Bahattin Şimşek: “Ben mobilya satışı yapıyorum. Yalnız peşin fiyatını ve vadeli fiyatını farklı fiyatlar olarak müşteriye sunuyoruz. Aradaki bu fark faiz olarak mı geçiyor?”
“Allah alış verişi helâl kılmıştır”1 âyet-i celîlesi hükmünce, ister peşin, ister vâdeli olsun; alış-veriş helâldir.
İmam Malik’in mümtaz talebelerinden İbn-i Kasım ile öğrencisi Kadı Sehnûn arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
Kadı Sehnûn, hocasına:
“Yanında bir mal bulunan birisine gelsem ve kaça sattığını sorsam, o da; ‘Peşin elliye, veresiye yüze!’ dese, ben malı veresiye yüze veya peşin elliye almak istesem; bu, İmam Malik’e göre caiz midir?” diye sorunca, hocası İbn-i Kasım:
“İmam Malik’in dediği şudur: ‘Eğer satıcı isterse satar, isterse satmaz; alıcı da isterse alır, isterse almaz durumda olurlarsa caizdir”2 diye cevap verir.
Bir malı, peşin fiatına göre farklı bir fiat isteyerek vadeli satmak veya farkını ödemeyi kabul ederek vadeli almak dört mezhebe göre caizdir.
Vâdeli satışlarda önemli olan; malı satarken peşin şu fiata, veya vâdeli bu fiâta olmak üzere “bir fiat” üzerinde anlaşmaktır, anlaşırken net olmaktır ve bu şarttır. Eğer “bir fiât” üzere anlaşma olmaz; fiât meçhul kalırsa, bu caiz değildir. Meselâ, “Ödeme günün geldiğinde bir bakarız” gibi bir sözle satış da, alış da yapılmaz.
Sonuç olarak; vadeli satışlarda, makul bir oranda vade farkı istemekte bir sakınca yoktur. Burada esas olan, enflasyon veya başka sebeplerle bu vadeden dolayı satıcının zarar görmemesidir. Alıcının da bu makul farkı kabul etmesidir.
***
Erol Bey: “Bir adam bilerek kul hakkı yese, helâlleşmeden kendisine takva nasip olsa, hadislerin hepsini ezberlese, Kur’ân’ı ezberlese, her yıl hacca gitse; hakkını yediği kişiyle helâlleşmeden kul hakkı af olunur mu?”
Bu soruya hiçbir yorum yapmadan; şu hadisler ışığında düşünelim, ölçüp tartalım.
* Allah Resulü (asm) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü haklar sahibine eksiksiz ödenecektir. Boynuzlu koyunun boynuzsuz koyunu boynuzlamasının hakkı bile alınacaktır.”3
* Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “En hayırlınız, başkasının hakkını güzelce ödeyendir.”4
* Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Üç şey iman ahlâkındandır: 1- Öfkelendiğinde yanlış bir şey yapmayan, 2- Sevindiğinde haktan ayrılmayan, 3- Gücü yettiği halde hakkı olmayan şeyi zimmetine geçirmeyen.”5
* Peygamber Efendimiz (asm) ashab-ı kirama şöyle sordu:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?”
Ashab-ı Kiram (ra):
“Müflis, parasını malını kaybedendir” dediler. Allah Resulü (asm) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden müflis, Kıyamet Gününde namazını kılmış, orucunu tutmuş, zekâtını vermiş (ve böylece Allah hakkını ödemiş) olarak gelir. Fakat amel defterinde: ‘Şuna sövdü’, ‘Buna zina iftirası yaptı’, ‘Şunun malını yedi’, ‘Bunun kanını döktü’, ‘Şunu dövdü’ diye yazılı bulunmaktadır. Hasenatının sevabından alınır, şuna verilir. İbadetlerinin sevabından alınır, buna verilir. Eğer üzerindeki kul hakkı ödenmeden önce sevapları tükenirse, alacaklıların günahlarından alınıp onun üzerine verilir. Böylece elinde sevabı kalmaz ve yüklendiği günahlar kendisini ateşe sürükler.”6
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, Âyet:275
2- Hayrettin Karaman, Günün Meseleleri, C.2, S.142
3- Câmiü’s-Sağîr,3/3204
4- Câmiü’s-Sağîr, 1/1284
5- Câmiü’s-Sağîr, 2/1848
6- Riyâzü’s-Sâlihîn, 218
15.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|