|
|
Ne projeci milletmişiz be!
Başvuruların son ayı olunca, her türden resmî ya da özel eğitim kurumu AB projelerine başvurmak için ortak olmak ya da orta bulmak için çalışıyor. Benim de üyesi olduğum “europroject”, “grundtvig-partners” gibi mail gruplarında AB üyesi ülkelerden okullar ve diğer kurumlar ortak arıyorlar. İlk ve orta dereceli okullar “Comenius” projeleri için, meslekî ve teknik okullar “Leonardo” özel eğitim kurumlarından özellikle dershaneler, dil okulları, kişisel gelişim merkezleri gibi yetişkin eğitimini hedefleyen kuruluşlar da “Grundtvig” projelerine katılmak için kolları sıvamış durumdalar.
2003 yılında AB eğitim ve kültür projelerine katılmaları için teşvik edilen eğitim kurumları daha yeni yeni uyanıyor. Her yıl AB’nin eğitim bütçesine belirli bir ödenek ayıran Türkiye, bu parayı projelerle geri almak için henüz yeni yeni çırpınıyor. Eğitimciler kış uykusundan yeni uyanıyorlar.
Uyandık ya, bizim millet ne projeler üretiyor bir bilseniz. Bunları söz konusu gruplara atılan maillerden görüyorum. Türkiye’nin Kars’ından İzmir’ine, Yozgat’ından Aydın’ına kadar hemen her ilden okullar bir gayret içine girmişler bile. Daha önce yalnızca AB üyesi ülkelerin yaptıkları projelere ortak olan okullarımız, şimdi bu projelerin tadını aldığından mıdır nedir, kendileri proje üretip AB ülkelerinden okulları peşine takıp koordinatör okul oluyorlar. Tüm bunlar sevindirici elbette...
***
OKS kalkacak, darısı ÖSS’nin başına
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik eğitimde devrim yapıyor gözüküyor. Sınavların biri kalkıyor, diğerleri başlıyor. OKS sınavı da tarih olurken, yerine her yıl yapılacak seviye belirleme sınavları geliyor. Bütün bunlar iyi bir şey mi, bunu her zaman olduğu gibi sonuçlarına bakarak söyleyeceğiz. Bu da uzun değil, yaklaşık beş-on yıl sonra olur! Olan da arada kalan nesillere olur.
İşin şakası yok elbette. Şu ülkede değişim diye diye öyle değişimler oluyor ki, değiştirenler bile şaşıyor bu işe bir zaman sonra. Oysa bir değişim kararını vermeden önce uzman mutabakatı sağlamak gerekiyor. Bilmiyorum, belki Bakanlık bunu sağlamıştır. Elbette kalkıp da birkaç eğitim köşe yazarına soracak değil ya! Sonra da tartışmaya açmalı kararlarını.
“Sen ne düşünüyorsun?” diye soracak olursanız, diyeceğim şudur: Şahsen yalnızca sınavlar üzerinde değişiklikler yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü sınavlar sonuçları ölçen enstrümanlardır. O halde sonuçları ortaya çıkaran sebepler üzerinde, yani sistem üzerinde çalışmak gerekiyor. Benim arzım; yalnız sınavlar üzerinde değişiklik değil, esas sistem üzerinde değişiklik öngörmekteyim. Sistem normal olsa sınavlar da öğrencileri eleme amacıyla değil, yönlendirme amacıyla kullanılırdı. O halde, yönlendirmeye dayalı sınavsız bir eğitim sistemine ne dersiniz? Dershanelere fırsat tanıyan ve insanların kaygıları üzerine konuşlandırılmış bir sistem üzerinde yapılacak değişikliklerin altı boş.
Özetle, Bakan Hüseyin Çelik kendi parti programlarında da yer alan “eğitimin yerelleştirilmesi” konusuna eğilmelidir. Köy okullarının yönetimini köy muhtarlarına, şehir okullarının yönetimlerini de seçilmiş “eğitim kurullarına” devreden bir sistem, emin olun Ankara yönetiminden daha yararlı olacaktır. Hem sonra, bu okullardan mezun olacak öğrencilerin hangi okullara nasıl gireceğine, bırakın onlar karar versin.
Gelin semerle uğraşmayalım.
|
B. Sait ÇİFTÇİ
13.03.2007
|
|
Çocuklarınızı tacizden nasıl koruyabilirsiniz?
