Bütün dünyayı sarsan "ekonomik kriz"in arka plânında herkes bir şey arıyor. Gerçek şu ki, çağlar boyu insanlık âlemini çıkarları uğruna ateşe veren mâneviyat düşmanı "insî şeytanlar" tanımına layık zâlimlerin, fazilet ve inançları tahrip eden hasîs hislerin zebunu carî sistemi sürdüğü sürece, toplumsal, sosyal, siyasî, mânevî, ahlakî ve ekonomik krizler devam edecek.
Zira Kur'ân ve semâvî dinlerin terbiye ve istikametinden uzak, "sefâhet ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış maddeci "Batı medeniyeti", insanlığı sâdece perişanlığa itiyor. Madden de mutlu edemiyor.
Bediüzzaman'ın tefsiriyle, "Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi (insanlığın sosyal hayatını) sarsan ve sa'y ü ameli (çalışma ve iş gücünü) sermâye ile mübâreze ettririp (çekiştirip kavga ettirerek), fukârayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf (kat kat) ribâ (faiz) yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hîle ve hud'a (oyun ve aldatma) ile cem'-i mâl eden (malı toplayıp istifleyen) Yahudi"nin menfaati esas alan çıkarcı çirkin ekonomi politikası, dünya pazar ve piyasalarında hâkim.
Bundandır ki Fransız Büyük ihtilâlinden bu yana , "her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran" fitneler, savaşlar, krizler eksik olmuyor. Biri bitiyor, diğeri başlıyor; ya da aynı anda birçok fitne ve kriz insanlığın başına belâ oluyor. (Sözler, 366)
* * *
Çünkü politikaları gibi, faiz ve dolandırıcılık üzerine imal edilen ekonomileri de "hîle ve fitne kuvvetiyle ayakta duruyor. İki dünya savaşında yüzmilyondan ziyade insanı katleden katliamlarla kan, zulüm, sefâlet ve açlık insanlığın önemli bir kısmını hâlâ tehdit ediyor.
Bunun içindir ki, küresel sermayenin kasaları ve dolandırma dolapları IMF ve Dünya Bankası gibi uluslarüstü "finans kuruluşları"nın el attığı bütün ülkelerin ekonomileri, kat kat faizle krize giriyor; kargaşa, kaos, iç karışıklık ve iç savaşa sürükleniyor.
IMF ve Dünya Bankası'nın ardından, ünlü dolar sihirbazı Macar asıllı George Soros'un, "60 yıldır kredi piyasasında ve dolarda devam eden bir dönem sona erdi. Merkez bankaları kontrolü kaybetti, dolar rezerv para olmaktan çıktı" çıkışı, krizin son altmış yılın en kötü krizi olduğunu belirtmesi bunun açık bir itirafı.
Keza son sarsıntıda toplam kaybın 500 milyar doları aşacağını bildiren kapitalizmin en büyük faiz kabı Amerikan Merkez Bankası'nın, "global piyasalardaki dalgalanmanın son yıllardaki en büyük kriz ve tehlike" olduğunu ilân etmesi, insanlığı israf ve sefâhetle sefâlete sevkeden maddeci - çıkarcı politikaların çöküşünün son bir ikrarı.
İşin aslına bakılırsa, özellikle Özal'dan bu yana, Türkiye'de paradan para kazanma çıkarcılığı kamçılandı. "Yahudi bankacılık sistemi", mevduat sahiplerinden önceden belirlenen faizler karşılığı toplanan vadeli hesaplar, sanayici ve işadamlarına yüksek faizlerle kredi olarak verildi. Yüksek faiz mâliyetlere yansıdı, enflasyon yükseldi.
"Transformasyon" ve "değişim" paravanında "serbest piyasa ekonomisi"yle, faiz, döviz, kredi kıskacına giren ekonomi, iş dünyasını kısa zamanda tatlı kârlar elde etme fırsatçılığına kaptırdı. Yatırım, üretim ve istihdam olmadan "köşeyi dönme"yi özendirdi. Şirketler, kolay para kazanma hevesine kapıldı, rant gelirlerine yöneldi.
* * *
Neticede hasîs menfaatleri için medeniyetleri yıkıp yakan, son Afganistan ve Irak örneğinde olduğu gibi işgal ettiği ülkelerde milyonlara insanı katledip yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talân eden gaddarlar, insanlığı iktisâden de çökertti.
Çeşitli bahanelerle Müslümanların ve mazlum milletlerin elinde "zarûrî kuttan (gıdadan)" başka bir ey bırakılmadı. Bediüzzaman'n tâbiriyle, okyanuslar ötesinden gelip İslâm ülkelerini sömüren "Avrupa kâfir zâlimleri" zorla gasbettiler. "Asya münafıkları desiseleriyle çaldılar". Bankaların faiz ve kredi oyunlarıyla, çeşitli hîle ve komplolarla fakir halkın elindeki parayı da âdeta hırsızladılar.
"Hedefi menfaat bilen" uluslararası zâlim gücün elindeki merhametsiz sermaye ve "yerli işbirlikçileri", yoksul ülkelerde reklam ve propaganda ile israf ve tüketimi terviç ettiler. Topyekûn israf ve tüketim çarkı, gittikçe fakirleştirdiği toplumları, "küresel zenginler"e daha da muhtaç hale getirdi.
Hatta yaptıkları sözde "yardımlar"ı, fahiş faizlerle yeni yeni vurgunlara dönüştürdüler. Şartlı kredilerle, yüksek faizli borçlarla ülkeleri, hükûmetleri kendilerine bağladılar; dış ve hatta iç politikalarını ipotek altına aldılar.
Çâresiz insanlar, umut tâcirlerinden, devletin başını çektiği tefeci talih oyunlarınden, her türlü kumarın, televizyonlarda "şans yarışmaları"ndan medet umar duruma düştüler.
Çözüm, insanlıkta ihtilalleri, fesadları ve bütün rezil ahlâkı türeten faizin kaldırılması ve toplum hayatının hayatı olan "zekât" ve yardımlaşmanın yaygınlaştırılması; insanlığın ekonomide de menfaat yerine yarımlaşmayı esas alan mânevî ve ahlâkî dinamiklerine dönmesindedir.
Yoksa krizlerin ardı arkası kesilmez.
26.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|