İsveç’ten okuyucumuz: “Kıyameti ve daha sonra gelecek ebedî saadeti inanmayanlara nasıl ispat ve izah ederiz? Ebedî saadete neden ihtiyaç vardır?”
(Dünden devam)
Bedîüzzaman Saîd Nursî, daha sonra ebedî saadetin gerekçesini on maddede nazarlarımıza sunar. Kısaca özetleyelim:
1- Bedîüzzaman’a göre ebedî sadet olmazsa, bu kâinatta gözden kaçmayan esaslı nizam ve baş döndürücü sistem, yalancı bir şekilden ve hayalî bir gölgeden ibaret kalır. Nizamı nizam eden, sisteme sistem ruhu veren, sistemin hemen arkasından gelecek ebedî saadettir. Öyleyse âlemdeki bu sonsuz düzen ve eşsiz ahenk, ebedî saadetten haber vermektedir.1
2- Bedîüzzaman meseleye faydalılık cihetinden de bakar. Öyle ki, kâinatta her şeyde tam bir hikmet ve fayda gözüküyor. Her şeyde gözüken bu eksiksiz fayda âhirete dönüktür; ebedî saadetten haber veriyor.
3- a) Kâinâttaki hadsiz israfsızlık ve hiçbir şeyin gâyesiz olmaması;
b) Cenâb-ı Hakk’ın her şeyi yaratırken tercih ettiği en kısa yol, en yakın cihet, en hafif sûret ve en güzel biçim;
c) Allah’ın her bir şeye en az yüz vazife yüklemesi ve bin meyve ve gâye takması ebedî saadetin geleceğine delildir. Çünkü dönmemek üzere ölüm ve geri gelmemek üzere yok oluş, her şeyi israf eder, her şeyi boş yapar. Kâinâtta böyle dehşetli bir israfa yer yoktur.
4- Kâinâtta hemen her şeyin her zaman değişmesi, yenilenmesi, tazelenmesi, eski bedenlerin atılması ve ölüme mazhar edilmesi; ölüme benzeyen uykular, kıyâmete benzeyen zelzeleler, sarsıntılar, yıkımlar ve yeniden yapılanmalar büyük Kıyâmetten ve ebedî saadetten haber veriyor.
5- İnsanın fıtratına yerleştirilmiş sınırsız istidatlar ve hadsiz kabiliyetler, o kâbiliyetlerden doğan sayısız meyiller ve yönelişler, bu meyillerin getirdiği hesapsız emeller, bu emellerin yol açtığı sınırsız fikirler, istekler, arzular, iştihâlar, düşünceler ve duygular şu şehâdet âleminin hemen arkasında bulunan ebedî saadete ellerini uzatmış, gözlerini dikmiş ve o tarafa yönelmiştir. Fıtrat hiçbir zaman yalan söylememiştir. Bu sarsılmaz “ebedî mutluluk meyli” ebedî saadetin varlığına işâret etmektedir.2
6- Allah’ın hadsiz rahmeti, büyük merhameti ve geniş şefkati, ebedî saadeti haber veriyor. Çünkü nimeti nimet eden nimetin devamlılığıdır. Bu da ebedî saadetle mümkündür. Çünkü bütün nimelerin başı, gâyesi ve neticesi ebedî saadettir. Eğer ölümden sonra âhiret biçiminde yeni bir hayat olmayacaksa, eğer kıyâmetin kopuşundan sonra yeni bir diriliş ve yeni bir âlem söz konusu edilmeyecekse bütün nimetler boş ve boşuna olur. Bütün nimetlerin boş olması ise, kâinâtı kuşatan sonsuz rahmetin varlığına zıttır.
7- Şu kâinâtta herkese gözüken İlâhî lütuflar, merhametler, ihsanlar ve ikrâmlar hakîkî rahmeti gösterir. Hakîkî rahmet ise ebedî saadeti haber verir.
8- İnsan uyanık vicdanının fısıltısını dinlese, sonsuz bir mutluluğu ne kadar derinden istediğini işitecektir. Çünkü o vicdana kâinât bile verilse, ebedî mutluluk ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek bu vicdânî cezbe ve fıtrî istek, hakîkî bir gâyenin ve câzibedâr bir hakîkatin çekmesi ve ağır basması ile olur. Bu hakîkat da ebedî saadettir.
9- Hazret-i Muhammed’in (asm) sözleri ve verdiği haberler ebedî saadetin müjdecisidir. Onun (asm) yaşayışı, hadisleri ve sünneti ebedî saadete karşı birer penceredir. Onun Allah’ın birliğinden başka en büyük dâvâsı haşir ve ebedî saadette düğümlenmiştir.
10- Kur’ân’ın kesin haberleri de nihâyet ebedî saadetin en hakîkî müjdecisi ve cismânî haşrin anahtarıdır. Nitekim Kur’ân âhiret ve yeniden yaratılış hakkında çok delil sunar. Meselâ: “Kendi yaratılışını unuttu da, bize temsil getirmeye kalktı. “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” dedi. Sen, de ki: “Onu ilk önce kim yaratmış ise tekrar O diriltecek. O her şeyin yaratılışını hakkıyla bilendir”3 âyeti; “Size ne oluyor ki, Allah’ın büyüklüğünü düşünmüyorsunuz? Halbu ki O sizi halden hale sokarak yarattı”4 âyeti; “Rabbin ise, kullarına haksızlık yapacak değildir”5 âyeti ebedî saadeti gösterecek dürbünleri insanoğlunun dikkatine sunmuştur.6
Dipnot: 1- Sözler, s. 479; 2- Sözler, s. 481; 3- Yâsîn Sûresi, 36/78, 79; 4- Nuh Sûresi, 71/13, 14; 5- Fussilet Sûresi, 41/64; 6- Sözler, s. 482
17.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|