8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Günün mânâ ve ehemmiyetini anlatan nutuklar atıldı, kadınların haklarının ihlâl edildiği söylendi. Ama bir kesim vardı ki, seslerini duyuramıyor, ya da duymak istemeyenler tarafından duyulmuyor. Bunlar da başörtülü oldukları için okuma ve çalışma hakları ellerinden alınan “kadın”larımız, “kızlarımız”… “Kadına yönelik ayrımcılığı” konuşanlar, “kılık kıyafetinden dolayı ayrımcılığa maruz kalanlar”dan hiç söz etmiyorlar.
Oysa kanunsuz başörtüsü yasağı olanca hızıyla devam ediyor. Başını örtenlere uygulanan “ayrımcılık” özgürlükleri kısıtlanıyor.
Bu yasağı kaldırma durumunda olanlar, bunu unutturmaya çalışsalar da yasak her alana sirayet etmiş durumda. Seçim öncesinde yasağı kaldırma konusunda söz verenler, şimdi, “Biz başörtü sorununu çözme konusunda söz vermedik” bile demeye başladılar.
“Bazı kurumlar’ın tepkisini çekmemek” adına bu konuda sessiz kalan hükümet, 4.5 seneden beri bu işi çözme konusunda herhangi bir irade ortaya koymuyor.
Durum böyle olduğu halde, Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısındaki konuşmasını gün dolayısıyla “kadınlar”a ayırırken, “kadınlara sağladıkları imkânları” öve öve bitiremedi. “Haydi kızlar okula” kampanyasının başarısından bahsetti. “Kadına karşı ayrımcılık ırkçılıktan kötüdür, daha tehlikelidir, daha ilkel bir anlayıştır” dedi. Ancak, kadınlara ayırdığı konuşmasında en azından inançları için başlarını örtenleri bir nebze de olsa rahatlatacak tek kelime söylemedi.
Oysa, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları da başörtüsü üzerinden yapılıyor. Eski paşalar bile, eşi başörtülü olduğu için, “Sayın Erdoğan Çankaya’ya çıkmamalı, asker türbandan dolayı Çankaya’yı protesto eder” diyorlar.
Bir yandan “kadınların okutulması”, “cehaletle mücadele edilmesi” gerektiği söylenirken, diğer yandan okula başörtüsüyle gelen kız çocukların okula girmesi yasaklanıyor. Bu çelişki görmezden geliniyor. Oysa, bu kızların eğitim ve öğrenim hakkının ellerinden alınması, insan hakları ve hukuk devleti ile bağdaştırılamaz. Zira, Anayasanın 42. maddesi, “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz” diyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 26. maddesi “herkesin eğitim hakkı vardır”, 18. maddesi “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir” hükmü yer alıyor. Bu maddelerin altında Türkiye’nin de imzası var.
Erdoğan, grup toplantısında “başörtülülere uygulanan ayrımcılık”tan hiç söz etmiyordu, ancak kulislerde gazetecilere konuşan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, “Kadın eğer başı örtülü olduğu için farklı muameleye maruz kalıyorsa, eğitim hakkı elinden alınıyorsa, burada düpedüz kadına yönelik şiddet vardır” diyordu. (Vakit,6.3.2007)
Çubukçu, eğitim hakkının engellenmesi konusunda hukuk ihlâli olduğunu kabul ediyor, başörtüsünü yasaklayan hukukî bir düzenlemenin olmadığını söylüyor. “Yasağın kaldırılmasını talep etmek meşrûdur. Gayr-ı meşru olan yasağın hukuka rağmen fiilen sürdürülmesidir” diye ekliyor. Bakanın bunu kabul etmesi olumlu bir gelişme, ancak bu ayrımcılığı kaldıracak olan onun da içinde bulunduğu hükümettir.
Mazlum-Der Cumartesi günleri Türkiye’nin değişik bölgelerinde yasağın kalkması için aylardır, yağmur, kar, soğuk demeden eylem yapıyor. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan, bu eylemlere gidip veya bir temsilcisini gönderip, “Siz neyi protesto ediyorsunuz?” diye sormadı. Peki, onların sorunlarına çare olma konusunda çalışma yapılamaz mı? Elbette yapar, ama “gerginlik çıkmaması(!)” adına yapılmıyor…
Yasağın kalkması konusunda “toplumsal mutabakat” olduğunu kabul ediyor Bakan Çubukçu… Şimdi “Hadi çözün o zaman” denilse, hemen bahane hazır… “Hele bir cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerginlik olmadan bir atlatalım...” Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da “Seçim yaklaşıyor, seçime kadar da bir gerginlik olmasın” mazeretinin arkasına sığınılacaktır. Görülen o ki, bu durum 4.5 senedir olduğu gibi böyle devam edip gidecektir… Tâ ki, seçime kadar… Seçim de millet “toplumsal mutabakatı”nı gösterir mi, artık bekleyip göreceğiz.
Madem toplumsal mutabakat da var, sayısal çoğunlukta… O zaman haydi bu ayrımcılığa son vermeye… Madem yasağın kanunsuz olduğu söyleniyor. O zaman başörtüsünü serbest bırakan kanun çıkarın…
Şu da unutulmamalı. Birileri bu yasağı unutsa da, unutturmaya çalışsa da bu işin ıztırabını çeken onbinlerce başörtüsü mağduru unutmuyor. Unutturmaya ve uyutmaya çalışanlara duyurulur…
10.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|