Aile-Sağlık |
Mevsimsel grip aşıları ‘H1N1’i de içerecek
SAĞLIK Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “İlerleyen yıllarda mevsimsel grip olan ‘H3N2’ yerine ‘H1N1’ virüsü kendini gösterecek. Bu sebeple, bundan sonra mevsimsel grip aşılarının içeriğinde H1N1 de olacak” dedi. Prof. Dr. Ceyhan, “H1N1 virüsünün çok öldürücü olmadığını, ancak hızlı yayılma özelliği taşıdığı için riskli olduğunu” dile getirerek, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 30 Ekim 2009 tarihli verilerine göre hastalığın şu an soğuk havanın görüldüğü kuzey yarım kürede etkili olduğunu belirtti. “H1N1 virüsünün, bu mevsimde görülen ve ‘mevsimsel grip’ olarak adlandırılan gribin yerine geçtiğine” dikkati çeken Ceyhan, şunları kaydetti: “Bu yüzden artık hastanelerde domuz gribi testi yapılmıyor, tüm grip tanısı için H1N1 geçerli kabul ediliyor. Artık görülen griplerin tamamına yakını H1N1. İlerleyen yıllarda da artık mevsimsel grip olan H3N2 ye-rine H1N1 virüsü kendini gösterecektir. Onun için bundan sonraki yıllarda mevsimsel grip aşılarının içeriğinde H1N1 de olacaktır.” |
01.12.2009 |
Gereksiz antibiyotik, yararlı bakterileri öldürüyor
SAKARYA Üniversitesi Mediko Sosyal Merkezi Müdürü Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pınar Pazarlı, gereksiz antibiyotik kullanımının, başta domuz gribi olmak üzere diğer gripleri körüklediğini söyledi. Pazarlı, yaptığı açıklamada, gereksiz antibiyotik kullanımının vücuttaki yararlı bakterileri öldürerek, vücut direncini azalttığını ve grip virüsünün kişiyi daha fazla etkilemesine sebep olduğunu kaydetti. Halkın domuz gribi paniğiyle gereksiz ilâç ve antibiyotik tüketimine yöneldiğini, bunun çok yanlış olduğunu vurgulayan Pazarlı, “Kişi bu şekilde hastalanmamayım, ya da iyileşeyim derken daha çok hasta oluyor. Gereksiz antibi-yotik kullanmak vücuttaki yararlı bakterileri öldürerek direnci düşürüyor. Bu şekilde virüsler daha kolay yayılma imkânı buluyor. Başta domuz gribi olmak üzere diğer grip virüsleri kişiyi daha çabuk etkilemeye başlıyor” diye konuştu. Gribal enfeksiyonlarda aspirin kullanılmasının sakıncalı olacağını, bu durumun ‘Reye Sendromuna’ yol açabileceği uyarısında bulunan Pazarlı, bu sendromun karaciğerde yağ birikimi, beyin içi basınçta aşırı yükselmeye sebep olabileceği konusunda uyardı. Pazarlı, gribal enfeksiyonlarda doktor tavsiye etmeden hiçbir ilâcın kullanılmamasının sağlık için büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi. |
01.12.2009 |
Önce kendimizi, sonra çocuğumuzu eğitmeliyiz
“Nevin Teyze’den masallar” isimli çocuk kitabının yazarı Nevin Alan; Ayetler, hadisler ve ünlü düşünürlerin görüşlerinden örnekler ve-rerek, annelere çocuklarıyla nasıl daha iyi iletişim kurulabileceklerini anlattı. “Peygamberimiz (a.s.m.) ‘Eğitim anne karnında başlar’ diyor. Avrupalı kadınlar, hamileliklerinde bebeklerine klâsik müzik dinletiyorlar. Bizler de ilâhî müzikleri, ney taksimi gibi ezgiler dinlemeye, tefekkür pencerelerini aralayan belgesel programları izlemeye gayret etmeliyiz.” diyen Alan, çocuk doğduktan sonra ise; becerisine göre resim yapma, hamurla oynama, dikiş diktirme gibi küçük işlerin çocuklara yaptırılması gerektiğini söyledi. Nevin Alan “ İki buçuk yaşından sonra kız veya erkek çocuklar cinsiyeti önemli değil, düğmelerini kendileri dikmeli. Çocuklara sofra kurdurun, toz aldırın. Böylece enerjisini atar. Bırakın kıyafetlerine kendisi karar versin. Renk uyumu olmasa bile zamanla zaten öğrenecektir. Böylece çocuklarımızın kişiliği oturur” dedi. Demokrat Hanımlar Derneği seminer salonunda çocuk yetiştirme konusunda önemli ipuçları veren Nevin Alan, Bursalı hanımlar tarafından büyük ilgi gördü.
