Yeni anayasa taslağı, sınırötesi harekât, "etkin pişmanlık yasası", 301'in düzeltilmesi, Cumhurbaşkanının son Amerika ziyareti, Bush'un Ortadoğu turu, "Alevî açılımı" ve "iftar" tartışmaları ile "başörtüsü yasağı", Türkiye'nin bir başka önemli gündemini âdeta örtbas etti.
Oysa yüksek faiz, düşük kur, artan iç ve dış borç, sıcak para, carî açık ve yeni yılda zam ve vergi furyasıyla ekonominin durumu da ciddî bir kırılma içinde, "imdat!" işâretleri veriyor.
KDV'ye eklenen ÖTV artışıyla vergi adaleti altüst edildi. Akaryakıt gibi temel girdilerde son bir yılda yapılan 13. zamla yüzde 100'leri bulan, en son elektrik ve doğalgazda yüzde 20'lere varan zamlar, acımasız bir şekilde pazara ve piyasaya yansıyor.
Mazottan motorlu taşıtlar vergisine, emlâk, çevre (çöp) vergisinden trafik vergisine, pasaport, ehliyet, diploma, işyeri açma, özel okul, dershane ve noter harçlarına kadar hemen hemen bütün hizmetlerde yüzde 7.2 oranında sessiz sedasız zam yapıldı.
Vergi yükü yine çalışanın sırtına yüklendi. Çalışanların maaşından kesilen gelir vergisi, önceki döneme göre yüzde 18.7 oranında ağırlaştırıldı. Zam ve vergilerde yükselen rakamlara karşı, işçi ve memur ücretlerindeki minik artış komik kaldı.
Türkiye'nin yüzde 40'ının geçimini sağladığı tarımda ise çiftçinin eline geçen daha da azaldı. Tütün ve şeker zaten "IMF tâlimatlı Derviş yasaları"yla üretimden âdeta kaldırıldı, üreticisi ortada bırakılıp perişan edildi. Buğday, pamuk, fındık ve ayçiçeği gibi çiftçi ve köylünün geri kalan ürünlerinde ise fiyat düşüşü devam etti.
* * *
AKP hükümetleri son beş yıldır küresel şirketlerin kontrolündeki IMF programını aynen sürdürmekte. Geçen Kasım ayında Türkiye'ye gelen Kemal Derviş, "kriz dönemi tam bir kâbustu" deyip, kriz günlerini nazara verdi. Türkiye'nin 10 yıl gibi uzun bir vadede ortalama yüzde 7-8'lik büyüme hızına ihtiyacı olduğunu söyledi. "Türkiye artık ucuz emekle ve düşük ücrete dayalı rekabet modeliyle bir yere varamaz" dedi. Lâkin çok geçmeden Derviş'in yıllardır çalıştığı uluslararası sermayenin elindeki Dünya Bankası, Türkiye'de öğretmenlerin maaşlarını "çok yüksek" buldu!
Hükümetin övünerek her türlü "kıyağı" sağlamasına rağmen, çok güvendiği "yabancı sermaye" de yavaş yavaş terk ediyor. Maliye Bakanı Unakıtan'ın Ortadoğulu işadamlarına, "Türkiye'ye gelin ister gece kulübüne, ister camiye gidin" reklâmı da kâr etmiyor. Sıcak para kaçışının nerede duracağı belli değil. Tabîi siyasî iktidar yanlısı yayınlar yapan ABD merkezli Yahudi medya patronu Murdoch'a satılan (eski TGRT) Fox tv gibiler hâriç.
AKP iktidarı döneminde bir dolar olan benzinin iki doları bulması, ekonominin vaziyetinin açık bir göstergesi. Halen Anadolu'nun büyük bir bölümünün kullandığı tüpgaz, 12 dolardan 35 doları aşmış. Kapanan şirket sayısı 18 binden 30 bine, karşılıksız çek sayısı 748 binden bir milyon 103 bin'e, protestolu senet tutarı 816 milyon YTL'den, 3 milyar YTL'ye çıkmış...
Dış borç 120 milyardan 170.1 milyar dolara, iç borç 87 milyardan 182 .4 milyar dolara yükselmiş. Dış ticaret açığı ise, 15.5 milyardan 42.9 milyar dolara fırlamış.
Zarurî harcamalar esas alındığında Türkiye'de enflasyon gösterildiğinden çok yüksek, yoksulluk sınırı 1810 YTL olarak ortaya çıkıyor. Hükûmet üyeleri bile ekonomideki tedbirlerde çok geç kaldıklarını ikrar etmekteler.
Hükümetin ekonomik öngörüleri de çıkmıyor. 23 milyar YTL'de kalacağı öngörülen sosyal güvenlik açığı 26.4 YTL'ye ulaşıyor; 205 milyarlık Türkiye bütçesinin yüzde 13'üne yakın. Keza ekonomideki olumsuz gelişmeleri tıpkı zamlar gibi "küresel boyut"a bağlayan Başbakan Erdoğan'ın geçen Temmuz ayında, "Enflasyon bu tek haneli olarak kapanır; 2008'de yüzde 4 hedefine ulaşmakta kararlıyız" sözüne rağmen enflasyonda da hesap tutmadı.
* * *
ATO'nun yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de vatandaşın gelirleri artmadı, ama borcu oldukça arttı; tüketici kredisi ve kredi kartı borçları, gelirlerin yüzde 25'ini aştı. Piyasalar durgun, işler durma noktasına geldi, esnaf kitlendi.
Öylesine ki, bazı temel ihtiyaç kalemlerinde yapılan ve yüzde 100'e varan zamlara rağmen, kamuoyu "bu hükümet döneminde hiç zam yapılmadı" haberleriyle şaşırtıldı....
2007 yılı sonunda, enflasyonun ciddî bir şekilde hedeften uzaklaştığını belirten ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Şimşek'in, "Geldiğimiz nokta tabi ki memnuniyet verici değil" itirafı, IMF güdümündeki AKP ekonomisinin her an dış şoklarla yeni krizlere mâruz kalabileceğinin habercisi. Şimşek'in, "Böyle giderse 200 kilometre hızla giden araba bir yere toslar" uyarısın hatırlatıyor.
Son iki yıldır üst üste tutturulamayan enflasyon farkının memur maaşlarına yansıtıldığını, ancak özel sektörün ücretlerine eklenmediğini hatırlatan Merkez Bankası Başkanı, ekonomideki tehlikeli gidişâtı "Gaza basma, frene basma, arabayı kim kontrol edecek? Hedeften saptık, vicdanım rahat değil, utancını da taşırız" cümlesiyle özetlemişti.
Ne var ki Başbakan ve hükümet hâlâ zamları kendilerinin yapmadığını, dıştan gelen bir zorunluluk olduğu savunmakla meşguller.
Aslında Başbakan'ın sözleri, "ekonomideki iflas"ın alttan itirafı. Yoksa hangi hükümet zam ister ki?...
22.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|