Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı ve
Mehmet Âkif
Araştırmaları
Merkezi Başkanı D. Mehmet Doğan, TBMM
Başkanlığına ve Başbakanlığa
müracaat ederek, İstiklâl Marşının kabul edildiği 12 Mart'ın yani
bugünün, "İstiklâl Marşı Günü" olarak ilân edilmesi
yönünde
düzenleme
yapılmasını istedi. Siyasilerin daha
önce sözlü olarak bu isteğe olumlu
cevap verdiklerini hatırlatan Doğan, resmî taleplerine de aynı duyarlılığın gösterilmesini
bekliyor. Doğan ile İstiklâl Marşı günü ve hatırlattıklarını konuştuk.
*Müracaatınızı yeni mi yaptınız?
Aslında bu konuyu epey zamandır sözlü olarak gündeme getirdik. Daha önceki yıllarda Meclis Başkanı ziyaretlerinde konuşuldu. Tabiî siyasilerin hafızası biraz sınırlıdır. O günlerde biraz cazip geliyor. Aradan birkaç gün geçince unutuluyor. Yıldönümlerinde tekrar hatırlanıyor. Bu sefer, müracaatımızı yazılı hale getirdik.
*Şu ana kadar herhangi bir cevap alabildiniz mi?
Biz daha önce Meclisin şanına yakışır şekilde görünür bir yerde İstiklâl Marşı anıtı yapılmasını istedik. Onun için de epeyce çaba sarfettik. Sonunda kabul ettiler. Daha sonra bu adımı attık henüz bir cevap ulaşmadı.
*12 Mart'ın "İstiklâl Marşı Günü" ilân edilmesindeki amacınız neydi?
İstiklâl Marşı resmî millî marştır. Anayasada değiştirilemez olduğu beyan edilmiştir. Bizim için aynı zamanda tarihî değeri olan bir metindir. TBMM tarafından kabul edildiği 1921 yılı Türkiye’nin en muhasaralı zamanıdır. Böyle bir zamanda kabul edilmiş, aradan da bu kadar zaman geçmiş. Şimdi biz diyoruz ki, bu aslında kutlanması gereken bir şey. Bunu zaten gönüllü kuruluşlar, sivil toplum yapıyor. Yapmaya çalışıyor. Biz de 30 yıla yakın bir zamandır İstiklâl Marşının yazıldığı Taceddin Dergâhında bunu yapmaya gayret ediyouz. Buna resmî bir hüviyet verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. TBMM iki maddelik bir kanun ile bunu kabul edecek.
*Bu o kadar zor bir şey değil?
Çok kolay bir şey. Eğer İstiklâl Marşı Günü resmen kabul edilirse devletin bütün birimleri bunu kutlamak zorunda. Sivil toplum bunu bir taraftan yapabilir, ama resmî olarak da yapılması çok önemli. İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif'e sempati duyan bazı okul müdürleri bunu zaten yapıyor.
*Kişinin tercihine kalmış yani?
Tabiî. Eğer kanun çıkarsa tercih olmayacak, herkes o günü bir şekilde değerlendirmek durumunda kalacak. Bunu sağlamak istiyoruz. Öbür türlü gönüllü kuruluşların gücüyle halledilebilecek işler değil.
*Türkiye'de bir çok gün var zaten…
İstemediğiniz kadar.
* İstiklâl Marşı için neden bugüne kadar böyle bir adım atılmamış?
İstiklâl Marşı çok önemli, ama bu günün tatil ilân edilmesini istemiyoruz.
*Daha önce "Kendi kimliğini doğru tanımlamak için üzerimize düşeni yapmıyoruz" şeklinde bir açıklamanız vardı.
Doğrudur.
*Nedir peki kimliğimiz?
İstiklâl Marşında bunun tarifi var. İstiklâl Marşı sıradan bir metin değil, bizim en çok mutabık kaldığımız metin. Bugün Türkiye’deki problem şu; Türkiye'nin resmî metinleri başka şeyler söylüyor. Anayasası, kanunları… İstiklâl Marşının da söylediği bir şey var. Bizi tarif ederken anayasa ve kanunlar bir şey söylüyor İstiklâl Marşı da bir şey söylüyor. Anayasa da İstiklâl Marşını "dokunulamaz" ilân ediyor. Demek ki Anayasayı yapanlar tarafından İstiklâl Marşında söylenenlerin de reddedilemeyecek bir tarafı var. Millet için ise İstiklâl Marşı öncelikli.