ÇOCUKLARIMIZI TERBİYE ETMEK İSTİYORSAK, KENDİMİZDEN BAŞLAMALIYIZ
KARŞINDAKİNİ değiştirmeye çalışanın, önce kendisinden başlaması gerektiğini söyleyen Alan; “Amacımız çocukları terbiye etmekse kendimizden başlamalıyız. ‘Onu öyle yapma, şunu şöyle yapma, sürekli söyletiyorsun’ gibi ifadeler kullanıyoruz. Oysa biz sürekli ona kendimize göre olan tavır ve düşünceleri-mizi dikte etmeye çalışıyoruz. Böyle olunca ihlâslı bir iletişim adımı olmuyor. Ters tepki görüyoruz. ‘Sen şöylesin, sana sinir oluyorum’ tarzı ifadeler sadece çocukların bizlerden uzaklaşmasına zemin hazırlar. ‘Böyle olmasına üzüldüm, ben senin bana şu şekilde cevap vermeni beklerdim. Çünkü Allah bu şe-kilde bana cevap vermene izin vermiyor. Allah da üzülür’ gibi cümlelerle yaklaşmalıyız.” şeklinde konuştu. Çocuklarla karşılıklı oturup göz göze bakışarak bizler (veliler veya anne-babalar) için olumsuz olayları konuşmamız gerektiğini ifade eden Nevin Alan “ Seninle daha sonra görüşürüz demek onu ciddiye almadığımıza işarettir aslında. Gecikmiş adalet, adalet değildir” dedi.
"HAYIR" DEMEDEN ÖNCE MANTIKLI CEVAPLAR DÜŞÜNMELİYİZ
NEVİN Alan, “Çocuklar sordukları sorulara net cevap beklerler. Biz herhangi bir iş yapıyorken gelip sorular sorarlar. Biz beş dakika işimize ara vererek, çocuğumuzu karşımıza alarak sorularına cevap vermeliyiz. Yoksa bütün gün sorularla bizi rahatsız edecekler, ilgi çekmek için huysuzluk yapacaklardır. İsteklerine cevap verirken hemen evet veya hayır dememeli. Düşünme payı istenmeli. Hele hayır diyeceksek mantıklı ve ikna edici cevabı hazırlamamız gerekiyor” dedi. Kendi nefis tabularını yıkanların, çocukları üzerinde daha etkili olacağından bahseden Alan, konuşmasını şöyle tamamladı; “Tek hedefimiz, ailece ebedî saadet saraylarındaki muhabbetlerimiz olmalı ki, hayatımıza yön verecek iman pusulamız istikameti şaşırmasın. Biz annelere çok işler düşüyor. Biz anne, baba, kardeş, hala, dayı, teyze, dede, nine çocukların arkadaşları olamayız. Çünkü birer taneyiz. Ömrümüzün her safhasında sayısız arkadaşlarımız zaten var ve olacak. Öyleyse paha biçilmez bir konumda olduğumuzu bilelim ve fark ettirelim.
KULLANDIĞIMIZ SÖZCÜKLER ÇOK ÖNEMLİ
“YavrularImIzla aramızda tartışma çıktıysa büyümesine fırsat vermeden ‘yemeğe bakmalıyım, toz almam yarım kaldı, senin sevdiğin bir şeyler yapmayı düşünüyorum. Birbirimizi üzmeye değmez. Daha ılıman olabilirdim’ şeklinde öfkemizi bastırmış olarak karşılık vermeliyiz. Onun sakinleşmesini beklemek istiyorsak, önce bizler sakinleşmeliyiz” diyerek iletişimle ilgili tüyolar verdi. (Bu cümlede özne yok) “Ben yemedim o yesin, ben giymedim o giysin, ben gezmedim o gezsin” gibi düşüncelerimizden ötürü çocukların her istediğini yapmanın onları mutsuz ettiğini anlatan Alan, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Bediüzzaman Hazretleri şöyle der: ‘Bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak. Belki insan ebede mebustur ve saadet-i ebediyeye ve şekâvet-i daimiye namzettir. Küçük, büyük, az, çok her amelinden muhasebe görecek, ya taltif (mükâfat) veya tokat yiyecek.’ Çektiğimiz her sıkıntı ve olumsuzluğun arka cihetinde bir hayır olacağını düşünmek insanı rahatlatıyor. Çocuklarımıza bunu öğretmeliyiz” |
ELİF NUR KURTOĞLU / BURSA 01.12.2009 |
Ülfet, külfettir
