Risâle-i Nur, fenden ve ilimden gelen hücumları, püskürtür.
Şu zamanda, dalâlet zındıkasını dağıtır,1 onların açtığı yaraları kelâmî bir tiryak/ilâç gibi tedâvi eder.
nBatı medeniyeti ile İslâm medeniyeti arasındaki farkları netleştirir. Bu iki medeniyetin öngörülerini ele alır; yetiştirdiği insan tipi ve cemiyet modellerini gözler önüne serer.
nRisâle-i Nur, yalnız cüz’î/basit bir tahribâtı, küçük bir evi tâmir etmiyor. Bütün insanlığı ilgilendiren genel bir tahribâtı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir kaleyi tâmir ediyor. Yalnız özel bir kalbi ve has bir vicdânı düzeltmeye çalışmıyor. Bin seneden beri tedarik ile biriktirilen bozucu felsefik akım ve cereyanlarla dehşetli yaralanan insanlığa ait genel bir kalbi ve düşünceleri tamir ediyor. Herkesin ve özellikle inançlı halk tabakasının dayanak noktası İslâmî esaslar, düşünceler, hüküm ve ibâdetlerin kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan genel vicdânın geniş yaralarını Kur’ân’ın mû’cizeleriyle ve îmânın ilâçlarıyla tedâvi etmeye çalışıyor.2
n“Cevap veremeyeceği bir suâl yoktur” diye allâmeler tarafından tasdik edilen Bediüzzaman, Avrupa’nın bir kısım idrâksiz ve garazkâr feylesoflarının, müteşâbih âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflere yaptığı taarruzları o âyet ve hadîslerin birer mû’cize olduğunu ispat ederek itirazlarını kökünden yıkar. Evhâma düşürülen bâzı ehl-i ilmi de kurtarır, İslâmiyete olan hücumları akîm bırakır.3
nEhl-i Sünnet vel-Cemaat’in fikrî, imânî istikametini koruması ve Müslümanların önce itikat, sonra da ibâdet ve sosyal hayat ekseninde birleşmelerini sağlar. Yani, Kelâm ilminin bilginleri ve usûlü’d-din allâmelerinin ve Ehl-i Sünnet Ve’l-cemaatin dâhî muhakkiklerinin İslâmî akîdelere/inanç prensiplerine dâir çok tetkik ve muhâkemâtla ve âyât ve hadîsleri muvâzene ile kabul ettikleri usûlü’ddin düsturları şimdiki Risâle-i Nur’un meşrebini muhâfazaya emrediyor, kuvvet veriyor.4
nMezhep, meslek ve dinî ekoller hakkında çarpıcı ve doyurucu kriter ve ölçüler geliştirir. Meslek ve mezheplerde toptancılık yapmaz. “Her bâtıl bir mesleğin herbir ciheti bâtıl olmak lâzım olmadığı gibi, herbir hak mesleğin dahi herbir ciheti hak olmak lâzım değildir” 5 der.
nKeza, hadîs, psikoloji, sosyoloji, pedagoji dahil bütün İslâmî ve sosyal ilimleri ele alır. Meseleleri Ehl-i Sünnet çerçevesinde, hepimizin anlayacağı ve kavrayacağı tarzda izâh ettiği gibi, ibâdetlerin hikmet ve güzelliklerini, maddî-mânevî faydalarını, ferd, âile ve toplum hayatındaki fonksiyonlarını; psiko-sosyolojik açıdan izâh ve ispat eder. Hülâsa, Kur’ân ve Sünnet’in binlerce sırrını açar, tılsımını çözer, nüktelerini izâh eder.
Ve özetle, Risâle-i Nur, Kur’ân’ın nuruyla, zulümât karanlıklarını dağıtıyor, ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında Tevhid (Allah’ın varlığı, birliği) nurlarını gösteriyor.6
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 26-27.
2- Sözler, s. 709
3- Emirdağ Lâhikası-1, s. 207
4- Kastamonu Lâhikası, s. 174.
5- Mektûbât, s. 354
6- Age, s. 317.
01.10.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|