Mehmet KARA |
|
Çok bilinmeyenli… |
Geçtiğimiz haftanın üzerinde en çok konuşulan konusu hiç şüphesiz ki, 19-20 Kasım tarihlerinde Lizbon’da yapılan NATO toplantısı oldu. Toplantıda, 54 maddelik NATO Lizbon Zirvesi sonuç bildirgesi imzalandı ve bu çerçevede füze savunma sistemi oluşturulması kabul edildi. Bu proje ABD’nin eski Başkanı Ronald Reagan zamanında ortaya atılmış. İngiltere ile işbirliği yapılarak proje hazırlanmaya başlanmıştı. Amerika aslında kendi topraklarını herhangi bir noktadan vurmayı planlayan füzelerin havada imha edilmesini sağlayan projeyi bundan önceki yıllarda tamamlamış, dünyanın herhangi bir noktasından kendi topraklarına gelecek muhtemel füze saldırılarına yönelik imha sistemini kurmuştu. Bush zamanında bu projeyi daha da genişletip Avrupa’ya uzatmaya karar verildi. O zaman bu proje Rusya’nın itirazı ile hayata geçirilemedi. Obama gelince Amerikan projesi olarak bilinen füze kalkanı projesi yeniden gözden geçirildi, sistemin Avrupa’ya yerleştirilmesine karar verildi. NATO devreye girerek, projenin NATO projesi olmasını istedi. Bunun sebebi de NATO projesi olursa itirazların önüne geçilecek olmasıydı. Neticede proje NATO üyesi ülkelerin tamamının onayı ile imzalandı, ancak sistemle ilgili birçok soru akılları karıştırıyor. Başbakan Erdoğan, muhalefette ve bazı gazetelerde “ciddî bir bilgi eksikliği” olduğunu söylüyor. Doğrudur, hem milletin, hem de söylediği kesimin bu konuda fazla bilgisi yok. Bu bilgi eksikliği ise anlaşmaya imza atanların çok fazla bilgi vermemesinden kaynaklanıyor. NATO devlet ve hükümet başkanlarının ittifakın gelecek 10-15 yılını şekillendirdiği Lizbon Zirvesi’nde alınan kararlar büyük başarı gibi gösterilse de, Türkiye’nin tezlerinin tamamının karşılandığı belirtilse de kafalardaki cevapsız sorular çok fazla. Zirve kararlarında, füze savunmasında kontrol ve komutanın Mart ayında, eylem planının ise Haziran ayındaki NATO Savunma Bakanları toplantılarında ele alınacağı belirtildi. Son toplantıda bu yönde gizli anlaşmalar, bağlayıcı kararlar alındı mı? Bu da merak konusu… Son grup toplantılarında da bu konunun gündeme getirilip “belirsizlikler”e dikkat çekilmesi bunun göstergesi. Başbakan Erdoğan, “Alınan kararlar bizim için son derece tatminkâr olmuştur. Türkiye ağırlığını hissettirmiş, Türkiye’nin vurguladığı konular yerine getirilmiş ve kayda geçmiştir. Füze savunma sistemi tüm ülkelerin hakları savunulacak şekilde kurulmuştur. Hiçbir ülkenin tehdit kaynağı olarak hedef gösterilmemesi konusu özellikle belirtilmiştir” diyordu. Bir de muhalefetin tepkilerine bakalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Füze kalkanı sisteminin Türkiye’de kurulmasıyla, yeni soğuk savaşın cephe ülkesi Türkiye olacak. Bunu Türkiye’de kuracaksın. Nerede kaldı sıfır sorun? Bu füze kalkanı İran için kuruldu, İsrail’i korumayı amaçlıyor. Türkiye için ve NATO için tehdit yoksa neden getiriyorsun füze kalkanını? Hangi sıfır sorundan bahsediyorsun. NATO belgelerinde zaten ülke ismi geçmez, milleti mi kandırıyorsunuz?” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Türkiye, NATO içinde bugün itibarıyla en büyük tehdit kaynağının İran olduğu konusundaki değerlendirmelere katılmış, füze savunma sisteminin bu temelde geliştirilmesine onay vermiştir. Füze savunma sistemi İran’a karşı değilse, hangi potansiyel tehdit kaynağı ülkeye karşıdır? Senegal midir, Küba mıdır, yoksa Rusya mıdır?” Meclis dışı muhalefet partileri de bu belirsizliğe dikkat çekiyor. DP Genel Başkanı Cindoruk, “Füze Kalkanı” adıyla bilinen sistemlerin, Türkiye’ye yerleştirilmesi konusunda yaptığı açıklamada, “Füze Savunma Sistemi, Türkiye üzerinden yılda iki defa geçen göçmen kuşlara karşı mı kullanılacak?” diye sorarken, HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş da, “Konuştuğumuz füze kalkanı bizim bildiğimiz kılıç kalkan oyunundan ibaret değildir. Hükümet en başta ‘hayır’ demeliydi” diyerek tepkisini dile getirdi. Hükümet ya da NATO toplantısına Türkiye adına katılan Cumhurbaşkanı ve Bakanlar bu sorulara açıklık getirmeli. Milletin kaygıları giderilmeli. Erdoğan, “Milletimizin içine sinmeyen hiçbir karara bu hükümet ‘evet’ demez” diyor ancak, millet bu konuyu tam olarak bilmiyor. Orada Mart ve Haziran aylarında yapılacak toplantılarda şu anda bir taahhüdü bulunup bulunmadığını da bilmiyor? Komutanın kimde olacağını, sistemin nerede kurulacağını, düğmeye kimin basacağını da bilmiyor? Sistemin esasen NATO ülkelerini mi yoksa İsrail’i mi koruyup korumadığını da… Zirve toplantısından önce ABD’nin Türkiye’ye, “Füze kalkanına katılmazsanız, ilişkiler zarar görür” dediği iddia edilmişti. Bu ne kadar doğru? Başbakan kararların oybirliği ile yani bütün ülkelerin hepsinin oyu ile alındığını söyledi. Türkiye’nin “evet” demesinde bu sözlerin etkisi olmuş mudur? Bunun gibi daha çok bilinmeyen ve cevap bekleyen konular var. Öncelikle, hükümetin Meclis’e sonra da millete bu konuda “tatminkâr” cevaplar vermesi gerekmez mi? 26.11.2010 E-Posta: [email protected] |