Üzerinde yazılar olan bir kâğıdı, Burnumuzun ucuna kadar yaklaştırıp baktığımızda, Sadece bir karartı çarpar gözümüze, Her şey bulanıklaşır, netliğini, güzelliğini kaybeder, Peki, görmek için ne kadar mesafeden bakmalıdır insan? Ya sevmek için, bilmek için, unutmamak için… Hep aynı çoklukta sevebilmek için, Hep aynı şükürle bilebilmek için, Hep aynı hayretle görebilmek için nasıl bakmak gerekir kâinata? Alışkanlıklarımız, alıştıklarımız, alışıp da bırakamadıklarımız, Alışıp da fark edemediklerimiz... Hepsi de ne kadar yakın, ne kadar sürekli, Aslında ne kadar uzaklar bize.... Hayatımızdaki her şey alışkanlık haline geldikçe, Her gün yapıldıkça ne kadar da görülmez oluyor, Fark edilmemeye başlıyor... Yakın olan, hep olan görülmüyor, Hatta zamanla kıymetli bile gelmemeye başlıyor... Sahip olduklarımız, bize verilenler… Belki de onların bizim olmalarını ne kadar da çok istemiştik, Oysa şimdi farkında bile değiliz… Azıcık kaybetme riski, elimizdekilerin bizden alınması, Nasıl da onları tekrar kıymetli hale getirir. İnsan kaybedeceği zaman anlar, Gerçekten neye sahip olduğunu... Yakının biraz uzaklaşması bile, Ne kadar korkutucudur, insan için... İlişkiler de, arkadaşlıklar da, evlilikler de payını alır ülfetten. Çok özel olan, çok özellikleri olan eşimiz, arkadaşımız bile Normal gelmeye başlar zamanla... Zaten olması gerektiği gibi olduğunu, Zaten yapması gerekeni yaptığını düşün-meye başlarız. Beklentilerimiz o verdikçe daha da artmaya başlar. İnsanoğlu ne kadar da çabuk alışır her şeye ve ne kadar da alışkanlık haline getirir her şeyi… Acılara, yaşananlara alışmak nimettir de, Mutluluklara, güzelliklere alışmak, insana külfettir. Hep daha çoğunu istettirir insana…
Psikolog&Psikoterapist |
BANU YAŞAR 01.12.2009 |
Gribe karşı tabiî destek
GAZİOSMANPAŞA Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Koç, ekinezya bitkisinin bağışıklık sistemi yeterince güçlü olmayanlar için önemli bir tabiî destek olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Koç, anavatanı Kuzey Amerika olan ve ilâç sanayisinde kullanılan ekinezya bitkisinin çok sayıda yararı olduğunu söyledi. Ekinezyanın, bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudu dirençli hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Koç, şöyle devam etti: “Bu bitkinin enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyan güçlü doğal bir kaynak olduğu tesbit edildi. Ayrıca, ekinezya halk arasında domuz gribi olarak bilinen Pandemik A (H1N1) virüsü ile mevsimsel grip ve soğuk algınlığına karşı da etkili. Alman Sağlık Bakanlığınca, soğuk algınlığı, solunum ve idrar yolları enfeksiyonlarına karşı ekinezya alınması öneriliyor. Grip, domuz gribi ve soğuk algınlığını önleyici etkisi dolayısıyla hastalık öncesinde koruyucu olarak kullanılabileceği gibi, hastalık belirtilerinin ortaya çıkması durumunda da kullanılabilir.” |
01.12.2009 |
4 günde, sigaradan kurtulabilirsiniz
BAZI hastanelerde bulunan ışın cihazı sayesinde, 4 gün 25’er dakikalık seanslara girenler, endorfin (mutluluk hormonu) salgıları yeniden başlatılarak sigara bağımlılığından kurtuluyor. Kapalı mekânlara sigara içilmesinin tamamıyla yasaklanması, son olarak da sigara paketlerinin üzerine, sigaranın yol açtığı zararları gösteren fotoğrafların konulması, sigarayı bırakmak isteyen kişilerin sayısını arttırdı. Bazı hastanelerde bulunan ışın cihazı sayesinde, 4 gün 15’er dakikalık seanslara girenler, endorfin salgıları yeniden başlatılarak sigara bağımlılığından kurtuluyor. Bu işlem sırasında, kişi hiçbir şekilde ağrı ya da sızı hissetmiyor. Konya Özel Nakipoğlu Hastanesi Başhekimi Dr. Kutsi Öncü, ‘’Sigarayı bu yöntemle bırakmak çok kolay, ancak pek çok kişi bunu bilmiyor. Oysa 4 günde, 25 dakikalık seanslarımıza giren sigarayı yüzde 90 bırakıyor’’ dedi. Konya / aa |
01.12.2009 |