Bir dönemler MİT raporları uçuşuyordu. Şimdi ise andıçlar dolaşıyor ortalarda…
Askerler, ‘andıç’ı sızdıranı araştırıyor. Başbakanlık ise, köstebeği bulmanın peşinde.
Hiçbiri, “Biz andıç hazırlamadık” demiyor. Diyenlere de zaten kimse inanmıyor. Çünkü daha yayınlanmamış andıçlar var. Herkes zulasındakini sağlam tutmaya çalışıyor.
Hangi gazete hangi ülke istihbaratının etkisi altındadır, hangi yazar, hangi ülkelerin istihbaratlarına yakındır gibi yapılan çalışmadan, cinsel tercihlere, hatta gazetecilerin hangi istihbarat örgütüne yakınlığına kadar, önüne gelen andıç düzenlemiş.
Eğer bu kavga şiddetlenirse, bir bir ortaya sürülecekler.
Peki bu andıçlamanın arkasında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde asker ile hükümeti karşı karşıya getirme senaryosu yatıyor mu?
Kimi büyük, kimi küçük hesaplar seziliyor. Ancak hükümet de asker de andıçtan dolayı kapışacak kadar dolduruşa açık değiller.
Nokta dergisinde yayınlanan andıçtan Genelkurmay önünde verilen zarfın kokuları geliyor.
Başbakanlığın andıcı ise tuhaf bir şey. Komik mi desem, yoksa kaderin bir cilvesi mi desem… Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Saray entrikası demek daha doğru olur herhalde.
Bir danışmanın başka bir danışmandan intikam operasyonu bu.
Gözden düşen cariyelerin, yeni gözdeyi çelmeleme operasyonu gibi birşey.
Hem de can düşmanı ile işbirliği yapmak suretiyle.
İşte bu yüzden Ankara’daki bazı ilişkilerden nefret ederim.
En birinci adamı gözüküp, ayrıldıktan birkaç gün sonra, can düşmanı ile işbirliği yapıp, ekmeğini yediği insanın aleyhine çalışan tiplere şahit olduk zaman zaman.
Bu, profesyonel danışman-siyasî, bakan-bürokrat çalışmasından öte bir durumdu.
Bir bakanla çalışan danışman ya da bürokrat elbette ki bir başkasıyla da çalışabilecek. Hayat da devam ediyor, görevler de.
Ancak bir süre önce sır kâtibi gibi yanında bulunduğu kimsenin çanına ot tıkamak için şeytanla işbirliği yapanlar, sırlarını rakibine ulaştırıp makam kapmaya çalışanlar, ya da yeni gözdeyi çelmelemek için olmadık entrikalara girenler hep var oldu.
Bu açıdan kokuşmuş, Bizans entrikaları az değildir başşehirde…
***
Bir gazeteci bir bakanı ziyarete gidiyor. Ecevit’in hasta yatağında olduğu günler.
Giden o gazeteci, bakana, Ecevit’le ilgili yakışıksız bir lâf ediyor. Bakan bunun üzerine ayağa kalkıyor ve bütün siyasî kariyerini başbakanlığı döneminde Ecevit’e yakın olmaya borçlu olan o gazeteciye, “Başbakanken peşinden koşuyordun. Birilerinin mesajlarını taşıyordun” deyip kapıyı gösteriyor.
Bu yüzden andıçlar ortaya çıkınca köstebeklerin çok uzaklarda aranmaması gerektiğini düşünmüştüm.
***
Yıllarca Enver Ören’in Ankara Temsilcisi olup, içtiği su bardağının kalan yarısını başına dikmekle iftihar eden tipler bugün, “Türban aleyhine konuştuğum için benim programımı kaldırdılar” diye ortalarda dolaşmıyor mu?
Başörtüsü aleyhinde konuştuğunu söyleyerek birilerine sığınmaya çalışıyorsun da, peki senin eşinin başı açık mı?
Başbakanın yakın çevresi tarafından sağda, solda gazetelerde iş bulmaları sağlanan tipler de bugünler de başbakanın harim-i ismetinde olanları yazmanın peşindeler.
İnsan önce çiğ yemeyecek ki, karnı ağrımasın.
Başbakanın basın danışmanları tarafından işe yerleştirmeyi onuruna yediriyorsun, sonra çıkıp büyük gazeteci havalarında geziyorsun.
Maalesef bu tür tipler çoktur bizim Ankara’mızda.
Bence ahlâksızlık tek taraflı değil.
Bu açıdan askerle hükümetin andıç üzerinden rejim kavgasına girmesine gerek yok.
Yapılacak olan köstebeği araştırmanın yanı sıra, andıç ahlâksızlığına da bir son vermek.
Eğer Genelkurmay, savaş planlarını, istihbaratını, ordu yönetimini de andıç gibi yapıyorsa, vay halimize.
Eğer başbakanlık basına bilgi notundaki gibi ülke yönetimine hangi içkiyi içti zaviyesinden bakıyorsa, tüh ki tüh bu çapsızlığa.
Biz de akrediteden ziyade embedded tipi gazeteci çok.
Daha çok Irak savaşından sonra duyulmaya başlandı embedded yani iliştirilmiş gazeteci tipi.
Irak’ta görev yapacak gazeteciler çok önceden seçildi. Bunlar askerî karargâhlarda kaldı ve yazdıkları haber ve yorumlar kontrol edildikten sonra yayınlanmasına izin verildi. Bu tür ilişkiyi başta hem o gazeteciler ve kurumları kabul etti, hem de ABD.
Biz de de kalemini askerin emrine, liderin cebine ya da iktidarın hizmetine sunmaya hevesli çok sayıda embedded gazeteci var.
Hatta kimi zaman onların attıkları taklalar, bu andıçların yanında bile hafif kalır.
Sakın ola ki, bu tür taklacı gazeteciler olmasın bu andıçların arkasında…
12.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|