Okulda çocuğunun akran istismarına ve rahatsız edilmeyle karşılaştığını ya da bunu diğer arkadaşlarına yaptığını öğrenen ebeveynler büyük panik yaşamaktadır. Bu durumu fark eden yetişkinlerde kızgınlık, şaşkınlık, pişmanlık duyguları ortaya çıkmaktadır. Akran istismarı; o anda daha güçlü olan kişi ya da grupların daha güçsüz olan kişiye birden fazla olmak üzere rahatsız edici davranışlarda bulunması ve incitmesidir. İstismar, vurma gibi şiddet içerebileceği gibi, sözel (lâkap takma, dalga geçme vb) de olabilir. Bazen eşit güçte öğrenciler arasında bir konuyla ilgili bir kez tartışma yaşanabilir, bu durum istismar değildir.
Öğrencinin akran istismarı ve
rahatsız edilmeye maruz kaldığı nasıl anlaşılır?
Çocuk, okula gitmek istemez ve pek çok bahane üretir. Zaman zaman okuldan kaçar. Derste yeterince etkin değildir, başarısızdır. Kendine olan güveni zayıftır. Sürekli tetiktedir, geceleri uyuyamaz, kâbuslar görür ve içine kapanır. Sıkıntılarını çevresine anlatmak istemez. Sinirini kendinden küçük çocuklardan ya da kardeşlerinden çıkarmaya çalışır. Asabidir. Vücudunda sebebini söylemediği çizikler, morluklar vardır. İstenmedik davranışlarda (rahatsız eden arkadaşlarına vermek üzere para çalması ya da yalan söylemesi vb) bulunur.
Ebeveynler çocuğa nasıl yaklaşmalıdır?
Öncelikle yetişkinler, çocuğu dikkatle dinlemeli ve yanında olduklarını çocuğa hissettirmelidirler. Ona verilecek öneriler mantıklı olmalıdır. ‘Sen de ona vur, senin elin armut mu topluyor?’ gibi öneriler, çocuğun daha fazla istismara uğramasından başka bir işe yaramaz. Öğrencinin bulunduğu ortamdan ve o arkadaşlarından uzaklaşması, yeni arkadaşlar edinmesi tavsiye edilebilir.
Aynı davranışların devam edip etmediğini çocuğa sormak gerekir. Olaylar ne zaman, nerede yaşandı? Kaç kişilerdi, gören oldu mu ve bu konuda bir şey yapıldı mı? Okul yönetimiyle konuşmak ve işbirliği içinde olmak çok önemlidir. Öğretmenle görüşmeli ve neler yapılabileceği hakkında görüş birliğine varılmalıdır. Okulun rehberlik servisi de bu sürece dâhil edilmelidir. Toplantılarda soğukkanlı olmak ve neler yapılabileceğini önceden düşünmek faydalı olacaktır. Gerekirse bunlar not alınmalıdır. Öğretmen de aileler gibi istismarı fark edememiş olabilir. Durumun soruşturulması zaman alır. İlk aşamada neler yapılması gerektiği ve adımlar belirlenmelidir. Çocuğunuza istismar ve rahatsız etme davranışında bulunan çocuklara direkt yaklaşmaktan veya ailesiyle kendi aranızda durumu çözmeye çalışmaktan kaçının. Bu davranışlar genellikle olayların daha karışık ve içinden çıkılmaz bir hal almasına sebep olmaktadır. Çocuğun karşılaştığı sorunları güvendiği öğretmenleriyle paylaşması teşvik edilmeli ve okulla işbirliği koparılmamalıdır.
Benim çocuğum başkalarına karşı rahatsız
edici davranışlarda bulunuyorsa?
İstismara uğrayan çocuğa ya da ailesine doğrudan yaklaşmayın. Akran istismarına uğrayan ya da başkalarına yapan öğrencileri okul idaresine bildirin. Çocuğunuzun bu davranışını savunmaya çalışmayın ve diğer velilerden bu konuda destek almaya çabalamayın. Çocuğunuza arkadaşlığın güzelliğini ve empatiyi anlatın. İstismarın ne kadar kötü bir şey olduğunu izah edin. Ailenizde de benzeri davranışların yaşanmamasına özen gösterin.
