Yer darlığı sebebiyle, Namık Kemâl'in "Hürriyet Kasidesi" ile Üstad Bediüzzaman'ın "Hürriyete Hitap" nutkunu bir gün arayla ve yorumsuz bir şekilde sizlere takdim ediyoruz.
Bu arada, aktüel bir meseleden dolayı karşımıza çıkan "Bediüzzaman yaşasaydı, hangi partiye oy verirdi?" şeklindeki suâle de, şimdilik yine kısaca bir cevap vermeye çalışalım.
Bediüzzaman yaşasaydı, kime oy vermezdi?
Bediüzzaman Said Nursî'nin hizmetini samimane bir şekilde takdir eden bir yazarın sanal medyada dolaşıma giren "Bediüzzaman yaşasaydı, kime oy verirdi?" başlıklı yazısı, Üstad Bediüzzaman'ın tâ ilk Meclis'ten vefatına kadar olan hayat seyri içindeki duruşunu yansıttıktan sonra, meseleyi oradan da alıp kendince günümüz tablosuna tatbik etmeye çalışıyor. Netice itibariyle de, "Yaşasaydı şayet, bugünkü iktidar partisini desteklerdi" deniliyor.
Bu yazının ilk bölümüne ekseriyetle katılmakla beraber (teknik bazı hatalar var), sonuç bölümüne katılmamız, sûret–i kat'îyyede mümkün değil. Zira, ortada—bilmeyerek de olsa—çok ciddî bir sapma ve saptırma gayreti var.
Yani, niyet iyi; fakat, her iyi niyetten iyi netice çıkmadığı gibi, burada da nihayet derecede tehlikeli ve sakıncalı bir mecraya doğru sürüklenme tehlikesi göze çarpıyor. Şimdilik, kısa bir izahla değinmeye çalışalım; genişçe izahât ise, "Ahrar–Demokrat" dizi yazısında...
Sayın yazar, söz konusu yazısında, Said Nursî'nin siyasî tercihini "meslek–meşrep" düstûrundan kopartarak, dahası yine o zâtın târif etmiş olduğu "Ahrar–Demokrat" çizgiden saptırarak ve maalesef şu bir tek gerekçeye indirgeterek izaha çalışmış: "Halk Partisi karşıtlığı..."
Şüphesiz, bu da geçerli gerekçelerden bir tanesidir. Lâkin, Üstad Bediüzzaman'ın siyasetteki muktesit mesleğini bu tek gerekçeye getirip dayandırmak hem yanlış olur, hem de onu hakkıyla tanımamak/tanıtmamak anlamına gelir.
Ayrıca, şu mühim noktanın özellikle bilinmesi gerekmektedir: Üstad Bediüzzaman'ın Emirdağ Lâhikasında yer alan "Bu vatandaki dört parti/dört temayül" meselesini izah eden iki–üç mektubunda, Halk Partisinin karşısında bir değil, tam üç siyasî temayülün olduğunu ifade eder.
Meselâ, bunlardan biri Demokrat iken, bir diğeri ise Millet Partisidir.
Gariptir ki, Bediüzzaman, Millet Partisini de iki şıkka ayırmakta olup, bunlardan birinin dinî, diğerinin ise, millî/ırkî duyguları ön plana çıkardığını nazara verir.
Aynı mektuplarda, ayrıca "vatan, millet ve İslâmiyet" nâmına desteklenen Demokrat Partinin iktidardan düşmesi halinde, "tek başına iktidara gelme şansı"na Halk Partisinin değil, Millet Partisinin sahip olduğunu açıkça ifade eder.
İşte, biz de burada açıkça iddia ediyor ve devam eden "Ahrar–Demokrat" seri yazısında da ispat etmeye çalışıyoruz ki, dindarlık yönü ağır basan ve Millî Görüşün gömlek değiştiren modern versiyonu mânâsındaki mevcut iktidar partisinin fikir ve siyaset telâkkisi, anahatlarıyla Millet Partisi orijinlidir. Kökü ve kökeni itibariyle gidip ona dayanıyor.
Dizi yazıyı takip edin, bunun böyle olduğunu âyân–beyân göreceksiniz.
Dolayısıyla, iktidar partisi yerine göre dindardır, yerine göre "Milletçi"dir, yerine göre Atatürkçüdür... Nitekim, Halkçılardan daha ziyade Atatürkçü olduklarını bizzat kendileri iddia etmektedirler.
Elhâsıl: Üstad Bediüzzaman yaşasaydı bugün, böyle bir partiyi destekler miydi? Kesinlikle hayır. Bu noktada zerre kadar olsun, bir tereddüt eseri dahi taşımamaktayım. Tıpkı, bugünküne benzer sıkıntılara (Baskıcı "Dindar çoğunluk şöyle–böyle" sıkıntısı) mâruz kaldığımız 1973/77'deki MSP'li dönemlerde, 1982'deki Anayasa Referandumunda, 1983/87'deki ANAP'lı dönemlerde, 1991/95'teki Refah'lı dönemlerde olduğu gibi...
Son birkaç not:
Bazı okuyucularımızın sorduğu hür ve serbest durumlar için geçerli olan "sevâd–ı âzam" ölçüsünün, yüzde elli ve yukarısına tekabül ettiğini ve bu ölçüyü siyaset âlemine tatbik ettiğimizde ise, karşımıza sadece ve sadece 1950'li yıllar ile 60'lı yıllarda hür ve serbestçe yapılan genel seçim sonuçlarıyla örtüştüğünü görebilmekteyiz.
Bu arada, siyasî partilerin son 2000'li yıllardaki oy oranlarını çokça önemse-yenlerin, şu noktayı düşünmelerini tavsiye ederiz: Gerek tek başına iktidarda olan partinin ve gerekse diğer partilerin bunca yıldır Üstad Bediüzzaman'a ve onun eserleri olan Risâle–i Nur'a yüzde kaç oranında değer verdikleri düşünülsün. Bunca zamandır Meclis'ten bir tek kişinin, evet bir tek mebusun çıkıp da memleketin bunca hayatî meselesinin görüşülüp konuşulduğu Meclis'te, bir kez, evet bir kez olsun "Bediüzzaman"dan, yahut "Risâle–i Nur"dan bahsedip etmediği düşünülsün.
Üstad Bediüzzaman'ı ve onun her bakımdan asrın reçetesi olan Nur dâvâsını unutan, yok sayan, adeta "ademe mahkûm" eden bir Meclis'ten ve Bediüzzaman'la dostluğunu deklare etmekten korkan bir hükûmetten benim ne gibi bir beklentim olabilir? Benim onlara nasıl bir nazarla bakmam istenebilir?
Hâsılı: Halkçılar gibi Milletçilere de asla yüz vermeyen ve fakat onlarla kavga da etmeyen aziz Üstadıma aynen biat edip kemâl–i sadâkatla tâbi oluyorum. Beni, başka da bir kayıt–kuyut bağlamaz.
Nâmık Kemâl'in Hürriyet Kasidesi
Görüp ahkâm–ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb–ı hükûmetten
Hakîr olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr û kıymetten
Muin–i zalimin dünyada erbâb–ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd–ı bî–insafa hizmetten
Biz ol âl–ı himem erbâb–ı cidd ü ictihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
Ne gam pür âteş–i hevl olsa da kavgâ–yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân–ı gayretten
Felek her türlü esbâb–ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ–yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr–i hürriyet
Esîr–i aşkın olduk gerçi, kurtulduk esâretten
Ne yâr–ı cân imişsin ah ey ümid–i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten
Senindir devr–i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin her türlü âfetten
09.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|