1-7 Mart tarihleri arasında gündeme gelen “Yeşilay Haftası” yalnız Türkiye’nin değil bütün dünyanın hem şimdi, hem de gelecekteki sağlık ve iktisad mukadderatıyla ilgilidir. Kuruluş gayesi, sigara ve alkolde gelinen nokta ve gençliğin durumudur. Yeşilay Cemiyeti’nin kuruluşu memleketimizin acı günlerine rastlamaktadır. Tarih 1920 yılının ilk aylarıdır. İşte o tarihlerde alkollü içkiler, yabancılar tarafından gemilerle İstanbul’a getirilir ve dağıtılır. Bu hâdise karşısında, alkollü içkilerin cemiyete yapabileceği zararları düşünebilen bir grup din ve ilim adamları bir araya gelip, 5 Mart 1920 tarihinde kurulan derneğe, yeşil hilâl mânâsına gelen Hilâl-i Ahdar adını vermişlerdir.
Dar-ı bekaya intikal eden ve hayatta olmayan fakat gönüllerde ma’kes bulup yaşayan ve daima alkış ve duâ alan kurucu üyeler şunlardır: Ord. Prof. Mazhar Osman Uzman, Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı İzmirli, Bediüzzaman Said Nursî (Darü’l-Hikmetü’l-İslâmiye Azâsı), Dr. Şükrü Hazım, Eşref Edip, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Dr. Tevfik Rüştü Aras, Dr. Hacı Emin Paşa, Haydarî Zade İbrahim (Şeyhü’l-İslâm).
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, Türkiye’nin en eski derneklerinden birisidir. Yıllar boyu büyük bir azim ve fedakârlık içinde Türkiye genelinde hizmet etmiştir. Fevkâlade maddî bir imkânları olmadığından kendi çaplarında hizmet etmektedir. Fakat bizim yaptığımız tesbitlerle, Türkiye’de ve dünyadaki nüfus patlamaları karşısında bu işin bütün kurum ve kuruluşlara ait olduğu tebeyyün edip ortaya çıkmıştır. Her gün yeni bir anket ve yeni gelişme ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de 90 bin ton tütün üretilmekte ve 25 milyon kişi sigara içmektedir. Maalesef özellikle gençlerde yılda bir milyon artış olmaktadır.
Elimdeki son günlerin anketi daha da ürkütücü. Hacettepe Halk Sağlığı Vakfı tarafından 2 bin 503 kişi üzerinde yapılan araştırmada ortaya çıkan çarpıcı bilgilere göre en çok sigara içen meslek gruplarının başında “gazeteciler” geliyor. Bunu öğretmen, sanatçı ve doktorların takip ettiği görülmüştür. (Tercüman, 1 Haziran) Neden ürkütücü? Çünkü gençlere model olabilecek meslek gruplarında sigara içme oranının yüksek olması düşündürücü. Neden düşündürücü? Çünkü verdiğim bir konferansta sigara içen 100 talebe üzerinden yaptığım anketlerde aldığım izlenimlerin yüzde 82’sinin ifadesi şöyle: “Bizi sigaraya teşvik eden, anne-baba ve öğretmenimizdi. Eğer kötü olsaydı onlar içmezdi, biz onlara aldandık” demekteydiler. Şimdi bu babda doktor, gazeteci, san'atçı da ön plana çıkarsa, işin vehameti daha da artmaktadır.
Peki hiç mi ümit yok? Bu suâle yeni tedbirlere cevap vermek lâzım. Zararlı alışkanlıklar ve tütün mamulleriyle mücadele için 83 yıllık cumhuriyet tarihinde 7.11.1996’da TBMM’nin aldığı karar övgünün üstündedir. Fakat zaman seyli içinde ve özellikle AB ile iş birliğine gidildiği böyle bir dönemde, bu yasaya yeni ilâveler yapılması zarurî hale gelmiştir. Nitekim TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, sigara yasağının genişletilmesi için yeniden 3 yasa teklifini TBMM’’ye sevk etti. Teklif yasasının özetinde “Uyuşturucuyla nasıl mücadele ediliyorsa, sigarayla da mücadele edilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Kanaatime göre bu teklif yasa halinde hayata geçecektir, eğer aynı şekilde çıkarsa fevkalâde olur. Her zaman derim, yine diyorum, yasalar çok fakat önemli olan yaşamaktır, yaşamayanlar yaşatamazlar. Sigara, alkol ve uyuşturucu yangını var, kim bir bardak su dökerse onları millet de, melekler de alkışlar.
Türkiye’de ve dünyada tütün üretilmesi ve sigara imâlâtı da ayrı bir konu.
09.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|