Saldırgan çocuklarda dayakla
cezalandırma işe yaramaz
Saldırgan çocuklar, duygusal olarak diğer arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle iletişim kuramazlar. Saldırganlık, okulda itişip kakışmak ya da küçük atışmalardan daha ciddî ve sürekli bir durumdur. Bu çocuklar saldırganlık yönlerini, diğer öğrenciler üzerinde üstünlük sağlamak amacıyla kullanırlar. Saldırgan özellikler sergilediğinde çocuğun istedikleri yerine getirilmemelidir.
Dayakla cezalandırıldığında çocuk daha da sinirli olur ve başkalarına zarar verebilir. ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinde bulunan Duke Üniversitesi Çocuk ve Aile Politikaları Merkezi araştırmacıları tarafından farklı kültürel değerlere sahip altı ülkede gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre, hangi kültürel ortamda olursa olsun dayak yiyen çocuklarda şiddet eğilimi daha fazla olurken, endişe oranlarının da arttığı tesbit edildi. Araştırmacılar, çocuklara uygulanan dayak ile çocuklarda şiddet ve endişe bağıntısının, dayağın kültürel olarak genel kabul gördüğü Kenya’da en düşük olduğunu belirlerken, bu bağıntıyı en yüksek oranda şiddet karşıtı Budist öğretinin yaygın olduğu Tayland’da tesbit ettiler. Bu çocukların grup çalışmalarına katılması teşvik edilmeli, isteklerini şiddet yerine konuşarak ifade etmesi öğretilmelidir.
Okulda, çocukların eğitime sağlıklı biçimde devam edebilmesi için okul ve aile işbirliği çok önemlidir. Bilinçli olmak, öğrencileri doğru gözlemlemek faydalı olacaktır.
Yararlanabileceğiniz Kaynaklar:
www.sofweb.vic.edu.au - www.kidscape.org.uk
[email protected]
|
Mustafa OĞUZ
13.03.2007
|
|
Eğitim dünyasından haftaya bakış
* Danıştay, lisansüstü eğitim amacıyla yurt dışında veya yurt içinde başka bir üniversiteye gönderilenlerin, sınav şartı aranmaksızın, açıktan atanmalarını öngören, Devlet Personel Başkanlığı Tebliği’nin yürütmesini durdurdu. Danıştay 8. Dairesi de, söz konusu kanunun 1. ve 2. maddelerinin Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddî bularak, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi. Daire, Anayasa Mahkemesi’nce karar verilene kadar, tebliğin ve ilgili genelgenin bazı bölümlerinin yürütmesini durdurdu.
* TBMM Sağlık Alt Komisyonu’nda hazırlanan yasa taslağına göre, çocuklara kokulu kalem, silgi ve benzeri kırtasiye malzemelerinin satışına yasaklama getiriliyor. Yasa teklifi bu şekilde kanunlaşırsa, okul çağındaki çocuklar, uçucu ve bağımlılık yapan maddelere karşı koruma altına alınmış olacaklar. Çocuklarda bağımlılığa yol açabilecek, yapıştırıcı, kokulu olarak üretilen kalem, defter, silgi gibi uçucu organik bileşikler ihtiva eden kırtasiye malzemeleri, hangi amaçla olursa olsun çocuklara satılamayacak, eğitim ve öğretim faaliyetlerinde kullanılamayacak. Bu ürünlerin üretildiği işletmelerde çocuklar çalıştırılamayacak; aykırı hareket eden işletmelere her bir çocuk için 500 YTL idarî para cezası verilecek.
* Kaldırılması düşünülen OKS’de bir dizi değişikliğe gidildi. Bakan Çelik yeni gelecek sistemin ayrıntılarını verdi. İlköğretim başarı puanı, toplam puanı yüzde 7 oranında etkileyecek. Ayrıca, öğrenciler elektronik ortamda bir sefere mahsus olmak üzere 20 maddelik bir tercih yapacak. Daha sonraki yerleştirmelerde bu liste kullanılacak. Tercihler yapılırken randevu sistemi esas olacak. Yığılmaların önlenmesi için, velilere gün, tarih ve saat verilecek. Öğrenciler, velileriyle bu saatlerde başvurarak, tercihlerini öğretmenler eşliğinde yapacak. Hiperaktif öğrenciler için ise farklı uygulama yok. Millî Eğitim Bakanı Çelik, yeni sisteme yönelik eleştirilerin 10 Nisan’a kadar kendilerine iletilebileceğini söyledi. Çelik, “Seviye belirleme sınavında soru hazırlama sistemi de değişecek. Soru bankaları oluşturulacak. Soru sahiplerine parasal bedeli de ödenecek. Böylece öğretmenler de sürece dahil edilecek. Biz kamuoyunun görüşlerine açığız. Çocuklarımızın ve eğitimin sağlığı için bu bir gerekliliktir” dedi.