*Neden?
1924'ten beri kaç kere anayasa değiştirdik? Son 15 yıldan beri AB çerçevesinde bir çok değişiklik yapıldı. Buna karşı İstiklâl Marşının kabul edilişinin ardından 86 yıl geçti hâlâ canlılığını koruyor. Oradaki tanımlamalar bizi daha gerçekçi anlatıyor. Çünkü Mehmed Akif, milletimizin hem tarihî derinliğini çok iyi biliyor, hem de o sırada yaşananların içinde bizzat bulundu. Milletin maneviyatını kuvvetlendirmeye çalıştı. Bunu hem vaazlarla, konuşmalarla hem de yazı ve şiirleriyle yaptı. Balkan Harbinde Cenk Türküsü diye bir marş yazdı. Bütün Çanakkale edebiyatı bir tarafa, Mehmed Âkif'in Çanakkale Şehitleri şiiri bir tarafa.
Kendisine bir vazife verildi. Yarışmaya girmedi. İstiklâl Marşını yazdı. Akif, İstiklâl Marşını yazarken kimliği, kişiliği, fikirleri herkesin malumu idi. Meselâ Mehmed Âkif—benim bildiğim—Ankara'ya dâvet edilen tek şair. Ankara'ya geldi ve dönemin resmî gazetesi TBMM finansmanı ile çıkan Hakimiyet-i Millîye gazetesinde haber yapıldı. Haberin başlığı "İslâm şairi Akif Bey idi." Bütün metinde de onun nasıl bir İslâm şairi olduğu ulvî, yüce değerleri için mücadele ettiği, şiirlerinde nasıl böyle değerleri dile getirdiği övülüyor.
Daha sonra Burdur milletvekili oldu. Kayıt defterine herkesin mesleği yazılıyordu, doktor, tüccar, müftü gibi. Mehmed Akif için "İslâm Şairi Mehmed Âkif" diye yazıldı. Mehmed Âkif'in bu kimliği ile İstiklâl Marşını yazması istendi. O da ne düşünüyorsa, neye inanıyorsa dosdoğru yazdı. Hatır gönül için fikirlerini değiştirerek bir eser ortaya koymadı. Ve ortaya koyduğu eser TBMM'nin tasvibini aldı. TBMM'de bulunan herkes Mehmed Âkif gibi görüşlere sahip değildi. Ama Âkif'in yazdığı eseri kişiliğini bilerek kabul ettiler. Bu çok önemli.
* Mehmed Âkif'in kişiliğinde somutlaşan olgunun aslında milletin kimliği olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette. Bunu Mehmed Âkif'in yazmasını istediler, yoksa o yazmak istemedi. Sürekli ısrar üzerine ve arkadaşı Hasan Basri Beyin söz vermesi üzerine yazmayı kabul etti ve iki günde yazdı. Âkif gibi zor şiir yazan birinin iki günde yazması demek ki onun zihninde bunun olduğunu gösteriyor. Ortaya konulan metin itibariyla çok açık konuşuyor. Âkif, kişilik itibariyle de zaten çok açık konuşan birisi. Bütün bunlar bilinerek kabul edildiği için İstiklâl Marşı sonradan ne olursa olsun, Türkiye'deki zihniyette ne gibi evrilmeler, devrilmeler olursa olsun devam etti. Nasıl ki bayrağımızda Hilâl var. Hilâl aslında bayrağa Allah yazmamak için konulmuş bir semboldür. Çünkü hilâl ile Allah kelâmının ebced hesabındaki değeri 66'dır. Yıldız ise Peygamber Efendimizin (asm) adı Muhammed yazılışının stilize edilişidir.
