Ali FERŞADOĞLU |
|
Şefkat duygusunun sapması ve kurban |
Şefkat, yani acıyıp yardım etmek, insanın olmazsa olmaz şartlarından. Zirâ, şefkatlerden, acımak ve merhametlerden gelen lezzetler var.1 Ne var ki, ruh ve duygularımızı terbiye edemediğimiz için, sevgi sapması yaşadığımız gibi, şefkat sapması da yaşıyoruz. Yani, sevgiyi kime, ne kadar, ne ölçüde, ne zaman kullanacağımızı bilmediğimiz gibi, şefkat de aynı durumda… Kimileri, kurbanlık hayvanlara acır. Kesilmelerine karşı çıkar. Oysa, aynı kişiler, hergün kasaptan, balıkçıdan kilolarca et ve balık alır. Düşünmezler ki, o hayvanlar mezbahanelerde kesiliyor, balıklar ağ veya oltayla yakalanıyor… Şimdi şu vahşete bakınız: Danimarka’ya ait olan Faroe Adalarındaki Dantesque’de, binlerce Yunus, erişkin olduklarını ispatlamak için gençler tarafından katlediliyor. Fotoğraflarını internetten görebilirsiniz. Sahil binlerce hayvan ölüleriyle dolu ve boydan boya kana boyanmış… Birçok insan için bu katliâm bilinmiyor, hiç duymamışlar. Akıllı ve merakından insanlara yaklaşma huyuna sahip yunus cinsi bir balık olan Calderon’a karşı yapılan bu barbarca işi engellemek için, hiç kimsenin bir şey yapmaya kalkışmaması da kesinlikle inanılmaz. Yine bir hiç uğruna, İspanya’da boğaların matadorlar tarafından öldürülmesine ve kanlı sahnelerin yüz milyonlarca insana seyrettirilmesine ses çıkarmıyor, bunları medenilik sayıyor birileri. Oysa, kurban, hem Allah’ın emri, hem de bir yıl boyunca kursağına bir dirhem et girmeyen fakirler, yıllık et ihtiyacını karşılıyor. Hem ekonomiyi canlandırıyor. Yani, kurbanlık hayvanı yetiştiren, nakleden, satan, dağıtan vs. tümü istifade ediyor… Acaba neden bazıları meselenin bu boyutlarını görmüyor da, kurbanlık hayvanlara acıyor? Bunun iki sebebi var: 1- İnkârını, manevî değerlere düşmanlığını “acıma” perdesi altında izhar etmek, intikam almak… 2- Diğerleri gibi, şefkat duygusunun da sapması. Oysa, ihsân-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir. Her şeyi, olduğu gibi tavsif etmek gerektir.2 Dolayısıyla şefkat-i İlâhiden fazla şefkat, şefkat değildir. Bir sefer, mülk Allah’ındır. Hayvanları da yaratan Hâlık-ı Kâinattır. Belli şartlardaki hayvanların kurban edilmesini emreden Allah’tır: “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk.” 3 ««« Kurbanlık Allah’ın, kul Allah’ın, emir Allah’ın; size ne! Eskiden, aydınlatma kandillerden sağlanırmış. Kandile zeytinyağı konur; fitil de yanarmış. Camilerde aynı uygulama varmış. Adamın birisi fenâ halde acıkmış. Ekmeği kandil yağına banıp banıp yiyormuş. Müezzin mi, imam mı, cemaatten birisi mi, onu görmüş: “Vay, ne yapıyorsun; niçin kandilin yağını yiyorsun!” Şu cevabı vermiş: “Beyt (ev) beytullah (Allah’ın evi), zeyt (yağ) zeytullah (Allah’ın yağı), ene fakirullah (Ben de Allah’ın fakiri), sana ne?” Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 216.; 2- Hutbe-i Şâmiye, s. 127.; 3- Kur’ân, Hac, 34. 01.12.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |