Yakın tarih konusu her açıldığında, milletten gizlenen bilgilerin olduğu anlaşılıyor. Gizlenen, unutturulan ‘yazar’lardan biri de Fatma Aliye Hanım. Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olan Fatma Aliye Hanım, başka bir ‘Fatma,’ Fatma K. Barbarasoğlu’nun yazdığı yeni bir eserle gündeme geldi.
Sosyolog Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, yazdığı biyografi romanı ‘Uzak Ülke / Fatma Aliye’ ile Türk edebiyatının ilk kadın romancısını tanıtıyor. Eserlerinde kadın problemlerine eğilen Fatma Aliye, okumak ve yazmak için büyük çaba harcayan ancak daha yaşarken unutturulan bir kadın. 2007’yi ‘Fatma Aliye yılı’ ilân eden Fatma K. Barbarosoğlu, Star gazetesinden Fadime Özkan’ın sorularını cevaplandırmış. (13 Mart 2007)
Önce “Fatma Aliye kimdir?”in cevabını alalım: “Ünlü tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın büyük kızıdır. İlk hayır derneğini kuran kadın aynı zamanda. Felsefe ve tarih bilgisi dönemi için mükemmel özellikler gösteriyor. 1862-1936 yılları arasında yaşadı. Bütün İslâm dünyasının ilk roman yazan kadınıdır Fatma Aliye Hanım.”
Peki, bu yazarımız niçin unutulmuş? Cevabı Barbarasoğlu’ndan: “Bırakın sıradan insanları, daha dün ölmüş Fatma Aliye’yi edebiyat hocaları bile bilmiyordu. (...) Ki Fatma Aliye Hanım’ın kitapları İngilizce, Fransızca ve Arapça’ya çevriliyor, dünya sergilerine katılıyor. Unutulmayı o tercih etmedi. Cumhuriyet kuşağı onun zihin yapısını kendine uygun bulmadı. Babası ile birlikte o da tasfiye edildi. Üstelik bu tasfiye sadece Fatma Aliye Hanım’a mahsus değildir. Eserleri Osmanlıca yayınlanmış bütün kadın yazarlar, unutuluşun kollarında saklı kalmıştır. (...) Cumhuriyet, Fatma Aliye gibi muhafazakâr kadınları istememiştir evet, ama Nezihe Muhittin’i de, Suat Derviş’i de istememiştir. Sanılanın aksine, Cumhuriyetin mimarları, kişilik sahibi erkekleri de, kadınları da istememiştir.”
Tesettür konusundaki ‘gevşeme’ ile ilgili soruları da cevaplandıran Barbarasoğlu, göz ardı edilen bir gerçeğe de dikkat çekiyor: “Çünkü dindarların manevî açıdan şarj olmalarını sağlayacak bütün kurumlar, laikliği tehdit eden odaklar olarak değerlendiriliyor. İmanı tazeleyecek hallerden mahrumuz.”
Medyadaki ‘başörtülü kadın yazar’ların hep tesettür konusunu yazdıkları şeklindeki değerlendirmeyi de haklı bulmayan Barbarasoğlu, ‘laikçi’ yazarlara dokundurmuş: “Başörtülü kadınların dertlerini yazacağım elbette. (...) Fakat şu an medyada yazan laikçi yazarlara bakın, dinî konulara saldırmasalar ne yazacaklar? Hiç. Oldukça sığ bir bakış açısı ile ekleme kökleme yazılar yazıyorlar. Hepsi bu.”
Kamuoyu, bir vesile ile Türk edebiyatının ilk kadın romancısı Fatma Aliye Hanımı tanıdı. Peki, diğer unutturulan yazar, siyasetçi ve devlet adamlarımızı kim, nasıl tanıtacak? Onları tanımak için de asırlar geçmesi mi beklenecek? Şu tesbite ‘muhibbanlar cemiyeti’, ne cevap verecek: “Eserleri Osmanlıca yayınlanmış bütün kadın yazarlar, unutuluşun kollarında saklı kalmıştır. (...) Sanılanın aksine, Cumhuriyetin mimarları, kişilik sahibi erkekleri de, kadınları da istememiştir.”
“Yakın tarih doğru öğretilmeli” deyince itiraz edenlerin işi zor görünüyor...
15.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|