İsmet Aktaş: “Anne karnında iki aylık bir çocuk zayi olup, alınırsa nifas hükümleri uygulanır mı?”
Çocuğun el, ayak, parmak, saç, tırnak gibi uzuvları “teşekkül etmiş olarak” düşük olması, ya da alınması hâlinde “nifas” meydana gelir. Bu durumda nifas hükümleri uygulanır. Eğer uzuvlar teşekkül etmeden düşük olmuş, ya da cenin alınmışsa nifas hâli meydana gelmez. Nifas hâli meydana gelmeyince nifas hükümleri uygulanmaz. Böyle kadın ibadetlerine devam eder. Lohusalık veya nifas hâli tesbit olunsa bile, kanın kesilmesiyle bu haller de biter. Yani doğum yapan bir kadın, kan kesildikten sonra—kırk günü beklemeksizin—temizliğini yapar ve ibadetlerine devam eder. Çünkü kanın kesilmesiyle nifastan çıkmış olur.
***
Kamil Doğan: “1. Bir ilmihal kitabında diyanetin yayınladığı takvimlerdeki güneşin doğuşunun ihtiyatlı yazıldığı ve normalde bu yazılandan güneşin doğuşunun 5–6 dakika sonra olduğu yazıyordu. Peki, bu durumda bazen sabah namazlarına geç kalktığımızda takvimlerde yazan güneşin doğuşu girdiği halde ihtiyatlı yazıldığı için bu 5–6 dakika içerisinde sabah namazını kılsak olur mu? 2. Ben önceleri Ramazanda akşam oruca niyetlenip sabah kalktığımda ihtilam olduğumu anladığımda bu şekilde oruç tutulmaz diye oruca devam etmiyordum. Fakat öğrendim ki gusül abdesti alındıktan sonra oruç tutulabiliyormuş. Bu şekilde tutmadığım oruçlar için kefaret gerekir mi?”
1. Güneşin doğuşu, sabah namazının kılınma vaktinin sona erişi demektir. Güneşin doğuş saatinin takvimde 5–6 dakika öncelenerek yazılmış olması, dünya ile güneş arasındaki dengeye bağlı teknik bir meseledir ve namazı riske etmemek için gereklidir. Bu durum, namaz mükellefine o 5–6 dakikayı kullanma ruhsatı vermez. Öyleyse, güneşin doğuşu açısından takvimi esas almalı ve namazı güneşin doğuş saatinden önce kılmalıyız. Eğer bu saatten önce kılamaz isek, sabah namazını kuşluk vaktinde sünnetiyle birlikte kaza etmeliyiz.
2. Bu bir hatadır ve sehivdir. Bu durumda kefaret gerekmez. Bu şekilde kaç gün oruç yemişseniz gününe gün kaza etmeniz yeterli olacaktır.
***
Basri Bahar: “Ter kokusunu önlemek için parfüm sürmenin bayanlarda zina işlemek kadar günahı olduğu ve gusül abdesti almadan bu olaydan kurtulamayacağı belirtiliyor. Erkeklerde durum nasıldır? Sabahları duş almak bir nebze ter kokusunu önlese de, ilerleyen saatlerde yine ter kokusu yayılıyor. Ayrıca, parfümün içinde alkol maddesi de bulunuyor. Bu konularda beni aydınlatırsanız sevinirim?”
İslâmiyet’te böyle abartılı hükümler olmaz. Zina işlemek kendine özgü kötülüğü bulunan bir fiildir ve büyük günahlardandır. Kadının, sadeliği ve temizliği aşacak ölçüde çok bayıcı ve cezbedici parfüm kullanması caiz olmamakla beraber; bu fiili zina fiili yerine saymak son derece yanlış, isabetsiz ve tehlikelidir. Üzerine bir de gusül abdesti eklenince, söylem, Müslümanca bir söylem olmaktan tamamen çıkmış oluyor.
Peygamber Efendimizin (asm) yasaklaması şöyledir: “Ailesinden başkaları arasında süslenip salınarak yürüyen kadın, kıyamet günündeki karanlık gibidir. Ona aydınlık yoktur.”1
Bu hadiste, kadının cezbedici biçimde süslenip sokakta salınarak yürümesi, başka hiçbir fiil ile kıyaslanmadan yasaklanmıştır. “Aydınlık yoktur” ifadesinden kasıt, süslenen ve salınarak yürüyen kadının edepsizlerin göz hapsine mahkûm olması, bu durumdan içi kararması, bedbaht olması, psikolojik travma yaşaması ve kendini kötü hissetmesidir. Bu ona iç karartıcı bir durum olarak yeter. Tövbe etmez ise ahirette de karanlıklı haller yaşar. Ama tövbe eder ve durumunu düzeltirse, affedilmez değildir. Allah affedicidir.
Öyleyse bu hadisin hükmünü doğru okuyalım: Öncelikle, kadının ve erkeğin ter kokulu olmak yerine temiz kokulu olması dine aykırı değildir. Fakat aşırı kokular rahatsızlık vericidir ve edeple de bağdaşmaz. Bu durumda sadeliği ve temizliği esas almalı, parfüm veya muhtelif kokuları, etrafa rahatsızlık vermemek kaydıyla kullanmalıdır. Tercih imkânımız varsa alkolsüzünü kullanmalı; fakat alkollü koku ve parfümlerin namaza mani olmadığı, nihayet Şafii mezhebine göre elbisenin o yeri yıkanmak sûretiyle namaz kılmaya engel olmadığı bilinmelidir.
***
Almanya’dan Hatice Kayaokay: “Yedi yaşına giren kardeşimi bu günlerde sünnet ettirmeyi düşünüyoruz. Bizim kaldığımız yerde Müslüman doktor yok. Biz başka bir yerde ettirmeyi düşünüyoruz. Ama burada çocuklarını Alman doktorlara sünnet ettiren var. Böyle bir şey yapılabilir mi? Sünneti Alman, gayri Müslim yapabilir mi? Doktorun da Müslüman olması gerekmez mi?”
Varsa Müslüman doktor tercih edilir. Fakat yoksa şart değildir. Gayri müslim doktor da sünnet yapabilir. Sünnet eden doktorun işinde ehil ve uzman olması, sünnet etmeyi bilmesi, dürüst ve güvenilir olması yeterlidir. Allah kabul etsin. Âmin.
Dipnotlar: 1- Tirmizî, 2/323
10.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|