* Üniversite mezunlarının kâbusu haline gelen Yurt-Kur kredilerinin dört yıl sonra ödenmesini öngören bir yasa teklifi TBMM’ye sunuldu. Teklif, öğrencinin borcunu normal öğrenim süresinin bitiminden itibaren dört yıl sonra başlamak üzere, kredi aldığı sürenin toplamı kadar sürede ve üçer aylık dönemler halinde kuruma ödenmesini içeriyor. Teklifin mezuniyet sonrası ödeme süresinin kısalığından yola çıkılarak hazırlandığı bildirildi.
* Bakan Çelik, CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın soru önergesine verdiği cevapta, haftalık çalışmalarının belli bir bölümü ders niteliğinde yönetim görevi sayılarak ek ders ücretinden yararlandırılan ve aralarında şube müdürlerinin de bulunduğu bazı Millî Eğitim Bakanlığı personelinin ek ders ücretlerinin artırılmasına yönelik çalışmaların devam ettiğini belirtti. Çelik, 10 il millî eğitim müdür yardımcılığı, 115 ilçe milli eğitim müdürlüğü, 321 il-ilçe millî eğitim müdürlüğü bünyesindeki şube müdürlüğü kadrosunun boş bulunduğunu kaydetti.
* Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), “2006 Yılı Eğitim Göstergeleri Raporu”na göre, Türkiye, OECD ülkeleri arasında kız öğrencilerin eğitime devam etme yaş ortalaması en düşük ülke. Raporda, Türkiye’de kız öğrencilerin ortalama 11.2 yaşına kadar eğitimlerini sürdürebildikleri kaydedildi. Erkeklerin eğitime devam etme yaş ortalamasında da Türkiye sonuncu oldu. Türkiye’deki erkek öğrenciler ortalama 13.3 yaşına kadar eğitimlerini sürdürebiliyor. İsveç, 18.8 yaş ile erkek öğrencilerinde en fazla eğitime devam eden ülke olurken, Türkiye’de kız ve erkek öğrencilerin birlikle ortalaması ise 12.6 yaş olarak gerçekleşti.
|
13.03.2007
|
|
İletişim kurmakta zorlanıyorsanız…
Liseye yeni başladınız ya da şehir dışında üniversite okuyorsunuz… Okulda hiç kimseyi tanımıyorsunuz ve içine kapanık bir yapıdasınız. Aslında eğitimin ilk günlerinde bu durum bütün öğrenciler için geçerlidir. Ama aylar geçtiği halde kimseyle iletişim kuramadıysanız bunun pek çok sebebi olabilir. Öncelikle, sürekli ‘yanlış yapacağım’ diye düşünmekten vazgeçmelisiniz. Diğer arkadaşlarınızın da sizden hiçbir farkı yok. İletişim kurmanın en kolay yolu, tebessüm etmektir. Okula geldiğinizde tanımadığınız arkadaşlarınıza da selâm verin. Zamanla siz onlarla ilgilenmeseniz bile onlar size selâm verecektir. Arkadaşlarınızın ilk konuşmada hemen sizin özelliklerinizi tanıyacağını düşünmek doğru olmaz. İletişim, geniş bir süreçtir. Okul topluluklarına, tiyatro gruplarına, kulüplere üye olun. Buralardaki faaliyetler, iletişim kurmanızı kolaylaştırır. Bu gruplara dâhil olan öğrenciler, yalnızca sınıflarında değil, okul genelinde de popüler olurlar. Sınıfta sıkça söz almaya gayret edin, bilgilerinizi arkadaşlarınızla da paylaşın. Kendinize olan güveninizin yerine geldiğini ve başardığınızı göreceksiniz.
|
13.03.2007
|
|
|
|