiyet getirmiştir. Düşünme ve ilim hürriyetini, 380’i aşkın âyetle teşvik etmiştir.
* Dünyaya gönderilişimiz bir imtihan. İmtihanın da gerçekleşebilmesi için “hür irâde” şarttır.
* İnsan kimliğinin, şahsiyetinin en önemli vasıflarından birisi olan hürriyet, “Rabbinin lütuf ve ihsanı hiç kimseden men olunamaz” (İsrâ, 20.) âyetiyle, Rahman olan Cenâb-ı Hakkın bir bağışıdır...
* Hürriyet yoksa, insan da yoktur. O zaman nefsin ve hevesâtın esiri bir biçâredir.
* Hürriyet, imanın özelliklerindendir. Allah’a kul olan, başkalara kul olmaz. Allah’a inanan, Onun her yerde hazır ve nazır olduğunu bilen, her şeyi gördüğünü, her şeyden haberdar olduğunu, Lâtîf, Allamü’l-Guyûb olduğuna inanan bir mü’min, imânı, anlayışı, bilgisi derecesinde haklara riâyet eder. İslamiyet hakları iki kısma ayırır: 1- Allah hakkı 2- Kul hakkı.
Rahim, Gafur, Afüv, Settar olan Rabbimiz, Kendi hakkını affedebilir. Ama, kul hakkını, kul helâllik almadan asla! Peygamberimiz (asm), “Nefsimi elinde tutan Zât’a yemin olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilse, tekrar öldürülse, sonra ihyâ edilse, tekrar öldürülse; üzerindeki borcu ödenmedikçe Cennete giremez.” (Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, c.6, s.179.) buyurması, insan hak ve hürriyetlerine verilen kâinat çapında bir değer değil mi?
* Meleklere imân eden, onların İlâhî kameramanlar gibi bizi takip ettiğini ve her hareketimizi yazdığını bilen biri, haksızlık yapamaz, kimseyi incitemez.
* Kitaplara inanan bilir ki, semavî kitaplar, hak ve hürriyetleri en ince teferruatına kadar ders verir. Kur’ân, baştan sona haklar manzûmesidir.
* Peygamberlere imân eden de, onların vermiş olduğu hak ve hürriyet mücâdeleleriyle kendisini özdeşleştirir: Resûl-i Ekrem’in (asm) Vedâ Hutbesi, temel hak ve hürriyetleri sıralar. Ve binlerce hadîs-i şerîf, hak ve hürriyetleri, en ince teferruâtına kadar nakış nakış işler.
* Âhirete/dirilişe imân, hesap, adâlet, mîzan, cezâ gününün geleceğini kesin olarak bilmek ise, ona göre hayatına yön vermek demektir.
* Kadere îman, insanın, mes’ul olduğu işlerde alabildiğine serbest, bütün fiil ve hareketlerinde hür olduğunu anlatır. Çalışmasını yaptıktan sonra kısmetine razı olur. Helâli haramı bilir, her tarafa saldırmaz.
09.03.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|