Ama bugün nasıl hiç kimse "Bayrak dinî sembolleri ihtiva ediyor" diyemiyorsa, İstiklâl Marşı da böyle. Burada hem millet olarak tarifimiz var, hem bizim bu toprakla ilgili bağlarımız anlatılıyor. Aynı zamanda da bütün direniş unsurları iman kavramı etrafında ifade ediliyor. Mehmed Âkif açıkça bu şiirde bayrağı nasıl bağımsızlığın sembollerinden biri olarak kabul ediyorsa ezanı da böyle bir sembol olarak kabul ediyor. O yüzden İstiklâl Marşının mânâsını, muhtevasını, yazıldığı şartları, onu yazan büyük şahsiyeti dikkate alarak bugünün iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
*Bugüne kadar 12 Mart'ın gün olarak ilân edilmemesinin sebebi resmî görüşün İstiklâl Marşındaki mânâya uzak duruşu olabilir mi?
Yani o ihtimaller de vardır tabiî. Ben onlar üzerinden konuşmak istemiyorum. Olabilir. Bu da bizi çok fazla ilgilendirmiyor. İstiklâl Marşının lâyık olduğu ilginin gösterilmesini istiyoruz.
*Devletin de buna sahip çıkmasını istiyorsunuz?
Elbette ki. Bu marşı resmî olarak kabul eden devlet. Millet bunu benimsiyor, ama devletin de millî marşı.
*İçinde bulunduğumuz durumu dikkate alarak soruyorum: İstiklâl Marşı bugün yazılsaydı nasıl karşılanırdı? Bir irtica suçlaması ile karşı karşıya gelebilir miydi?
Ona cevap vermeyeyim de… Mehmed Âkif, "İstiklâl Marşı bir daha yazılamaz. Ben de bir daha yazamam. Allah bir daha yazdırmasın" diyor.
*Taceddin Dergâhı'nda durum pek iç açıcı gibi görünmüyor herhalde?
Taceddin Dergâhı Hacettepe Üniversitesi'nin alanında bulunuyor. Fakat orayı iyi kullanmıyorlar. Genellikle açık olmuyor. Bakmıyorlar. Ama bırakmak da istemiyorlar. Çünkü bıraktıkları zaman o sahayı terk etmiş gibi olacaklarını düşünüyorlar. Dergâhın etrafına yüksek katlı binalar yaptılar. Biz onların inşaatını önce durdurduk. Yıllarca sürüncemede kaldı. Fakat sonunda galiba belediye ile anlaşmışlar. Ne tavizler verildiğini bilmiyoruz, ama belediye ruhsatsız ve kanun dışı yapılmış olmasına rağmen o binayı yasallaştırmış. Orada bir de Taceddin Camii ve karşısında Ankara'da nadir eser olan Karacabey Camisi var. İki cami ve dergâhın arasına 11 katlı bir bina yaptılar. O bina camiyi çatlattı. Şimdi baştan sona yeniden yapılıyor. Tarih ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, binanın kanunsuz olduğunu beyan etti. Mahkeme bunu yapanları cezalandırdı. O zaman rektör olan Yüksel Bozer ceza aldı, fakat yaş haddinden cezadan kurtardı. Altındağ eski belediye başkanı ceza aldı, ama yani tabiî aradan zaman geçince meşrûlaştırdılar.
*Bilinçli bir görmezlikten gelme mi var? Ne gerekli özen gösteriliyor, ne de bu işi yapacak olanlara teslim ediliyor?
Kısaca sen özetledin. Öyle.
*Bu soruyu da cevaplar mısınız bilmiyorum ama yine de soruyorum: Son zamanlarda 10. Yıl Marşı çokça çalınmaya başlandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
10. yıl marşının bir kıymet-i harbiyesi yok. Cumhuriyetin 10. yılında para vererek iki şaire yazdırılmıştır.
* İstiklâl Marşına gösterilmesi gereken ilgi 10. Yıl Marşına mı kanalize edilmek isteniyor?
10. yıl marşı ideolojik ihtiyaçlara cevap veriyor. Bir takım ideolojik seçimi olanlar 10. yıl marşına çok fazla ilgi gösteriyorlar. Ama Mehmed Akif'in İstiklâl Marşı ideolojik ihtiyaçları değil, milletin aidiyet unsurlarına, kimliğine yönelik bir metin olarak ortaya konulmuştur. Mehmed Akif hiçbir ismi, cismi zikretmeden bu marşı yazmıştır. Doğru olan da budur zaten. Çünkü millet kalıcıdır, şahıslar gidicidir.
* İstiklâl Marşı daha birleştirici bir marş olarak değerlendirilebilir mi?
Elbette öyle. Milletin en büyük mutabakat metni bence.
[email protected]
|